Çöp çetesi!

Allah’a şükür ki her yaştan boy boy yeğenlerim var benim. Sayıları sekize ulaştı. En ufağı yedi aylık, Asya Vera. En büyüğü Burak Kaan, şimdi 20 yaşında. 

Onlara ve arkadaşlarımın çocuklarına hala ve teyze sıfatıyla eşlik ettiğim şu geniş zamanda, şahitlik ederim ki anne babaların işi hakikaten zor.

Özellikle de büyük şehirlerde yaşıyor ve her ikisi de çalışıyor iseler.

Anne babalar suçluluk duygusuna düşmeye görsün.

Dileyen dilediğini yaptırabilir artık onlara.

Nitekim yaptırıyorlar da.

En çok sömürenler çocuklar ve oyuncakçılar.

Gidin görün, oyuncak mağazaları çocuklarının peşinden raflar arasında sürüklenen ve mütemadiyen “bunun aynısından evde var çocuğum”, “mavisini daha geçen hafta aldık ya yavrum” diye yalvaran ama kasanın yolunu çaresiz tutan anne babalarla doludur.

Yanlış şehirleşme ve düşüncesiz mimari yüzünden evde hapis kalan ve enerjisini dört duvar arasında atamayan çocuklar neticede bunlar.

Televizyon tablet telefon üçgeninde sanal alemin insafına terk edilmiş vaziyetteler. Ne görüyorlarsa orada, haliyle onu istiyorlar.

Büyükler için dizayn edilmiş tüketim döngüsünün bir benzeri çocuklar için de var yani.

Arz edip talep yaratarak var olan ve birbirini doğuran bir sektör bu da.

Film, oyuncak, moda ve reklamdan oluşan bu yumuşak karın sömürü sektörünü ise çocuğunun her dediğini yapmak isteyen/zorunda kalan anne babalar ayakta tutuyor.

Her bir karakterin piyasa ömrü en fazla bir yıl.

Döngü şöyle işliyor:

Önce çizgi filmi çocuk kanallarında sinema salonlarında gösteriliyor. Çocuk kanallarının reklam kuşakları aynı karakterlerin bilgisayar oyunlarıyla, oyuncaklarıyla, kılık kıyafet vs modelleriyle dolunca herhangi bir çocuğu o moda karakterden uzak tutmak imkansız hale geliyor. Artık bütçene göre ya dünya kadar para döküp orijinalini alacaksın ya Çin malı, merdiven altı üretimlerini.

Tom ve Jerry, Mickey Mouse, Jurassic Park çoktan tarih oldu. Hatta Bakugan, Babylade, Ben Ten, Angry Birds bile. Hello Kitty tahtını biraz sarsmış olsa da Barbie’ler hep moda ama.

Oğlanlarsa arabalara hala düşkün ama epeydir, aslından farkı olmayan ve aslına yakın paralara satın alınabilen iş makinelerine sardırmış vaziyette. Türkiye’nin dev bir şantiyeye dönmesinin yansıması belki de.

Lakin son zamanların küresel dolaşımdaki en şaşırtıcı oyuncağı kesinlikle Çöp Çetesi / Trash Pack. Fındık tanesi büyüklüğündeki ‘küflü ekmek’, ‘solucanlı kuş’, ‘patlak çilek’, ‘ezik böcek’, ‘çürümüş pasta’ yahut ‘vıcık vıcık sızıntıyla dolu çöp kovaları’ anne babaların son imtihanı.

Biraz araştırdım. TÜİK verilerine göre, Türkiye’nin son 5 yılda gerçekleştirdiği oyuncak ithalatı 1,6 milyar dolar. Bunun yüzde 92’si Çin malı. Toplam nüfusun yüzde 33’ünün çocuk olduğu ülkemizde çocuk başına düşen oyuncak tüketimi yıllık 40 ile 120 dolar arasında. Ama önümüzdeki 5 yılda bu rakamın 300-350 dolar civarında olması bekleniyor. En çok talep edilen ürünlerin çizgi film karakterleriyle bağlantılı olduğunu söylememe gerek yok herhalde. 

Oyuncaklarla ilgili kim ne yapabilir bilmiyorum ama Hükümetin açıkladığı son programın çocukların anne özlemini gidermeye, anne babaların suçluluk duygusunu azaltmaya yardımcı olacağını düşünüyorum.

Annelerin doğum sonrası yarı zamanlı çalışıp tam ücret alacak olması devrim niteliğinde. Ama asıl “ince fikir” aynı haktan evlat edinecek olanların da yararlanmaları.

Halden anlamak ve hayatın akışına göre değişen sorunlara güncel cevaplar bulabilmek siyasetin gündelik hayat dikkatiyle mümkün. Yoksa ıskalanan hep hayat oluyor.

Bu konuda herkese çok önemli bir dikkat sunacak olan “Nihayet” dergi, Fatma Karabıyık Barbarosoğlu ve Nazife Şişman imzasıyla çıktı. Gündelik hayatın nabzını takip ediyor, kuşaklar arasında, evlerin salonlarında, şehirlerin arka sokaklarında dolaşıyor. Hep dolaşsın ve uyuşmuş yanlarımızı diriltsin inşallah.   

Söylemezsem çatlarım

Yardımlarında, dualarında Suriyeli kardeşlerini eksik etmeyenler! Suriyeliler ne yiyip ne giyiyor nerde kalıyor diye dert edinenler! Minik misafirlerimizin oyuncak ihtiyacı için de bir şeyler yapsak? Açlık ve soğuk varken ne oyuncağı demeyin n’olur. Çocuklarınızla Suriyeli çocuklar arasında “oyuncak kardeşliği” kurulsa, AFAD yahut İHH böyle bir kampanya başlatsa...