Bugün Irak’ta yaþanan kritik geliþmelerle devam etmeyi planlýyordum. Ancak Baþbakan Tayyip Erdoðan’ýn önceki akþam yaptýðý deðerlendirmeler, deyim yerindeyse gündemi sarstý.
Baþbakan bir yandan gündemdeki önemli tartýþmalara/sorulara cevap verdi, diðer yandan yakýn gelecekle ilgili önemli ipuçlarý verdi.
Günlerdir özel yetkili mahkemeler üzerinden devam ettirilen tartýþmanýn, Baþbakan’ý hayli rahatsýz ettiði ortada. Önce þu sözlerin altýný çizelim:
‘Kuvvetler ayrýlýðýný çok önemsiyoruz. CMK 250’nin kurulmasý da geçmiþteki DGM’lerin yerine ikame edilmiþ. MÝT Müsteþarýmýzýn Baþbakanýn iznine tabi olmasýna raðmen, bazý gazetelerde çýkan haberler sebebiyle çaðrýlmasýyla baþlayan bir süreç. Bu kabul edilemez. Yargý, yasayý bir kenara koyup, yürütme alanýna da girme gibi bir adýmý atmýþ oldu.’
Aslýnda bu rahatsýzlýk, özellikle eski Genelkurmay Baþkaný Ýlker Baþbuð’un tutuklanmasýyla birlikte Erdoðan tarafýndan dile getirilmiþ, ancak asýl tepki MÝT Müsteþarý’nýn ifadeye çaðrýlmasýyla ortaya çýkmýþtý.
***
O dönem bu hamlenin asýl hedefinin, MÝT Müsteþarý’nýn yaný sýra, bizzat Baþbakan Erdoðan olduðunu dile getirmiþ, terörle mücadele ve Kürt sorununda alýnan mesafeyi yýpratma anlamýnda önemli sonuçlar ürettiðini ifade etmiþtik. Erdoðan tüm bunlarý þöyle dile getirdi:
‘Hangi þartlarda MÝT müsteþarýný çaðýrabileceðiniz belli. Þüpheli sýfatýyla çaðýrdýðýnýzda bir defa her þey altüst olur. Devletin iþleyiþine burada çomak sokuluyor. Onlar hayatlarýný koyuyor bu iþe. Benim MÝT Müsteþarým adaya bile gittiði zaman terörle mücadelede acaba ne yapabilir bunun mücadelesini veriyor.’
Devamýndaki cümleler ise, hem söz konusu krize, hem de yakýn gelecekteki düzenlemelere iþaret ediyor:
‘Bu çizmeyi aþan bir þey oldu. Eðer alacaksanýz o zaman beni alýn. Çünkü talimatý veren benim. Ben terörle mücadele ediyorum. Yargý burada kalkýp bu insanlara yardýmcý olmasý gerekirken bizim elimiz ayaðýmýz olan kurumlarý þüpheye sevk ederse bu insanlar nasýl çalýþacak? Ondan sonra çalýþtýracak insan bulamazsýnýz. Demek ki bu madde (CMK 250) haddinden fazla bir yetki alaný doðruyor.’
Daha açýk ifade etmekte yarar var. ‘Alacaksanýz beni alýn’ cümlesi, bu krize konulmuþ son noktadýr. Kriz hala devam ediyor mu diye merak edenler, o gün baþlayan tartýþmanýn, medyada, özellikle de sosyal medyada bir dip dalga halinde devam ettiðini gözden kaçýrmamalý.
***
Terörle mücadelenin ne kadar zor bir süreç olduðunu, bu süreçteki her adýmýn hassasiyet taþýdýðýný, bu sorunun asýl kaynaðý olan ‘Kürt sorunu’nun ise çok daha geniþ bir planlama ve sabýr istediðini sýkça unutuyoruz.
Oslo görüþmelerinin ‘sýzdýrýlmasý’, basit bir operasyonun çok ötesinde anlamlar taþýyor. Kim, hangi hamleleri düþünerek böyle bir adým attý, bunlardan hangisini gerçekleþtirdi, hangisi akamete uðradý; tam olarak bilmiyoruz. Ancak þurasý çok açýk. Oslo görüþmelerinin sýzdýrýlmasý, hem terörle mücadelede, hem de Kürt sorunda gelinen kritik eþikte Türkiye’yi en az beþ yýl geriye götürdü.
Þu dakika itibarýyla bu tür görüþme ve müzakerelerde ciddi bir güven sorunu var ve bunu aþmak sanýldýðýndan çok daha zor. Dahasý Baþbakan’ýn ifadesiyle ‘Ondan sonra çalýþtýracak insan bulamazsýnýz’. Sonuçta güvenlik bürokrasisinin baþýndaki insanlarýn bu tür süreçlerde risk almasý, birlikte çalýþtýðý ekibini ikna etmesi de baþlý baþýna ciddi bir sorun haline geliyor.
Bu kadar zor ve kritik süreçleri yönetirken, kurumlarýn, kiþilerin ve sorumluluk sahibi herkesin daha dikkatli olmasý gerektiðini, ne yazýk ki ancak bu tür krizlerle anlayabiliyoruz. Keþke daha farklý olabilse, keþke krizlerin önünde yürümeyi baþarabilsek.