Çorap söküðü gibi dibe çöküþ

Maç baþlayýp ilk 20 dakikayý bulduðunda, kafamýz karýþýktý. Beþiktaþ savunma aðýrlýklý oynuyordu desem, elbette deðildi... Atak oynuyordu desem, görünen o da deðildi. Orta sahada top çeviriyordu desem, o bile yoktu... 

Aslýna bakarsanýz, Genk de bizden pek farký deðildi. Onlarýn da ne yapmak istediklerini anlamakta zorlanýyorduk. Her iki taraf için de, ortada sýçan futboluna benzer bir curcuna vardý.

Fakat aniden... Hýzlý bir kontrataða kalkýþ, þok bir ilerleyiþ ve klas bir þut derken; bir anda 1-0 geriye düþtük. Demek ki, Genk’i boþ býrakmaya gelmiyormuþ... Bir geldiler, pir geldiler.

***

Beþiktaþ, beklemediði anda yediði gol sonrasýnda; eski berberlerin ustrasýný bilemesi gibi, oyunu sýfýr numara traþa uygun hale getirmeye çalýþtý. Belli ki öfkelenmiþti...

Tempo arttý, baský arttý, tehdit arttý ama, pozisyon sayýsý artmýyordu. Aksine, golü atmaya yakýn olan taraf, gene Genk’ti... Ýkinci golü yiyecekken, þansýmýzla sýyýrdýk. Baþka birini de Karius kurtardý. Ne yapsak kar etmedi. Olanlar oldu.

***

Quaresma bir þeyler yapmak için çaba gösterse de; ya ikili mücadelleri kaybediyor, ya rakibe tosluyor ya da  orta/pas/þutlarý hedefine ulaþamýyordu. Takýmýn iyisi yoktu.

Ýkinci yarýya baþlamanýn, Larin’in yerine Vagner Love’la olmasý; gereken bir tercihti... Larin sönük kalmýþtý. Golünü attý ama yetmedi. Babel’in olmamasý, mevcut dertlere tüy dikmek gibi bir þey oldu.

Takýmýn hocasý dahil, alacaklarýnýn Türk lirasýna çevrilme zorunluðundan bu yana; takýmýn þaftý kaydý... Arka arkaya kötü sonuçlar gelince; sanki “Madem öyle-Ýþte böyle”  durumu ortaya çýktý. Durum vahim!