Çocuğu karanlık odada cezalandırmayın

Toplumdaki her 100 kişiden ikisinde olduğu tahmin edilen ‘kapalı yer korkusu’ çoğu zaman çocuklukta yaşanan bir travmanın yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

Asansörde, kilitli odalarda, uçakta, metroda bir korku ve panik hali yaşıyor, MR çektiremiyor, kalabalık bir ortamda fenalık geçiriyor, kravat taktığınızda ve boğazı sıkan bir kazak giydiğinizde boğulacak gibi oluyorsanız... Dişçi ve kuaför koltuğunda oturamıyorsanız, ‘kapalı yer korkusu’ yaşıyor olma ihtimaliniz yüksek. Toplumdaki her 100 kişiden ikisinde olduğu tahmin edilen ‘kapalı yer korkusu’ çoğu zaman çocuklukta yaşanan bir travmanın yansıması olarak karşımıza çıkıyor.

‘Ya bu odadan çıkamazsam’

30 yaşında bir danışanım özellikle asansör, dişçi ve kuaför koltuğuna oturduğunda büyük bir panik yaşıyor, o yüzden diş ağrısı çektiği halde diş hekimine gidemiyor ve asansöre binemiyordu. Çocukken yatılı bir okulda okuyan danışanım, yaramaz olduğu için sık sık ceza aldığını, bir gün hocasının ceza olarak karanlık bir odaya kilitlediğini, orada çok korktuğunu hatırladı. Hocasının kapıyı kilitleme sesini, o an yaşadığı çaresizliği, “ya buradan çıkamazsam, ya burada yalnız başıma kalır ve kimse beni kurtaramazsa, ya bu yüzden ölürsem” düşüncesini,  kalbinin korkuyla çarptığını hiç unutmamıştı. Kapalı yer korkusu bu olaydan ona kötü bir miras olarak kalmıştı.

Korku ve nefes darlığı yaşanıyor

Yine 17 yaşında bir öğrenci kızımız asansör korkusuyla gelmişti. Birkaç ay önce asansörde mahsur kalmış ve ondan sonra tek başına asansöre binememeye başlamıştı. Geçmişini taradığımızda 5 yaşındayken yapmış olduğu bir yaramazlık sonrasında annesinin banyoya kapatıp, kapıyı kilitleyip karanlıkta bıraktığı bir anıyı hatırladı. Bilinç dışına ittiği bu anı asansörde mahsur kalmayla tetiklenmiş ve kendisinde asansör korkusu baş göstermişti. Bu kişilerde kapalı alana girdiklerinde aşırı bir korku, endişe, çarpıntı, soğuk terleme, sıcak basması, nefes darlığı belirtileriyle bir daha çıkamama, çaresizlik, tehlike ve tehdit altında olma, öleceğim düşünceleri olur. Bu korkuyu yaşayan insanlar bir an gözlerini kapatıp bu ruh halini akıllarında tutarak daha önce bunları nerelerde yaşadıklarını hatırlamaya çalıştıklarında bu iki örnekteki gibi çocukluk travmalarına ulaşırlar. Bu neredeyse her klostrofobik kişide var olan bir süreçtir. 

TEDAVİDE EN ETKİLİ YÖNTEM EMDR

Bu iki danışanda olduğu gibi geçmişinde travması olan kişilerde EMDR terapisi çok hızlı ve etkin bir iyileşme sağlar. Önce bu korkuyu başlatan geçmişteki anılara karşı duyarsızlaştırma, ardından da kapalı alanlara karşı duyarsızlaştırma yapıldığında kişilerin korkularının çoğu zaman kaybolduğunu görüyoruz. Günümüzde maalesef yaygın bir şekilde uygulanan ilaç ve akıl verici tarzdaki psikiyatrik yaklaşımların zaman kaybından başka bir işe yaramadığını sıkça görüyoruz. Eğer olay aşırı şiddetteyse yani hayatını sekteye uğratır noktadaysa ilaç verilmeli, ancak EMDR gibi terapi yaklaşımları da mutlaka eklenmeli. Aksi taktirde sadece biraz sakinleşmiş ama kapalı yer korkularından kurtulamamış bir danışan profiline sebep olmuş oluruz.