Çocuklar ve Kur’an kurslarý

Haberlerde sizlerin de vicdanýnýzý kanattýðýna eminim. Çocuklara yönelik taciz ve istismar vak’alarý eksilmek, azalmak bilmiyor. Hele bu istismarýn dini hassasiyetleri hatýrlatan mekanlarda gerçekleþmiþ olmasý insaný daha da sarsýyor. Çünkü din, inanmayanlarýn bile vicdanla, merhametle, iyilikle baðdaþtýrarak atýf yaptýðý, tasavvur ettiði bir mefhumdur. Dine ve dindarlara çok deðerli bir mesuliyet külfeti yükler bu durum. Ýnsanlar size mütemadiyen güvenmek ister, emniyet içinde olmayý bekler, insanlar sizden doðruluk, dürüstlük umar. 

Kuþkusuz bu beklentiyi tartýþabiliriz. Herkes insandýr, herkesin hatasý vardýr, her kul suça diðer kullarla ayný mesafededir, dahasý vatandaþlýk hukuku çerçevesinde birbirimizin hakkýna tecavüz etmemekle mükellefiz, ister dindar olalým, ister olmayalým, hiç kimsenin diðerini taciz etme hakký yoktur. Bununla birlikte, aslýnda herkesin de iþleyebileceði bir suçu, dindar kiþi iþlediðinde iki kere þok yaþarýz, “üstelik hacýsýn, üstelik hocasýn” derler. O suçu iþleyene karþý geliþen güvensizlik, dindarlarýn tümüne doðru geniþler hatta en nihayet o güvensizlik, dine güvensizlik þeklinde dönüþür... Ne feci bir durum! 

Çocuk tacizleriyle ilgili son iddialar, Kur’an-ý Kerim tedrisatý gören kurumlardan çýktýðý için, öncelikle Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý’nýn bu konuyu acilen dikkate almasý gerekiyor. Toplum, çocuklarýnýn dini bilgi ve Kur’an tedrisatý almasýný istiyorsa, buna en güzel cevabý yine Diyanet Ýþleri Baþkanlýðý bünyesindeki kurslar verebilmelidir. Dernek ve vakýflarýn bünyesindeki yaz okulu, Kur’an kursu, moral eðitim, eðitsel kol çalýþmasý gibi faaliyetlerse sýký takip, gözetim ve denetim altýnda olmalýdýr. Aileler de saldým çayýra mevlam kayýra anlayýþýyla çocuklarýný her yere göndermemelidir. Çocuklarýnýn beyanlarýný önemsemeli ve dinlemelidir.

Biz, þimdiye kadar, dini eðitim-tedrisatýn denetim ve gözetimi dendiðinde sadece yasaklamayý anladýk, kapýya kilit vurmayý, laðvetmeyi bildik. Oysa dini tedrisatýn okul çatýsýndan kaldýrýldýðý günden bu yana, dini anlamda hem cehalet arttý hem de dinini öðrenmek isteyenler suistimale açýk bir hale geldi. Ýmam Hatip liselerinin eðitim düzeyi yükselmiþ olabilir. Ama çocuðunu Ýmam Hatip Lisesi’ne göndermeyen ailelerin de çocuklarý için dini eðitim talep etme hakký var. Ayrýca ortaokul ve liselerdeki din dersleri, bu talebi karþýlayacak çapta deðil. 

Acilen yapýlmasý gereken ilk iþ; Kur’an kurslarý yakýn takipte olmalý ve eðitmenler, idareciler Diyanetin eðitiminden/sýnavýndan geçmiþ olmalýlar... Diðer bir öneri ise; Kur’an-ý Kerim eðitimi, okullarda seçmeli ders olarak verilebilmelidir.

Ama bunlar çözüm mü... Yani sivil toplumun mesuliyet alarak yerine getirebileceði bir iþlevi, niçin devletin denetimiyle çözümlemek istiyoruz. Ve soruyu yaygýnlaþtýralým, devletin gözetiminde de benzer suçlar iþlenmemekte midir? Ýþ neticede, gelip insana dayanýyor. Ýnsanýn insana güvenebilmesine, emanet edebilmesine... 

Dr. Abdullah Ýnce ile Arþ. Gör. Kübra Cevherli’nin Sakarya’daki Kur’an Kurslarýnda yaptýklarý bir araþtýrmayý okudum geçen gün. Dezavantajlýlýðýn giderilmesinde Kur’an Kurslarýnýn rolünü incelemiþler. Dezavantajlýlýk deyince, ekonomik yetersizlik, eðitim eksikliði, saðlýk sorunlarý,  engellilik, yaþlýlýk, iþsizlik, göç, suça eðilimli olma gibi durumlar geliyor akla. Araþtýrmacýlar, Kur’an kursuna giden kadýnlarla çalýþmýþlar. Kur’an kurslarýnýn ne kadar hayatýn içinde kurumlar olduðunu ve kadýnlarýn sosyalleþmesinde nasýl müspet rol oynadýðýný bu araþtýrmadan öðrendim. Diyanet’ten, çocuklar ve Kur’an Kurslarý ile ilgili buna benzer kapsamlý bir araþtýrma-rapor bekliyoruz...