Çöp patlaması İstanbul’un kara lekesidir

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan, zaman zaman İstanbul’un eski halinden söz ederken, ‘çöplükler patlar, insanlar ölürdü’ diyor ya.. Neyi fark ettim, biliyor musunuz?.. Hayatı sözlükler ve sosyal ağlar olan bir genç nesil var ki, bu rezaletten haberi bile yok..  Geçenlerde Akşam gazetesi yazarı dostum Serkan Fıçıcı, heyecanla ve hayretle dedi ki; “Nasıl olur da bunca zaman oranın bir filmi çekilmez bir belgeseli yapılmaz!…” Yapılmaz Serkan.. Çekilmez Serkan.. Çünkü bu skandal bize kasıtlı olarak unutturuldu.. CHP belediyeciliğinin işlediği cinayetlerin üzerine çizgi çekip yokmuş gibi davranmamız istendi.. Oysa hayır.. 

Hekimbaşı’ndaki çöplük alanı patladı.. Yüzlerce metre ötede Kazım Karabekir’de oturan vatandaşların tepesine yanardağdan fışkıran lavlar gibi ölüm yağdı.. 39 vatandaşımız feci şekilde can verdi.. Hâlâ 12 kişinin cesedi bulunmuş değil.. Vaktin sorumluları, ‘oraya ev yapan vatandaş suçludur’ dedi, dosyayı kapattı.. Sonra Erdoğan geldi.. Hem orayı hem de Halkalı’daki çöp alanını kapattı.. Ümraniye’den bir şampiyon futbol takımı Halkalı’dan da yüzlerce aileye ev çıkardı. Çöpler mi?..  

Sadece İstanbul'un atıklarından misal Trabzon'a yetecek kadar elektrik üretiliyor. Ayıca çöpten elde edilen sızıntı suyu, kimyasal ve fiziksel arıtmayla bahçe sulama suyuna çevriliyor. Evsel atıklardan elde edilen kompost ise İstanbul'un bahçeleri ve parklarına dikilen çiçeklerin yetiştirilmesinde kullanılıyor. Birileri unutturmaya çalışsa da biz unutmayalım.. 

 

Başkanlık sistemi icraya tam anlamıyla dinamizm getirdi  

Önceki gün Sağlık Bakanı Fahrettin Koca’yı dinliyorum televizyonda.. O icraatlarını anlatırken ben de gazeteci olarak defterime notlar aldım.. Program bitip de notlarımı gözden geçirdiğimde gördüm ki, sadece bir kaç ayda onlarca mesele tek tek halledilmiş.. Mesela hekime yönelik şiddette çok ciddi adımlar atılmış.. Sağlık turizminde lider ülke cazibe merkezi olmaya başlamışız..  Beyin cerrahisi, estetik, göz, organ nakli konularında hatırı sayılır bir mesafe katetmişiz.. 

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın “14 yıllık rüyam” dediği şehir hastaneleri bir bir hayata geçmiş.. Şimdilerde her biri birer üniversite hastanesine dönüşmeye hazırlanıyor.. Bağımlılıkla mücadele konusunda, çok önemli işler başarılmış.. Sağlık çalışanlarının yıpranma payı meselesi halledilmiş, sağlık hizmetlerinde dijital dönüşüm ile bürokrasinin azaltılması sağlanmış… Ve daha onlarca başlık.. Bu başlıklara bakınca yeni dönemin en güçlü parametresi olan hızlı karar alıp, bürokrasiye takılmadan uygulama mantığının somut sonuçlarını gördüm.. Başkanlık sistemi işte budur.. 

                              

Bizim evde sadece belgesel izleniyor

İki gündür bir entel gayret görüyorum. Acun Ilıcalı ve Şeyma Subaşı boşanmış ya.. ‘Vay memleketin gündemi bu mudur?’, ‘Karadeniz’de gerilim var, Kuzey Irak’ta operasyon, İstanbul’da helikopter kazası, insanların konuştuğu şeye bak..’ Kim diyor bunu?.. Daha ciddi şeyler konuşulması gerektiğini savunan adamlar.. Dün iki önemli gazeteci, sabah radyo programında konuşuyorlar.. İkisi de bu ‘halk gündemi’ni (!) eleştirmek için kuracakları cümleye; ‘Şeyma’ydı di mi kızın adı’ diye başladılar.. Hani ‘bilmiyorum da az önce duydum’ gibi.. Sonra Acun’un eski aşklarından bugünkü aşk iddialarına kadar her şeyi ıcığına cıcığına kadar konuştular. Bir sürü şey öğrendim onları dinlerken.. Ya hu utanmayın.. Biz dedikoduyu seven bir milletiz.. Ayıbı da var günahı da.. Biliyoruz. Ama duramıyoruz. Acun boşandı da, yan komşunun kızının dedikodusuna bir günlüğüne ara verdik. Saklayacak bir şey yok.. Hepimiz Şeyma’nın alacağı nafakayı biliyoruz değil mi?. Yokmuş gibi davranmak niye?