Çok bozuklar, çook…

Fena halde bozuklar; aynı zamanda çok gergin, asabi ve kızgınlar…

Seçim kaybeden muhalefet liderlerini kastediyorum. Kılıçdaroğlu’nun ve Akşener’in basın toplantılarındaki halet-i ruhiyeleri çok kötüydü! Karardıkça kararan, asıldıkça asılan suratlar; başı sonu getirilemeyen cümleler, etrafına ateş püskürten bakışlar…

Gerçeklikten kopuk olan insanlar, gerçeklikle karşılaşınca bu hale gelirler. Bunun adıgerçeklik çarpmasıdır. 

İlk turda seçileceğini sanan bir siyasetçi dördüncü olup da partisinden bile az oy alırsa hali ne olur?

Girdiği her seçimi kaybeden, aday olmaya cesaret edemeyip vekaleten adaylıkla bile seçim yenilgisi yaşayan bir genel başkanın hali ne olur?

İdeolojik olarak varlığına bile karşı olan, her türlü aşağılamayı yapan siyasilerle kol kola giren ve onların yenilgisine ortak olmaktan kurtulamayanların durumu ne kadar hazindir? 

Halka kızmak, seçmene köpürmek, vatandaşa çıkışmak istiyorlar. Kaybettikçe halka duydukları kızgınlık daha artıyor. Halka kızdıkça, milleti küçümsedikçe ise daha hızlı batıyorlar.

Evet özellikle CHP’nin hali iyi analiz edilmeli. Öncelikle CHP’nin ideolojik çöküntü yaşamaktan kurtulamayacağını söylemek lazım. “Mustafa Kemal’in askerleriyiz” sloganı atan ulusalcı-Kemalist taifenin sırf AK Parti’yi engellemek için HDP’nin barajı aşmasına destek olması açık bir ilkesizliktir. Hem ittifak yaptıkları partilere ihanettir, hem de kendi ideolojilerine ve dünya görüşlerine ihanettir. Hele FETÖ ile girdikleri ilişki kendi ideolojik bağrına hançer saplamak ve kendini inkâr etmektir.

‘Amaca ulaşmak için her yol mubahtır’ anlayışına kim savrulursa uçurumdan aşağıya yuvarlanır. Bu kural hiç değişmemiştir. Kendi varlığını, kimliğini, ideolojisini, değerlerini yadsıyarak başka yollara sapanlar mutlaka büyük bir sarsıntı yaşarlar. 

CHP’nin ikinci büyük hatası, gerçeklikten kopması, toplumdan ve halkın hissiyatından uzaklaşmasıdır. Kendi kendisini dar bir alana hapseden, zehirleyen ve algı bozukluğuyla hareket eden bir siyasi hareket marjinalleşmekten kurtulamaz. 

CHP yönetiminin Erdoğan’a yönelik tavırları, dili ve üslubu tabanını irrasyonel bir psikolojiye sürüklüyor. CHP tabanında çok eğitimli görünmesine rağmen çok yobaz, çok saygısız, çok tahammülsüz davranan bir grup oluşuyor ve bunlar siyasi yarışı savaş gibi algılamaya başlıyorlar. Seçim gecesi sanal medyada ortaya atılan iddialar, nasıl bir hayal ve yalan dünyasında yaşandığını gösteriyor. FETÖ’nün duyduğu nefretinin taşıyıcılığını yapan CHP onların yalan dünyasının da benzerini üretiyor. 

Kılıçdaroğlu’nun seçim sonrasındaki ilk konuşması “İstifa yok, kurultay yok, tebrik yok” ifadeleriyle özetlenebilir. Tek adamlıktan ve diktadan bahseden Kılıçdaroğlu o kadar tahammülsüz, hırçın, asıp kesen bir edayla konuşuyor ki sanki kendi profilini çiziyor. 

Kılıçdaroğlu’nun kızgınlığı Erdoğan’ın kazanmasından çok İnce’ye yönelik...

Kılıçdaroğlu’nun telaşı ve korkusu AK Parti’nin hükümet kurmasından çok İnce’nin partiyi ele geçirecek olması...

Kılıçdaroğlu’nun hizipçi, klikçi, mezhepçi, marjinal yaklaşımla CHP’yi başka bir rotaya oturtmasından rahatsızlık duymayan CHP’li abiler ise ‘aman ha bölünmeyin’ diye İnce’yi ikna turları yapıyorlar. 

Partinin yaşadığı ideolojik depremden, ilkesiz savrulmadan, müzmin mağlubiyetten endişe etmeyip ‘bölünme’ korkusu yaşayanların anlamadığı CHP’nin bölünmese de küçülmekten kurtulamayacağıdır.

“Seçimde hile yok, demokraside hile var” gibi boş bir lafla yaşadığı yenilgiyi izah etmeye çalışan bir genel başkanı CHP’li abiler de kurtaramaz. 

Düşünün bir partinin en temel tezlerinden birisi seçimde hile olduğu veya olacağı... Ama seçim o kadar şeffaf ve sağlıklı bir şekilde sonuçlanıyor ki, kimse aksini iddia edemiyor. Bu seçim bir kez daha göstermiştir ki, seçim hilesi gibi bir yalana muhalefet artık kesinlikle sarılamaz. Kılıçdaroğlu’nun türlü yalanlarla seçim mağlubiyetini gargaraya getirme çabasını ise İnce boşa çıkarıyor. 

Evet, muhalefet liderlerinin bu psikolojiyle yerel seçimlere ulaşması pek mümkün görünmüyor.