Çocuklarımızı ezandan soğutmaya kimsenin hakkı yok!

Özgecan cinayeti hakkında söylenmedik söz yazılmadık husus kalmadı... İç güvenlik paketini geçen hafta yazdım. 

Bugün izninizle farklı bir konuyu ele almak istiyorum.

Çevre kirliliğinin ses boyutuna temas etmek istiyorum.

***

2872 ve 4855 sayılı kanuna istinaden hazırlanan ve 4 Haziran 2010 Cuma günü resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe giren Çevresel Gürültünün Değerlendirilmesi ve Yönetimi Yönetmeliği insanların maruz kaldığı çevresel gürültüler konusuyla ilgilidir.

İnsan sağlığına zararlı gürültü seviyelerini tespit ve yaptırımlarını içerir.

Vatandaşı gürültü kirliliğinden koruyan bir yönetmelik.

Seyyar satıcıdan, eğlence tesisine, cami hoparlöründen belediye anonsuna kadar her türlü sesli yayının sağlıklı yapılmasını öngören bir yönetmelik.

***

Gelin görün ki bu yönetmeliği -istisnaları tenzih ederek söylüyorum- ne ilgili müdürler doğru dürüst uyguluyor ne de çevreyi gürültü kirliliğine boğanlar.

Mahalle arasında gece yarılarına kadar canlı müzik yapan düğün sahiplerinden, çevresindeki insanlara hayatı zehir eden eğlence tesislerine kadar yönetmeliği ihlal eden, insana saygı nedir bilmeyen bir yığın nasipsiz.

Bunlara maalesef bazı cami görevlileri de dâhil.

***

Söyleyeceklerim yanlış anlaşılmasın diye peşinen belirteyim ki, beş vakit namazı camide kılmaya çalışan ve mihrap boş kaldığında da dolduran biriyim.

Lakin minarelerdeki ve cami içlerindeki insan sağlığına aykırı ve zararlı ses düzenlerinden ben de bizarım.

Bu yazıyı yazmaya da geçen hafta camiye giderken gördüğüm manzara sevk etti beni.

Ezan okunurken camiye yaklaştım ki iki üç yaşında bir küçük çocuk korkudan başörtülü annesinin eteklerine yapışmış, annesi de iki eliyle onun minik kulaklarını tıkamış, görenlere tebessüm ederek “Ezandan korkuyor!” diyor.

Çocuk aslında ezandan değil kulakları yırtarcasına yükseltilmiş mekanik ses tonundan korkuyor.

***

Maalesef, minarelerdeki hoparlörler öyle açılıyor ki yakındaki binaların camları titriyor, çocuklar korkuyor, büyükler irkiliyor.

Dinlediğimizde etkilenmemiz ve huzur bulmamız gereken ezanın bir an önce bitmesini bekliyoruz.

Durumdan şikâyetçi olanları bazı bağnazların hemen ezan düşmanı ilan etmeleri de ayrı bir garabet. (Kimi cami görevlilerine ezanı unutturan merkezi sistemle ezan konusu ise ayrı bir fecaat ve ayrı bir yazı konusu.)

Cami içindeki ses düzenleri de felaket. Fısıldasan duyulacak çaptaki camilerin içinde bile kulakları tırmalayan ses cihazları var. Büyük camilerde de ayar yok. Mesela bir ay kadar önceydi Süleymaniye’de bir akşam namazı kıldım. İnanın öyle bozuk bir ses düzeni vardı ki o muhteşem camide imamın o güzel kıraati kayboluyor ne söylediği anlaşılmayan bir gürültü geliyordu insanın kulağına.

Namaz kılanda ne huzur bırakıyor ne de huşu.

***

Bu noktada Diyanet İşleri Başkanlığı(DİB) aslında üzerine düşeni yapmış görünüyor. Durumu değerli insan, kıymetli ilim adamı Diyanet İşleri Başkanı Mehmet Görmez dostuma birkaç sene önce ben de bizzat anlatmış ve ilgilenmesi istirhamında bulunmuştum.

Hoparlörlerdeki düzensizlikleri duydukça içimden başkana sitem ediyordum. Ama geçen sene  Anadolu’da bir camiin girişindeki ilan tahtasında bulunan yazıları incelerken gördüm ki DİB bu hususta bir genelge yayınlamış ve gerek minare gerekse cami içi ses düzenlerinin insan sağlığına zarar vermeyecek şekilde uzmanlarca düzenlenmesini emretmiş.

Emretmiş emretmesine de, gel gör ki birçok camide değişen bir şey yok.

Yüksek volümlü minare hoparlörünün insanları ezandan soğuttuğunun, namaza davet yerine çevreyi ses kirliliğine boğduğunun farkında değil görevliler.

Ezan sesini duyunca korkan çocuğa siz ezanı, camiyi, namazı nasıl sevdireceksiniz Allah aşkına?!

***

Kimsenin güzelim Kur’an tilavetini ve Ezan-ı Muhammediye’yi ses cihazlarına kurban etmeye ve çocuklarımızı ezandan ve camiden soğutmaya hakkı yok.

Öyle anlaşılıyor ki DİB hassasiyet göstermiş genelge yayınlamış ama kafası henüz basmayan kimi görevliler yaptığı hatanın farkında değil.

Beklentimiz bu hassasiyete sahip olan DİB’in gönderdiği o genelgenin uygulanıp uygulanmadığını test etmesidir.

Lütfen!