Eriþkin hayattaki baþarý veya baþarýsýzlýklarýmýzýn ruh halimizi etkilediðini biliyoruz. Örneðin pozitif psikoloji alanýnýn kurucu babalarýndan Martin Seligman’ýn mutluluðun bileþenlerinde; olumlu duygu, akýþ yaþantýlarý, sosyal iliþkiler ve anlamla birlikte baþarýyý da sayýyor. Fakat çocukluk dönemindeki küçük baþarýlarýmýzýn kalýcý olumlu hafýzaya dönmüþ olmasý ve bugünkü ruh halimizi etkileme potansiyelinin olmasý da dikkate deðer bir bulgu. Bugün size bize anlatýlan öykülerden bir kýsmýný aktaracaðým.
“Çocukken evimiz bahçeliydi. Bir gün yeþil alanda bulduðum oldukça küçük kayýsý fidesini bahçemize dikip düzenli sulamýþtým. O kayýsý büyüdü ve çok kayýsý tutar oldu. Neredeyse bütün mahalleye yetecek kadar kaysý verirdi. Kaysý aðacý da benim adýmla anýlýrdý. Adýyla anýlan bir kayýsý aðacýnýn olmasý beni gururlandýrýrdý.”
“Ýlkokul birinci sýnýftaydým. Beden derslerini çok severdim. Hocamýz koþu yarýþlarý yaptýrýrdý. Ýyi bir koþucuydum. Kýzlar ve erkekler ayrý yarýþýrdýk, sonra da her iki takýmdan da birinciler yarýþýrdý. Ben kýzlarýn birincisiydim ama erkeklerin birincisini bir türlü geçemezdim. Bir gün yine yarýþ yapmýþtýk ve o yarýþta az bir zaman farkýyla erkeklerin birincisini geçtim. Bu beni çok mutlu etmiþti. Arkadaþlarýmýn gözünde önemli bir yer almýþtým ve en büyük rakibimi geçmiþtim.”
“Babam gündelik iþçiydi. Mahallede çocuklar bisiklet binerlerdi ama ailemin bisiklet alacak durumu yoktu. Bisikleti olan çocuklara özenirdim. Bir gün yerlerden çivi toplayýp sattým, kazandýðým parayla da çocuklardan birinin bisikletini kiralayýp sürdüm. Çok mutlu olmuþtum.”
“Dört yaþýndaydým. Evimizin arka bahçesinde iki tane aðaç vardý. Bir tanesinin adý ‘ana aðaç’, öbürünün adý ise ‘baba aðaçtý’. Ana aðacýn gövdesinden iki büyük dala ayrýlmýþ ve o dallarda yuvarlak bir biçimde yukarýda birbiriyle birleþmiþti. Ortasýnda küçük bir daire þeklinde yuva oluþmuþtu. Ana aðaç kýsaydý, baba aðaç çok daha uzun bir çam aðacýydý. Ana aðaca küçük yaþlarda týrmanabilirdik ama baba aðaca týrmanmak o kadar kolay deðildi. Baba aðaca týrmanabilen çocuklar mahallenin havalýlarýydý. Baba aðaca çýkmak bizim için yüksek bir mertebeydi. Bir gün ben de baba aðaca çýkmayý baþarmýþtým. O gün kendimi çok mutlu ve onurlu hissetmiþtim.”
“Anasýnýfýndaydým. 6 yaþýndaydým. Yýlsonu yaklaþmýþtý ve bütün sýnýf gösteriler için hazýrlanýyorduk. Bir gösterimizde þirinler kostümü giyerek dans edecektik. Öðretmenimiz bize dansý öðretti ve aramýzda en güzel dans edenin þirine olacaðýný ve en önde duracaðýný söyledi. Bir kýz þirine olmayý çok istemiþti hoca da onu þirine yaptý. Ben de çok istiyordum ama bunu öðretmenime söyleyememiþtim. Bir gün prova yaparken öðretmen benim dansýmýn daha güzel olduðunu ve benim þirine olmayý hak ettiðimi söyleyerek beni þirine yapmýþtý. Hocamýn beni fark etmesi beni çok mutlu etmiþti.”