Çok þükür ki, iç savaþa gitmiyoruz!

Ýnsan zihni mükemmel bir bilgi iþleyici deðil. Sürekli ve aþýrý bir þekilde çoklu ve çeliþkili bilgiye maruz kalan zihnimiz bu durumla baþ etmek için çeþitli mekanizmalar geliþtirir. Örneðin zihnimiz kategoriler ve gruplamalar üzerinden çalýþýr. Zihnimizi eðitmediðimizde, dikkatli düþünme becerisi kazanmadýðýmýzda,  farklýlýklar yerine toptancý benzerlikler üzerinden düþünmeye baþlarýz. Örneðin, Türkler ve Kürtler dediðimizde basmakalýp bir þekilde tek bir insan tipolojisi görme eðilimimiz olur. Halbuki doðadaki her þey gibi kimlik gruplarý da kendi içinde oldukça farklýlýk gösterir. Farklý bakýþ açýlarýndan farklý sýnýflayabileceðimiz Türkler ve Kürtler var. 

Köpekbalýðý mý patates mi daha tehlikeli?

Okyanus sahilinde bir þehirde yaþýyor, yüzüp sörf yapýyorsanýz, sizin için patates mi daha tehlikelidir, köpek balýðý mý? Zihnimiz köpekbalýðýný seçme eðiliminde. Halbuki, örneðin San Francisco’da gýda zehirlenmesinden ölme riskiniz, köpek balýðý saldýrýsýndan ölme riskinizden daha yüksektir. Eðer sýrf sosyal medyadaki elitler üzerinden, Ankara patlamasýna karþý tepkilere bakarsanýz yanýlmýþ olursunuz. Çünkü arkadaki sessiz büyük kitleleri görmezden gelmiþ olursunuz. Medyaya uç örnekler haber olur. Köpek insaný ýsýrdýðýnda haber olmaz. Ýnsan köpeði ýsýrdýðýnda haber olur.

Daðlýca saldýrýsýnda ölen askerlere sevinme tepkisi veren veya duygusal bir tepki vermeyen siyasal elit Kürtlere bakarsanýz ve buradan “Kürtler ölen askere üzülmüyor” derseniz, düþünme hatasý yapmýþ olursunuz. Ya da Ankara patlamalarýna karþý acý tepkisi göstermeyen kiþilerin öne çýkarýldýðý haberler üzerinden düþünürseniz, düþünme hatasý yapmýþ olursunuz. Arka planda acý duyan, yasý hisseden geniþ kitleleri görmezden gelmiþ olursunuz. Seçici þekilde sadece olaylara bakýp, istatistik üzerinden düþünmezseniz, toplam resme bakmazsanýz hatalý düþünmüþ olursunuz.

Siyasal elitler gerilimi tabana sýnýrlý iletebiliyor

Türkiye’de toplumsal ve siyasal olanda olup bitenlere sadece elitler ve öne çýkan olaylar üzerinden bakamayýz. Bu resmin tamamýný görmemek olur. Hatalý düþünmüþ oluruz. Eðer  Türkiye’de olup bitenlere sadece siyasal elitler düzeyinde bakarsak, keskin bir bölünme ve sert bir iktidar mücadelesi görürüz. Sadece siyasal elitlerin öne çýkan radikal kanatlarýnýn ölümüne oynadýðý iktidar mücadelesine bakarsanýz, bu toplumun iç savaþa gittiðini düþünürsünüz.  Gerçekten de olup bitenler yalnýzca onlarýn tekelinde olsaydý, bitmeyen bir çatýþma kaçýnýlmaz olurdu. Çok þükür ki, bu radikal siyasal  elitler, çatýþmayý alt toplumsal katmanlara iletmeyi ancak bir ölçüde baþarabiliyorlar. Temsil ettiklerini iddia ettiði toplumsal kesimlerin ancak bir kýsmýný kendi istedikleri yönde hareket ettirebiliyorlar.

Nevroz kutlamasýna milyon, ayaklanmaya yüz kiþi katýlýr

Çok þükür ki kimlik gruplarýnýn tabanýný oluþturan büyük halk kitleleri gündelik hayatta siyasal elitler kadar ayrýk ve çatýþmacý deðil. Gündelik hayatta Türkler ve Kürtler, Sünniler ve Aleviler, Dindarlar ve laikçiler bir arada yaþayabiliyorlar. Aralarýnda gerilim alanlarý ve zamanlarý olsa bile, gündelik hayattaki manevralarla hali idare edebiliyorlar. Yerleþik demokrasinin de gücüyle, siyasal mücadeleyi oy üzerinden yapmayý beceriyorlar. Kendi elitlerinin radikal olanlarýna, silahlý mücadele çaðrýlarýna uymuyorlar. Þiddet çaðrýlarýna kulak asmýyorlar. Gündelik hayata inen bir çatýþmayý istemiyorlar. Devletle savaþmayý da istemiyorlar. Siyasal mücadeleye evet diyorlar ama bunun silahla olmasýný istemiyorlar. Bu sebeple Diyarbakýr’da nevroz kutlamalarýna bir milyon insan katýlabiliyor ama ayaklanmaya yüzlerce kiþi bile katýlmýyor.