Birileri Türkiye’ye baktýðýnda ifade özgürlüklerinin kýsýtlandýðý, birileri Ortadoðu halklarýna yardým yapan, baþka bazýlarý da tatil beldesi bir ülke görür. Ülkelere içinden bakýldýðýnda ise ülke özellikleriyle birlikte nedensellikler de daha iyi anlaþýlýr.
Örneðin iki gün önce, 23 Nisan günü, Türkiye tarihi açýsýndan ilginç ve önemli bir gün olarak kaydedilebilir; zira Türkiye’nin üç farklý yüzü eþ zamanlý olarak izlenebildi.
Bu yüzlerden biri, bir Anadolu kentinden baþkente 23 Nisan kutlamalarýna gelen küçük öðrencinin ortaya döktüðü yüzdü. Uzatýlan mikrofona, ‘Bizim oralarda 23 Nisan’ý öðretmenler ve resmi kuruluþlar kutlar, biz çocuklar olarak ilk defa kenarda durmuyoruz’ diyen çocuk, son derece can alýcý bir konuya deðinmiþti. Demek ki Ankara bayramlarý topluma indirmeye çalýþýyor, çocuklar bile bunu fark ediyor, ama geleneksel refleksler bunun önemini hala kavrayamýyorlardý. Yani devlet kutluyor, millet bakýyordu.
***
Türkiye’nin ikinci yüzü de çocuklarla ilgili. Ýstanbul Valiliði’nin düzenlediði etkinlikte bir kaç çocuk Berkin Elvan lehine slogan attý, polis de onlarý yaka paça alandan alýp götürdü. Bu olay, etkinliðe damgasýný vurduðu için bizler hangi çocuklarýn ne için ödül aldýðýný öðrenemedik, onlarla gururlanamadýk. Sanki tam da bunun için slogan atýlmýþ, polisin nasýl davranacaðý bilinerek mini bir protesto yapýlmýþ gibi. Bu örnek ise millet kutluyor, devlet müdahale ediyor þeklinde bir görüntü sundu.
Bazý isimler ve sözcükler kendi baþýna simge oluyor. Bu sözcükleri kutsal sayanlarýn algýlarý bir günde deðiþmediði gibi, sert önlemlerin duygularý daha da yoðunlaþtýrdýðýna kuþku bulunmuyor. Bu tür uygulamalarýn Ankara’yý da zora soktuðu söylenebilir; üstelik tam da Baþbakan 1915 ile ilgili tarihi bir açýklama yaparken. Özü bakýmýndan bu açýklamanýn da muhatabý toplumlar ve çocuklardý; zira Baþbakan 1915’te hayatýný kaybedenlerin torunlarýna taziyelerini gönderiyordu. Yýllardýr üst üste birikmiþ acýlarýn bazen sadece gözlerle aktarýldýðý zamanýnýn çocuklarýna.
Yapýlan açýklamada en dikkat çekici sözlerden biri, ‘gayrý insani sonuçlar doðuran olaylar’ tanýmý, diðeri de ‘Zamanýn ruhu, anlaþmazlýklara raðmen konuþabilmeyi; karþýdakini dinleyerek anlamaya çalýþmayý; uzlaþý yollarý arayýþlarýný deðerlendirmeyi; nefreti ayýplayýp saygý ve hoþgörüyü yüceltmeyi gerektirmektedir’ tavsiyesi idi. Gayet tabi bu taným ve tavsiyenin muhatabý, ‘büyükler’di. Çünkü yýllarca milletin yaþadýklarýný devlet görmemiþti.
***
Bu tür açýklamalarýn varlýðýný sadece acýlar üzerine kurmuþ kesimler bakýmýndan yýpratýcý olacaðý öngörülebilir. Bugün yetiþkin olan o günlerin çocuklarý, hala Türkiye ile kavgalý; ancak Türkiye yurttaþlarýyla deðil. Baþbakanýn açýklamasý da tam bu noktaya deðiniyor. Kavgalý kesimler içeride de bolca olduðuna göre, belki de esas mesajý almasý gerekenler ‘içerideki büyükler’.
Türkiye’de bir Türkiye bir de Türkiye yurttaþlarý diye bir ayýrým hala var mý, önce onu sormak gerekebilir. Gençler ve çocuklar için böyle bir ayýrým yok; tabi olduðu konusunda kendilerine telkin yapýlmýyorsa.
Türkiye’nin üç yüzü olarak verdiðimiz örnekler, çocuklarýn duygularý üzerine inþa edilen siyasetin sadece çatýþma getireceðini, oysa çocuklarýn anlam dünyasýnýn büyüklerinkinden çok farklý olduðunu gösteriyor. Biri kendi bayramýný kendisi kutlamak, diðeri acýlarýný paylaþmak, bir diðeri de anlaþýlmak istiyor. Hepsinin hesabý devletten sorulduðuna göre alýnacak daha epeyce yolumuz var demektir. Boþuna çocuktan al haberi denmemiþ.