Oðlum bir yaþýnda. Daha dünyaya geleli 365 gün olmadý bile. Alo dediðimde elini telefon þeklinde kulaðýna götürüyor.
Konuþmayý bilmiyor ama bir türkü tutturduðumda onu bu türküye eþlik ederken buluyorum, hangi dilde eþlik ettiðini bilmesem de…
Maden suyunu çok severim, þiþesini gördü mü dayanamýyor, illa içecek. Çayý çok severim, sadece içmekle kalmýyor, uzun uzun karýþtýrýp kaþýðý masaya býrakýp öyle içiyor.
Demem o ki dostlar, bugün yaptýðýmýz her ne varsa, bireysel ve toplumsal olarak her ne yapýyorsak, çocuklarýmýza da aynýsýný öðretiyoruz.
Misal;
Bugün Türkiye’nin geneline bakacak olan bir genç þöyle dersler çýkarýr herhalde.
- En çok baðýran en haklý oluyor. Demek ki daha çok baðýrmalýyým.
- En sert konuþan, karþýsýndakini en çok ezen üstün oluyor. Seviliyor, demek ki daha çok ezmeliyim.
- Bir davayý en çok savunan olmak demek, en öfkeli, en yüksek sese sahip olmak demek, demek ki bir davayý savunuyorsam en hiddetli ben olmalýyým.
- En çok görünen, en çok sesi çýkan, en çok rüzgar çýkaran en çalýþkan olarak görülüyor demek ki takdir edilmek için fýrtýnalar koparmalýyým.
- Sürekli kiþilerden konuþmalýyým, sürekli polemik çýkarmalýyým, fikirleri konuþmaya, düþünceleri çarpýþtýrmaya prim verilmiyor, o yüzden sürekli kendime düþmanlar seçmeli, onlarý er meydanýna çekmeliyim.
Bir yaþýndaki bebeðin babasýný kopyaladýðý bu dünyada, emin misiniz dostlar çocuklarýmýza, gençlerimize böyle örnekler olmak istediðimize?
***
DURUÞ
Duruþ, durmak fiilinden gelir.
Nasýl koþtuðundan daha önemlisi, nasýl “durduðundur”.
En net fotoðraflarý dururken çekilir insanýn, hareket halindeyken fludur fotoðraflar.
Ýnsan en güzel þöyle bir köþeye çekilip “durduðunda” düþünebilir, tefekkür edebilir.
Bugünün dünyasý “durma, koþ, düþünme, hareket et” dese de, “durduðunda” anlar insan ne yaptýðýný, ne yapmadýðýný.
Hareket halindeyken, sözgelimi maç sýrasýnda bacaðý kýrýlan futbolcu sýcaðý sýcaðýna anlamaz kýrýldýðýný, “durduðunda” dayanýlmaz acýyý hissedince anlar bir þeylerin fena halde ters gittiðini.
Ýþte bu yüzden de “duruþ sergilemek”, “bir duruþa sahip olabilmek” ara sýra durabilmekle baþlar.
Arada bir durup, bir düþünmeli.
Kendine sorular sormalý insan, hem de çocukça sorular. Öyle dümdüz!
Ben kimim, ne yapýyorum, neyle meþgulüm, nereden geliyorum, nereye gidiyorum?
Hem de hayatý tükettikten sonra deðil, yol yakýnken…
***
BÝR UZAYLI HÝKAYESÝ : MESSÝ
4,376 gün önce, Ronaldinho’nun asistiyle Barcelona için ilk golünü attý Messi.
Bugün ise 500. Golüyle tarihe geçti.
Çok enteresan bir baþarý hikayesiyle karþý karþýya býraktý bizi Messi.
Ýþte onun sýrlarý. Belki de sürdürülebilir baþarý bu sýrlarda saklýdýr…
- Çok az konuþtu, hiç þov yapmadý, önüne baktý, iþini yaptý.
- Ýmaj derdi olmadý. Maçtan önce saçýna sakalýna deðil konsantrasyonuna odaklandý.
- Önüne bakan, yürüyüp giderken de sürekli kendi kendine konuþan adamlar vardýr ya, ayný onlar gibi, kendiyle konuþtu, kendiyle yarýþtý.
- Maçlarda öfke nöbetlerini, rakibiyle ya da hakemle oynayýþýný, didiþmesini çok fazla görmedik.
- Sadeliðin, gösteriþsizliðin bir sembolü oldu. Ýþini iyi, düzgün yapan, hýzlý olan ve sadece kendisiyle yarýþanlarýn sonunda kazanan olacaðýný gösterdi.
Þu fotoðrafa bir bakýn, Messi’nin instagram sayfasýndaki son üç paylaþýmý…
Sanki dünyanýn en büyük kulübünde 500 golle tarihe geçmiþ bir futbol fenomeni deðil de,
Bizim Erzincan’da bir özel okulda öðretmenlik yapan teyze oðlu...
Bakalým bu dünya bize daha neler gösterecek...