Yönettiði gazetenin manþetinden duyurduðu “Erdoðan diktatörlüðünde Türkiye’de yaþamaktan” deðil korkusu. Ya da konsoloslarý arkasýna alýp, selfilerle gidermeye çalýþtýðý bir korkudan da bahsetmiyorum. Gayet basit, gayet insani bir korkudan “namlu” korkusundan bahsediyorum.
Korku dediðimiz duygu normal insanlarda oluþabilecek, vücudun savunma reflekslerinden biri elbette. Aynen sevinme gibi, aynen üzülme gibi. Bu duygularý yaþayan insana “korkma” duygusunu yakýþtýramamak olmaz elbette.
Bu girizgahýn ardýndan gelelim esas meseleye. Evet insan korkar ama her þeyi olduðu gibi bunu da ölçülü, geçmiþine, durduðu noktaya uygun þekilde yapar.
Seni konsoloslar, vesayet odaklarý, Türkiye üzerinde emeli olanlar kahraman ilan ettiyse en azýndan onlarý mahcup etme. Silah doðrultuluðunda kork korkmasýna ama bu korkuyla eþini silahýn önüne býrakýp tabanlarý yaðlama.
Çünkü sen “gezi olaylarý” sýrasýnda “Polis annelerin kucaðýndan bebekleri alarak TOMA’larýn önüne atýyor. Protesto için ben de TOMA’larýn önüne yatarým” kahramanlýðý göstermiþ birisin.
Çünkü sen yine ayný Gezi olaylarýnda “Sayýn Validen rica ediyorum. Oðluma ulaþamýyorum. Polisler almýþ olabilir” diyerek ailesine sahip çýkan kahraman baba figürü sergilemiþ bir adamsýn. Hoþ, oðlun o sýrada Ankara’daki evinde geliþmeleri muhtemelen televizyondan izliyordu ama olsun, sen kahramanlýk mesajýný vermiþtin bir kere.
Öyle kahramansýn ki, ülkene ihanet edebilecek cesareti, o kuvveti yüreðinde taþýyýp, MÝT TIR’larý haberiyle devletin gizli kalmasý gereken belgelerini açýklama cesaretini! gösterdin.
Hatta o kesimin kahramaný olarak “diktatör”e kafa tutacak kadar cesurdun.
Ama eþini silahlý saldýrganla baþ baþa býrakýp kaçtýn ya.
Olmadý. Seni kahraman görenleri utandýrdýn.
Ha bana soruyorsan o buðulu aðlak sesle baþka bir þey de çýkmazdý zaten senden. Sen sana yakýþaný yaptýn, ama eþini silahlý saldýrganla býrakýp kaçman diðer kara lekelerin yanýna eklendi haberin olsun.
Geçmiþ olsun beklentisi
“Diktatöre” kafa tutan Can Dündar, saldýrý sonrasý müttefiki Ergun Babahan’la sosyal medya üzerinden muhabbet ediyor. Babahan Dündar’a pas atýyor “Saldýrý sonrasý Hükümetten geçmiþ olsun mesajý aldýn mý?” diyor. Dündar da “bir kiþi bile aramadý” diyor. Kapak anýnda yapýþtýrýlýyor tabi.
“Niye seni arasýnlar Can Dündar. Hükümet, film eleþtirmeni mi?”
Ýkiyüzlüsünüz
Avrupa Birliði, ikiyüzlülüðünü ya da yüzsüzlüðünü bir kez daha sergiledi. Haziran sonu itibariyle Türkiye’ye yönelik vizelerin kaldýrýlacaðý þeklinde açýklama üstüne açýklama yaptýlar. “Birlik içinde büyük sorun var ama aþtýk, aþýyoruz” dediler. Ne kadar büyük çaba sergilediklerini gösterdiler.
Gelin görün ki bu AB’nin oyalama taktiðinden baþka bir þey deðilmiþ. Türkiye’nin tüm iyi niyetli çabalarýna raðmen “güvenlik ve terör”ü bahane ederek yine yan çizdiler.
Bu iki yüzlülükten býkan Türkiye restini çekti. Öyle görünüyor ki Haziran sonunda vize serbestisi gelmeyecek. Artýk yumruðu masaya sert biçimde vurmanýn vakti geldi de geçiyor.
Naçizane önerim. Kimsenin ama kimsenin seyahat özgürlüðünü kýsýtlamayalým. Türk vatandaþlarý vize almaya devam etsin. Suriyeli mültecilere de engel olmayalým. Erdoðan’ýn dediði gibi ulaþým hizmetini biz saðlayalým. Gitmek istedikleri ülkenin sýnýrýna kadar götürelim. Bundan sonrasýný onlar düþünsün. Belki hem kel hem de fodul olduklarýný bu sayede anlarlar.