Çocuklarýmýzýn geleceði

Büyüdüðümüz bir gerçek

Hem de küresel kriz esnasýnda da büyümeyi baþaran bir ülkeyiz. Bu nedenle örnek ve muhteþem ülke övgülerini alabiliyoruz.

Lakin büyümenin þekli ile umut veren bir gelecek için emin miyiz?

Mevcut iktidarýn bir þansý var. Geçmiþ on yýlý karanlýk bir ülke olarak devraldý Türkiye'yi. Hangi veriyi geçmiþle karþýlaþtýrýrsanýz karþýlaþtýrýn son on yýlda her þey daha iyi görünür.

Karanlýk geçmiþten aydýnlýk gelecek kuruyoruz?

Ama nasýl; saðlam bir gelecek mi?

Mesela büyüyoruz, ama ayný oranda geliþebiliyor muyuz? Veya iktidar partisinin ismi ile ifade edersek, büyüme sonucu kalkýnma ve adalet saðlayabiliyor muyuz?

Gelecekle ilgili 2023 hedefleri ve þimdi 2071 hayali bir Türkiye karþýmýzda.

Oysa biz kýsa bir geçmiþe gidelim:

Osmanlýyý hatýrlayýn. 1839'da ilan edilen Tanzimat Fermaný ile baþlayan ve 1856 yýlýndaki Islahat Fermaný ile süren reform hamleleri. Ya sonrasý; aþýrý dýþ borçlanma ve Duyunu Umumiye'nin kuruluþu. Biraz deðiþik benzerlik 18. yüzyýl baþlarýnda ilk batýlýlaþma hareketinde de Lale Devri olarak görülür.

Türkiye yakýn geçmiþte de benzer devirler yaþamýþtýr. 

1991 yýlýnda Türkiye "kim ne verirse beþ lira fazlasý benden" diyebilen bir siyasi hileyi iktidara taþýmýþtý. Bu hileli süreçte erken emeklilik dahil adeta bir soygun ülkesi oluþturuldu. Týpký meyve aðacýnýn dallarý koparýlýr gibi ülke paylaþýlýyordu. Aðacýn kurumaya baþlamasý gibi az daha ülke batýyordu.

Karanlýk bir geçmiþti

Þimdi ýþýk var.

Ama yeterli mi? Potansiyelimizi kullanabiliyor muyuz?

Geçen hafta ekonomimize gelirler açýsýndan yaklaþarak kamunun üretimsiz büyümesinin özel sektörü de sekteye uðratýr noktaya geldiðini belirtmiþtim. Kamu yatýrým oraný 1980'lerde yüzde 44'lerden artýk yüzde 22'lere düþtü.

Kamu gelirlerinin büyümeden daha hýzlý arttýðýný ve artýk özel sektör üzerinden sermaye çekerek toplam yatýrým iþtihaný azalttýðýný belirtmiþtim.

Bugün, kamunun gider tarafýna biraz daha detaydan eðileceðim.

Konuyu geçen hafta ile birleþtirmesi açýsýndan þöyle bir soru ile baþlayalým: Acaba Koç-Ülker ortaklýðý 5,7 milyar dolar devletin kurulu köprü ve otoyollarýný almasaydý, o parayla kaç kiþilik istihdam saðlayacak yeni yatýrým yaparlardý?

Veya kamu, özel sektörden aldýðý paralar ile ne yapýyor?

Bazý basit karþýlaþtýrmalar vereceðim:

Devlet 2006 yýlýnda kamu personeline 38 milyar TL veriyordu. 2012 yýlý Kasým ayýnda personel giderleri 81 milyar TL'ye ulaþtý. Muhtemelen 2012 yýlýný 90 milyar TL'lik personel gideri ile kapatacaðýz. (2006 yýlýnda milli gelirin yüzde 5,0'ini devlet personeline ayýrýyorduk. 2012 yýlýnda milli gelirin yüzde 6,5 civarýnda bir para devlet personeline gidecek)

Milli gelire orantýlý kalsaydý devlet personeline 70 milyar TL civarý bir gider yapýlmalýydý. Devlet personeline 20 milyar TL fazladan ödeniyor.

Ya, yeni personel alýmý çok fazla

Veya kamu maaþ zamlarý ekonomiden daha hýzlý arttý.

Veya her ikisi de.

Sonuç deðiþmiyor: Kamu bütçesi gider bütçesi olmuþ, yatýrým lehine dönüþememiþtir.

2006 yýlýnda emeklilik sistemlerine, yani sosyal güvenlik sistemine toplam 23,5 milyar TL aktarýlmýþtý. 2012 yýlý ilk 11 ayýnda sosyal güvenlik sistemine merkezi bütçeden 65,3 milyar TL aktarýlmýþ. Muhtemelen yýl sonunda sosyal güvenlik sistemine 70 milyar TL'nin üzerinde para yollanmýþ olacak.

Sosyal güvenlik sistemi açýklarý neden artýyor? Oysa erken emeklilik sistemini reforme etmiþtik. Nüfusumuzda artýk çok hýzlý artmýyor. Artýk sosyal güvenlik sistemi açýðýnýn milli gelirden daha az artmasý gerekirdi. Bir de bakýyoruz ki bütçeden aktarýlan para milli gelirin yüzde 3,1'inden yüzde 5,0'e çýkmýþ.

Kamu personeline 20 milyar fazladan gider

Sosyal güvenliðe 26 milyar fazladan gider.

Toplamý 46 milyar. Yani devlet borçlarýna ödediðimiz faiz gideri kadar bir para, personel ve sosyal güvenliðe fazladan ödenir olmuþ.

Sosyal güvenlik sisteminin biraz detayýna inelim: 2012 yýlý ilk on ayýnda: 88 milyar TL emekli aylýklarýna ödeme var. Ayný dönemde kamu personel maaþ ödemeleri 73,5 milyar TL. Kamu personel maaþlarý ve emekli maaþ ödemelerini birlikte düþünerek 2012 yýlýný basit bir hesapla þöyle ifade edelim: Devlet doðrudan üretimde bulunmayan bu kesimlere 185 milyar TL  ödemede bulunuyor.

Buna bir de 45 milyar TL'yi bulmasý beklenen saðlýk giderlerini ekleyelim.

Þimdi yukarýdaki rakamlarý diðer verilerle birlikte deðerlendirelim:

2012 yýlýnda yaklaþýk nüfusumuz 74,8 milyon kiþi.

Çocuk yaþ kabul edeceðimiz 0-20 yaþ gurubu 25,3 milyon kiþi. Yaþlý kabul edeceðimiz 55 yaþ üstü nüfus ise 11,2 milyon kiþi. Türkiye'nin 20-55 yaþ arasý nüfusu 38,4 milyon kiþi. Yani orta yaþ yýðýlmasý yüzde 51'in üstünde.

Bu oranlar inanýlmaz bir ekonomik patlama oranlarý.

Yaþlýsý çok az ülkeyiz.

Genç ve çalýþabilecek bir nüfus yapýmýz oluþmuþ.

Tam fýrsat noktasý.

Bu ülkede 60 yaþýn üstündekilerin hepsi emekli olsa 7,8 milyon kiþi emekli maaþý alacaktý. Oysa bu ülkede 11,5 milyon kiþi bir þekilde emekli aylýðý alýyor. Ayný zamanda 9,9 milyon kiþi yeþil kartlý.

Türkiye'de nüfus genç olmasýna raðmen 18,2 milyon çalýþan 11,5 milyon emekliye bakýyor. Oysa emekli yaþý Batýda 65 yaþtan 67 ye çýkmasýna raðmen Türkiye'de hala 47 yaþýnda emekli olunuyor. Türkiye emekli yaþýný 60 yaþa çýkarmýþ olsa en fazla 8 milyon kiþi emeklimiz olurdu.

Kýsaca özetleyelim:

Devlet çok fazla sosyalleþti. Temel sorunlar hala temelden yeterince çözülemedi. Özel sektörde reel ücretler gerilerken kamuda reel ücret artýþlarý devam ediyor. Bu tablo toplam verimlilik açýsýndan uzun vadede çok sakýncalý sonuçlar çýkartabilir.

Devlet, gider artýþlarýný karþýlamak için özel sektör sermaye birikimini kendine aktarýyor. Oysa özel sektör bu sermaye ile istihdam ve büyümeye katký saðlayacak yatýrýma yönelebilir olmasýna karþýlýk devlet bu kaynaðý personel ve sosyal harcamalara aktarýyor. Uzun vadede bu yatýrýmsýzlýk durumu yeni sorunlar biriktirmektedir.

Çok uzun olduðu için burada keserek son sözü söyleyelim: Bugün harcadýðýmýz bu gelirler aslýnda çocuklarýmýzýn yarýnýdýr. 

Bugünkü refah göstergelerimiz yarýný besleyen bir üretim ve çalýþma hamlesi yerine, yarýný harcayan bir tüketim tablosuna dönmektedir.

Belki Osmanlýnýn reform dönemleri gibi borçlanmýyoruz ama yarýnýn fýrsatlarýný bugünden harcarken, hiçte farklý olmadýðýmýzý da görmeliyiz.