Çok konuşuyorsun ama ne söylüyorsun?

Önce, konuyla ilgili haberi okuyalım: “CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, Parti Meclisi toplantısı öncesinde basın açıklaması yaparak gündemi değerlendirdi. Basın açıklamasından sonra mikrofonun açık olduğunu unutan Kılıçdaroğluyanında oturan Gürsel Tekin’e dönerek, ‘Biz konuştuk ama televizyonlar ne kadarını verecek onu bilemiyorum. Belki Halk TV vermiştir’ dedi. Bu sözler üzerine Tekin, ‘Vermişlerdir’dedi.”

Bence de vermişlerdir...

Bir “yandaş kanal” olarak Halk TV, Kılıçdaroğlu’nun bütün konuşmalarını veriyor.

Sadece Halk TV mi?

Himmet medyası da neredeyse “tümüyle” CHP’ye çalışıyor... Açın bakın Samanyolu kanallarını, Kanal Türk’ü, Bugün TV’yi, Mehtap’ı, şunu bunu... Silme Kılıçdaroğlu ve CHP haberleri... Öyle ki, Kılıçdaroğlu’nun grup konuşmalarını bile “hayrına” canlı yayınlıyorlar.

Şunu demek istiyorum:

Kemal Kılıçdaroğlu’nun, mesajını iletememek gibi bir sıkıntısı yok.

İcabında Doğan Medya Grubu ve Doğuş Grubu kanalları da devreye giriyor... Bu kanallardaki tartışma programları da neredeyse “tümüyle” CHP’ye çalışıyor...

Hayır, elbette bunun yanlış olduğunu söylemeye çalışmıyorum.

Olsun...

Daha çok CHP haberi yapsınlar... Kemal Bey’in fikirlerini daha çok gündeme taşısınlar... Daha çok şey öğrenelim... Bizim için öngörülen iyiliklerden daha çok haberdar olalım

Bu imkânlar kesmediyse, naçizane ben de yardımcı olabilirim; Kemal Bey’in fikirlerini (en azından kendi “okurlarıma”) iletebilirim... “Biz konuştuk ama televizyonlar ne kadarını verecek?” diye kaygılanmasına gerek yok. Bu görevi sevabına ben üstlenebilirim.

İşte üstleniyorum:

Kemal Bey, ülkenin kötü yönetildiğini söylüyor.

Bu görüşünde ısrarlı...

Bir ana muhalefet partisi lideri olarak “daha iyisini” vaat ediyor ve değerli Türk halkından 4 yıl (yazıyla dört yıl) süre istiyor.

Kendisi anlatsın: “Sorunları demokrasi ve özgürlükle çözeceğiz. Sizden 4 yıl için yetki istiyorum. Bu ülkenin sorunları nasıl çözülür, göreceksiniz. AKP’ye 12 yıl süre verdiniz. Ben 12 yıl değil, 4 yıl süre istiyorum.”

İstediğiniz dört yıl olsun Kemal Bey, verelim de, daha önce verilmiş sürelerin hiçbirini kullanmadınız. Daha doğrusu, kötüye kullandınız. Tek parti olarak girdiğiniz bütün seçimleri kazandığınız (!) ve bir tür “dikensiz gül bahçesi” yarattığınız halde, hiçbir sorunumuza, hiçbir kalıcı çözüm getirmediniz. “Geçici çözüm” bile getirmediniz... Bilakis, kendiniz sorun oldunuz... Koalisyon ortağı bulunduğunuz dönemlerde de durum değişmedi.

Hadi istediğiniz dört yılı verelim de, “sorunlarımızı” nasıl çözeceğinize ilişkin bir fikriniz bile yok... Var mı?

Çok konuşuyorsunuz ama nihayetinde ne söylüyorsunuz? Belli değil!

Konuşmalarınızdan, “demokrasi ve özgürlükler içinde” çözeceğiniz sorunlardan birinin “Kürt meselesi” olduğunu anlıyoruz... Anadilde eğitime ve mahalli yönetimlerin güçlendirilmesini karşı çıkarak bu sorunu nasıl çözeceksiniz?

Dersim’de yaşananların “devrimin tarihsel meşruiyeti içinde doğal karşılanması gerektiğini” söylüyordunuz. Üstelik bunu, Kürt ve Alevi kimliği taşıyan biri olarak söylüyordunuz. Böyle düşünen, böyle algılayan birinin samimiyetine nasıl inanalım, niçin inanalım?

Bir de “beceri” probleminiz var...

Ki, en mühim problem...

Partisini bile yönetemeyen, partisinin “paralel örgütün stepnesi” haline gelmesine itiraz bile edemeyen birinden, “Türkiye’yi yönetme becerisi” göstermesini nasıl bekleyebiliriz?

İstediğiniz dört yıl olsun, hatta on iki yıl olsun... Verelim! Ama siz de gerekli “ışığı” vermelisiniz

Halk, sorunlarımızın üstesinden geleceğinize kani olduktan sonra, siz istemeseniz de o süreyi verecektir.

Fakat siz, isteme becerisi bile gösteremiyorsunuz.