Yeni nesil ebeveynler çocuklarýna tuhaf isimler veriyor. Yakýn zamanda doðmuþ minik akrabalarýmýn isimlerini saysam beni Litvanyalý zannedebilirsiniz! Hoþuma da gider doðrusu. Litvanyalýlar köklü bir tarihe sahip.
2012’de doðan bebeklere en çok hangi ismin verildiðine dair bir araþtýrma yapýlmýþ. En çok verilen isimlerden biri Ecrin. Kütüphanede sabahladýðým araþtýrmalarým sonucunda Ecrin’in ‘ücret’ manasýna geldiðini öðrendim. Bütün Ecrinler’den özür diliyorum ama eninde sonunda öðrenecektiniz zaten.
Uytun, Akay, Omay, Delfin, Keyhan gibi isimleri ilk defa duymuþ olabilirsiniz ama þuna emin olun yarýn bir gün bu isimlerde bir öðrenciniz, komþunuz ya da yaþam koçunuz olacak.
Ebeveynlerin gözden kaçýrdýðý birçok þeyi bir kenara býrakýrsak asýl farkýna varamadýklarý konu, verdikleri ismi o çocuðun ömür boyu taþýyacak olmasý. Bebek doðdu, herkeste bir sevinç, “Oh hayatým ona öyle bir isim verelim ki havamýzdan geçilmesin.” Gerçekten çok havalý bir harekette bulundunuz. Adam sýrf çocuðunun ismini söyleyerek bile beni ortamlarda ezebilir. Hakkýdýr. Fakat o minik Omay büyüyüp serpilecek, okula gidecek. Ýsmini soranlara en az iki defa tekrarlamak zorunda kalacak. “Umay mý? Ömer mi?” diye canýndan bezdirecekler.
SORANLARA ‘KARDA YÜRÜYEN EJDERHA’ DEYÝN
Neden böyle bir çaba gösteriliyor anlamýyorum. Marka ismi mi tescil ettiriyorsun ki illa farklýnýn peþinde koþuyorsun? “Kusura bakmayýn Ahmet ismi kullanýldý, Ahoy verelim size” diyen mi var? Ahoy fena deðilmiþ bu arada. Manasýný soran olursa “Karda yürüyen ejderha” dersiniz. Alýn kullanýn, genç çiftlere hediyem olsun. “Merhaba ben Ahoy’un babasýyým, kendisi þu an yukarýda bir yandan piyano çalarken bir yandan da Fransýzca fiil çekimlerini çalýþýyor, daha sonra arayýn.”
Bir de þehir isimleri modasý var. Çocuklara Ýstanbul, Ýzmir, Kütahya gibi isimler konuluyor. Açýkçasý Kütahya’ya henüz rastlamadým ama neden olmasýn? Sevimli bir ilimiz. Gene ‘cool’ bir hareket, gene marjinallik zirvede... Ve fakat küçük Ýstanbul’un yarýn bir gün büyüyüp de yolunun Ankara otogarýna düþtüðünü hayal edin. Dört bir yandan isminin haykýrýlmasý hoþ bir deneyim olmayacaktýr.
Benim tavsiyem çocuklarýnýza Ali, Mehmet, Ayþe gibi isimler vermeniz. 20 sene sonra bunlar çok marjinal olacak. Çocuðunuzun havasýndan geçilmez. Tabii sizin de.
GARSONLARA DUR DÝYELÝM
Bir kafede ya da restoranda otururken en büyük korkum henüz bitmemiþ olan yemeðimin ya da içeceðimin garson tarafýndan alýnýp götürülmesi. Gerçekten dertliyim dostlarým, bu korku bende takýntý halini aldý ve artýk dýþarýya çýkamaz oldum.
Geçen gün bir arkadaþýmla kafede oturuyorduk. O sahlep söyledi, ben de kola istedim. Kutunun henüz yarýsýna gelmiþken garson bir atmaca gibi süzülerek masaya geldi. Bana sormadan kola kutusunu tuttu ve iki yana doðru salladý. Boþ olmadýðýný anlayýnca gitti. Bununla kalsa sorun yoktu. Her garson müþterisinin kola kutusunu bir parça ellemek isteyebilir, buna diyeceðim yok. Fakat aradan iki dakika geçmeden tekrar gelip ayný hareketi yaptý. Sinirlenmiþtim. Arkadaþýmla yaptýðýmýz sohbete konsantre olamýyordum. Üçüncü geliþinde elini kolaya doðru uzattýðý anda kolamý korumak için hamle yaptým. O anda ellerimiz birbirine deðdi. Garson erkek olduðu için ateþe dokunmuþçasýna çektim elimi.
“Ne yapmaya çalýþýyorsun?” diye sordum kaþlarýmý çatarak. “Kolanýnýzýn bitip bitmediðini anlamaya çalýþýyorum.”
“Bu bilgi ne iþinize yarayacak?”
“Eðer bitmiþse masanýzdan alacaðým.”
“Peki ya bitmemiþse?”
“O zaman olduðu yerde duracak.”
“Peki bu bize toplamda ne kazandýracak?”
“Anlayamadým efendim?”
“Bakýn, kolam bittiði halde kutuyu masadan almasanýz bile bunu sorun edecek yapýda bir insan deðilimdir. Dilerseniz bir anlaþma yapalým. Kolama hiçbir þartta dokunmayýn. Ayrýca sallaya sallaya asidini kaçýrýyorsunuz.”
“Yapamam” dedi. Þaþýrdýðýmý görünce devam etti. “Yapamam, çünkü elim gider. Ýstemsizce yapýyorum bunu.”
Bu cevap üzerine sahip olduðum sosyal medya gücünü kullanmaya karar verdim. Twitter hesabýmý açýp #KolamaDokunma þeklinde bir etiket baþlattým. Kimse destek vermeyince kolamdan vazgeçip çay söyledim. Yazýklar olsundu.