Yukarýdaki cümle, Þair Ýbrahim Tenekeci’ye ait. Onun ‘’gürleyen toplarý yok’’. Sadece birer mücevher gibi parlayan kelimeleri... Yerle gök arasýnda, Yer ile Göðü birleþtiren bir ana eksen, bir ana nefes olarak þairlerin kelimelerini, ‘’mühim sezgiler’’ olarak, saygýdeðer bulur irfani geleneðimiz... Son Peygamber ile kesilen vahiy, göklerden bir daha gelmeyecek haberin anlamýdýr ayný zamanda. Salihlerin gördükleri rüyalar ile has þairlerin semalardan tuttuklarý yýldýrýmlarýn, o kesik vahyin aziz hatýrasýndan bir dal, bir rükün izi taþýdýðýna inanýlýr... Bu yüzden rüya da þiir de bizde, sýrlý iþlerdendir, tabir edilenlerdendir...
Rüyayý da þiiri de... Modern zamanlarýn had safhada uzmanlýk isteyen, ayrýntýcý haliyle hemen her iþimizi kolaylaþtýrdýðýný da düþündüðümüz hýzlý akýþýndan tardettik... Çýkarttýk biz sezgiyi, bilme ve öðrenme dünyamýzdan...
Hemen her saat, televizyon ve internet üzerinden dünya ve ülke siyasetine dair yorumlar, istatistikler, yerinden aktarýlan ropörtajlar, hatta kesintisiz 24 saat canlý yayýnlar ve uzman yorumlarý eþliðinde, takipteyiz gezegenin atan kalbini oysa... Herkes konuþuyor. Maðdurlar, maðluplar, tanýklar, gazeteciler, siyasetçiler, uzaktakiler ve yakýndakiler...
Ama birileri var ki... Onlar içimizde en az konuþanlarýmýz...
Þairler konuþtuðunda; olan olmuþtur diyor insan, hatta olacak olan da olmuþtur...
***
Yüz yýllýk bir hesaplaþmanýn ardýndan bölge haritamýz yeniden büyük bir sarsýntýyla parçalanýyor. ‘’Arap Baharý’’nýn çok kýsa zamanda kopartýlan kanatlarý, þimdi tabiri caizse bir cehennemde yanýyor. Irak’ýn iþgali ve bölünmüþlüðü ile baþ edemezken, Suriye krizinin yol açtýðý insanlýk faciasý, ümmetin sýrtýnda patladý... Kýþkýrtýlan mezhep ve meþrep kavgalarýyla, kardeþin kardeþe düþürüldüðü eþikte kan revan içindeyiz. ‘’Müslümanlar ancak kardeþtir’’ ayeti, sürdüðümüz ve tutkunu olduðumuz etnik kan davalarýmýza þifa veremiyor ne yazýk! Bu ayet-i celile yarýn ruz-i mahþerde hepimizden þikayetçi olacaktýr bu gidiþle... Kulaklarýmýz var ama iþitemiyoruz, gözlerimiz var ama göremiyoruz, kalplerimizdeki aðýr mühür sevmemize ve inanmamýza en büyük engel, onu söküp atamýyoruz...
Reel politik ile dini söylemin ne ilgisi var dediðinizi duyar gibiyim. Eh, o hale geldik. Ama bizler ahlaktan ve iyilikten, sevgiden ve hukuktan zerre zerre koptukça büyüyor kötülüðün asýl iþgali...
Yani bir kaleyi düþman iþgaliyle kaybetmezden evvelki hallerimize göz atmamýz gerekmez mi? Evet güçlü bir devlet, güçlü bir ordu, güçlü bir ekonomi olmasý gerek, düþman karþýsýnda yýkýlmamak için... Ama bunlarýn hepsinde tekrar ettiðimiz ‘’güç’’ kavramý mesela, sadece ‘’tekasür’’den mi ibarettir, yani matematiksel çokluktan mý ibarettir? Yoksa o çokluða gücünü/bereketini/selametini verecek baþka bir usare mi var? Ki ‘’tevhid’’ olarak anlamýný bulan bu harmoninin, sosyolojik karþýlýðý, siyaset dilindeki karþýlýðý hakkýnda hiç zihin yoruyor muyuz? Pek sanmýyorum. Zira bizde ‘’tevhid’’ dendiðinde sevgili büyükannelerimizin çektiði zikir tesbihlerinden baþka pek birþey gelmez akýllarýmýza. (Elimizde hiç olmazsa bunun kalmýþ olduðuna bile þükrediyorum ama tevhid bahsinin siyasi sosyolojik uzamýnýn ciddiye alýnmasý icap ediyor)
***
‘’Ne yaparsak yapalým, kötülük sükut etmez. Korkaktýr ve kuytularda saklanýr. Tek baþýna hareket edemez. Fýrsat bulunca, þartlar olgunlaþýnca, toplu olarak ortaya çýkarlar’’ diyor Þair Ýbrahim Tenekeci... Kötülüðün sükut etmeyeceði kýsmýna katýlýyorum ama kuytularda saklanýp mahcup ve korkak olduðuna ise katýlmýyorum. Tam tersine, kötülüðün gemi azýya aldýðýný, yüzsüzce, þýmarýkça piyasayý kapladýðýný, algýyý yönettiðini, iyi olmak için sebat edenleri çektiði minderde zaman zaman onlarý da kendine benzettiðini acýyla görüyorum... Örnek mi Barýþ Bildirsi diyorlar... Oysa Terör Bildirisi basbayaðý... Apaçýk kötülük deðil de ne, kundak çocuklarýnýn infazýna göz yummak, görmemek hendeklerle kapatýlmýþ sokaklarý...
Oysa ‘’aydýn’’ olmak, içinden çýktýðýmýz topluma dair samimi bir borç yükler bize, bu anlam baðýdýr bizi yerli kýlan.
Bu yüzden çok zorlu ve çok katmanlý bir savaþým içindeyiz. Bir taraftan varoluþumuza, memleketimize, geleceðimize karþý giriþilmiþ imha taarruzlarý... Bir taraftan bizi var etmiþ zeminden, deðerlerden kopuþumuz ve yabancýlaþmamýz... Mankurtlaþmamýz... Önce ülkemizi sonra da kendimizi gözden çýkarýþýmýz, yavaþ yavaþ... Bu çöküþe DUR demek gerek...
NOT: Medya-Sofa Giriþim Grubu, Ýtibar ve Fayrap Edebiyat Dergileri, Adem Özköse ve Rota Grubu, Gerçek Hayat ve Cihan Aktaþ, Baran Dergisi ve Gülçin Þenel, Star AçýkGörüþ ve Kültür/Sanat ekipleri, Ayþe Böhürler, Ýbrahim Tenekeci, Ýsmail Kýlýçarslan, Tarýk Tufan, Hakan-Melek Arslanbenzer, Yusuf Armaðan, Münir Üstün, Ýhsan Sönmez, Halime Kökçe, Fadime Özkan ve Gülcan Tezcan ile Zeynep Türkoðlu’na maruz kaldýðým ‘’müptezellik’’ karþýsýnda gösterdikleri dostluk için ayrýca teþekkürü bir borç bilirim.