Edebiyat gezileri için uzun yolculuklara çýkan Adnan Özer heybesinde þiirlerle döndü; Yeni kitabý Yol Þarkýlarý’nda çok kültürlülükten sürgüne, Trakya’nýn sesinden Batman sokaklarýna pek çok ses var. Bir de geçmiþle hesaplaþma...
Bir dizesinde, ‘Kimsenin bildiði gibi deðildir yollar’ diyor þair Adnan Özer ve baþlýyor kendi ‘Yol Þarkýlarý’ný anlatmaya... ‘Bizim oralardan aldým ben bu renkleri. Adnan Özer derler ‘nevi þahsýna münhasýr’, yurtsuzluktan hayta, özlemden ahmak, gözleri hala o kalaylý bakýrdadýr. Geçiyor iþte Balkan günlerim bir elmanýn nazikçe soyuluþunda.’
Trakya’nýn olduðu kadar Batman’ýn, Ýstanbul’da Gaziosmanpaþa’nýn sesine ses katan þairin 6. þiir kitabý ‘Yol Þarkýlarý’ Everest Yayýnlarý’ndan çýktý. Yolculuklardan arta kalan duygu fýrtýnalarý, sürgünler, þehirler, mahalleler var Özer’in yeni kitabýnda.
YOLCU YOLDA GEREK
Adnan Özer’in Hispanik hinterlandýnda geniþ bir edebiyat çevresi var. Ýspanyolca biliyor, çeviriler yapýyor. Sýk sýk Latin ülkelerine seyahatler yapýyor, þiir festivallerine katýlýyor. ‘Yol ve yolculuk’ temalý þiirlerinde pek çok dizenin beslendiði kaynak belki de iþte bu yollar... Ve bir de kökler... Çekirdek hikayenin baþladýðý Balkanlar. ‘Bulgaristan’tan göç ediyor bizimkiler. 69’da da babamý Güneydoðu’ya ‘Þark hizmeti’ adý altýnda sürgün ediyorlar.’
GÖÇ ÜSTÜNE SÜRGÜN YEDÝ
Göç üstüne göç yemiþ bir ailenin çocuðu olarak Batman’a gittiklerinde 12 yaþýndadýr Adnan Özer. O yýllar, deþtikçe þairin kalbinde kanayan bir yara gibi tazeliðini koruyor. ‘Ortaokulu, liseyi Batman’da okudum. Oranýn hapishanesinde de yattým. Nasýl unuturum’ diyor. Egemen güçlere karþý bir þair olarak ancak dizeleriyle direnebildiðini söylüyor ama hýrsýný hala tam olarak alabilmiþ deðil. ‘Zavallý bir göçmen ailesini oradan oraya sürmenin, bizi en çok sevdiklerimizden ayýrmanýn, eðitimimizi mahvetmenin hesabýný kim verecek?’diye soruyor. Ýþte belki de sýrf bu yüzden devam edecek þiir.
UYKUMDAN ÇALARAK...
Þiir yazma konusunda 35 yaþýna kadar daha verimli olduðunu söylüyor þair. ‘Ondan sonra hayat gailesi baþladý’ diye devam ediyor: ‘35’imden sonra daha seyrek þiirler yazar oldum. Þair Gülten Akýn’ýn dediði gibi hiçbir zaman geniþ vaktim olmadý durup ince þeyleri düþünemeye. Uykumdan çalarak, uzun yolculuklar esnasýnda heybeme bir þeyler biriktirmeye çalýþarak çýktý bu þiirler.’
Adnan Özer’in 1991 yýlýnda Cemal Süreya Þiir Ödülü alan Zaman Haritasý adlý kitabý, ‘çöl ve ada’ etrafýnda þekillenen bir yolculuðun baþlangýcýydý belki de. Çöl ve Ada, iki fiziki varlýk olmanýn dýþýnda, kendi mistiði, felsefesi ve kültürel çaðrýþýmlarýyla giriyor Özer’in þiirine. ‘Güneydoðu’da çölü yaþadým ama çölü kötü anlamda deðil, iyi anlamda kullanýyorum. Bizim Doðu’dan Taþkent’e kadar ‘çöl’ dür benim için. Baðdat’a Kerbela’ya gittim. Buralar çöl tarafýmý oluþturur benim. Fakat öbür yanda ‘ada’, daha þenlikli tarafýmdýr. Küba, Kanarya Adalarý... Çöl ve ada arasýnda gidip geliyor kafam...’
Bir de çok kültürlülüðü savunuyor Yol Þarkýlarý; Trakya, Balkanlar, Romanlar, Ýstanbul, Doðu... Lakin her þeyden önce bir göçmen çocuðundan beklenebileceði üzere yollar, kendini yolara vurmuþ bir þair var kitapta. Þöyle düþünülebilir: Yollar da, ayrýlýk da ‘göç’e dahil. Çünkü her ayrýlýk bir göçtür.