Dünya müthiþ bir devinim içinde. Dengeler her gün deðiþiyor, her þey neredeyse her gün yeniden belirleniyor. Hiç kimseyle mutlak dostluk kurmak, kurduðunuz dostluðun sonsuza kadar sürmesini beklemek gerçekçi deðil. Menfaatler örtüþünce iliþkiler güçlenmek, çatýþýnca da zayýflamak zorunda.
Kimsenin doktriner bir dýþ politika izleme lüksü yok. Devletler ya da hükümetler eylemlerini meþrulaþtýrmak, kamuoyunu savunduðu siyaset etrafýnda birleþtirebilmek için ilkesel pozisyon alabilirler. Ama þartlar deðiþince bu pozisyonlarýn da deðiþmesi gerekir.
Zaten bu yüzden de diplomasi özünde gizli yapýlan bir þeydir. Devletler siyasetlerini, özellikle de siyasetlerinde yaptýklarý deðiþiklikleri haklarýndan saklamak isterler. Ne de olsa deðiþen þartlara uyumu þartlanmýþ akýllara anlatmak zordur. Diplomasi süreci baþlatýr, kamu diplomasisi halklara deðiþikliði anlatýr.
***
Bu, dünyanýn hemen her ülkesi için deðiþmez bir kuraldýr. Türkiye için de geçerlidir. Geçerli olmadýðý yerlerse zaman dýþý kalmaya, tarihin akýþý üstünde söz sahibi olmamaya, hatta çökmeye mahkum olur. Deðiþime uyum her ne kadar Maltusyan veya Makyevelyan görünse de devlet bekasýnýn temel koþuludur.
Türkiye de tarihi boyunca pek çok kez politikasýný deðiþtirmek, yeni ortaya gerçekliklere uyum saðlamak ihtiyacý duymuþtur. Ýki dünya savaþý arasý dönemde sýrtýný Sovyetler Birliði’ne yaslayan Türkiye 2. Dünya Savaþý ile birlikte Ýngiltere’ye, Savaþ sonundaysa Amerika’ya yaslanmayý kendi açýsýndan doðru bulmuþtur.
Ýyi de yapmýþtýr. Siyasetini deðiþtirmemiþ olmasý halinde toprak tavizinde bulunmasý, siyasi sisteminin Sovyet ipoteðine girmesi tehlikesini bertaraf etmiþtir. Yakýn dönemde de benzeri pek çok deðiþiklik yaþanmýþ, mesela Suriye ile yakýn iliþkilere sahip olan Türkiye tarihin akýþýnýn doðru yerinde olmak için bu ülke ile olan iliþkisini kopartmýþtýr.
***
Bir baþka örnek de Kürdistan Yönetimi ile olan iliþkilerde yaþanmýþtýr. Bir zamanlar kýrmýzý çizgilerin içinde kalan Kuzey Irak ile Türkiye barýþmýþ, böylece dünyada Kürtlerin hasmý olarak görülme külfetinden kurtulmuþtur. Bu örnekleri çoðaltmak, dünyanýn baþka bölge ve ülkelerinden de bahsetmek mümkündür. Ancak önemli olan örnekler deðil bu örneklerden çýkartýlacak derstir.
Çünkü Türkiye þu sýralarda, daha doðrusu tam da bu günlerde yeni bir kavþakta daha duruyor. Tercihleri kendi geleceðini de bölgesinin geleceðini de belirleyecek. Baþbakan Erdoðan’ýn Mýsýr ziyareti sýrasýnda Gazze yüzünden Ýsrail’e karþý yapacaðý sert bir çýkýþ sorunlarýn daha derinleþmesine, çözümsüzleþmesine, dahasý Müslüman Kardeþler iktidarýnýn zor tercihler yapmak zorunda kalmasýna yol açabilir.
Türkiye isterse Baþbakan Yardýmcýsý Arýnç’ýn önerdiði diyalog yolundan da ilerleyebilir. Ýsrail ile konuþmayý, Gazze’deki muhataplarýna kendilerine yönelik saldýrýlarý tetiklemek dýþýnda hiçbir iþe yaramayan füze saldýrýlarýný durdurmalarýný talep edebilir. Ýsrail’in yargýsýz infazlarý tabii ki kabul edilemez. Ama Türkiye istikrar adýna itidali tercih edebilir. Aksi küçük bir grubun bölge siyasetini rehin almasý anlamýna gelecektir...