Günlerdir uluslararasý medya ve çeþitli araþtýrmacýlar, durmadan bu virüsün çýkýþ noktasýnýn doðal mý, suni mi olup olmadýðý üzerine makaleler yazmakta.
Bunun “kurgu” olduðunu söyleyenleri ise hemen komplo teorisyenleri olarak tanýmlamakta, bu fikri kabul etmeyenler.
Oysa en küçük ihtimal üzerine bile düþünülmesi gereken önemli veridir.
ABD’den çýkmaya baþlayan sesler, virüsün Çin’deki deneyler sýrasýnda yayýlmasý istikametindedir. Elbette bunu kurgu olarak görüp yorumlayanlarda vardýr.
Kesinlikle meselenin doðal yollarla olduðu istikametindeki fikri içinde bulunduðumuz ortamla beraber okuduðumuzda mümkün görmeyenlerdenim.
ABD’nin iþin baþýndan itibaren olaya mesafeli durmasý, hatta biraz da alaycý tarzda bakmasý, kontrol dýþý durumlardan haber verdiði açýktýr. Lakin kimin kontrol dýþý ama kimin kontrolü dahilinde olup olmadýðýný anlamamýz zaman alacaktýr. Þimdiden gözüken ithamlar, giderek daha yüksek sese dönüþecektir. Nakavttan sonra kendine gelmeye çalýþan dünyanýn, bu darbenin kim tarafýndan atýldýðýný anlamasý için, önce kendine gelmesi lazým.
Bu kriz döneminde, kimlerin krizi yönetme kabiliyeti olduðunu da açýktan görebildik.
Bazýlarý, “otoriter yönetimlerde bu kriz daha kontrollü yönetiliyor” fikrine sahip. Oysa bence mesele bu deðil! Toplumlarýn nasýl teþkilatlanýp veya tam tersi söküldüðüne bakmamýz lazým. Çabuk teþkilatlanma kabiliyeti, esas faktördür.
Uzun zamandýr ABD-Çin arasýnda derin kavganýn seyircisiyiz. 5G sistemi üzerine de uzun zamandýr çatýrtýlý sesler çýkmakta. Olumlu yönlerini izah edenlere, bu sistemin olumsuz taraflarýný delil getirenlerin de müzakeresi bitmiþ deðildir. Lakin bildiðimiz þey þudur ki, bu sistem genelinde ABD, bu çalýþmalarda Çin’den geride kalmakta. Ýnsana takýlacak yeni çiplerin devreye girmesi, bazý ülkelerde Ýsveç gibi buna izin verilmesi, hatta insanlarýn bir kýsmýna takýlma sürecinin baþlamasýný da bu salgýn gölgesinde okumak, daha fazla yorum elde etmemize yardým etmekte.
Salgýn sonrasý dünyanýn, farklý dünya olacaðý açýktýr. Küresel düzenin daðýlacaðý fikri, tatmin edecek fikir olmamakla birlikte, renklerin, paralarýn el deðiþtirdiði konusunda ortak fikir daha fazla çýkmaya baþladý.
Dünyayý yöneten Yahudi ailelerden bahsediliyor. Bu gizem, bu olaðanüstü güç üzerine çok fazla belgeler ve yorumlar dolaþmakta. Evet, o ailelerin dünyanýn þekillenmesindeki rolünü, ekonomik gücünü kullanarak dünyayý tek þirket haline getirme gayreti, salgýnsýz da anlamýþ durumdaydýk. Lakin anlamamýz gereken bir þey vardýr, önümüzdeki süreç yeni salgýn modellerini devreye sokacak ve belki de sadece virüslerle deðil yeni kurgulanan sistemlerin dayatmasý ile de karþý karþýya kalacaðýz. O sebepten güçlü kalmak, ayakta kalmanýn tek þartý olmasa bile en önemli anahtarýdýr.
Çünkü yaþamýn, ayakta kalmanýn esas merkezi, mülkün sahibinin yani Rabbimizin tasarrufundadýr.
Bir þeyler deðiþiyor, ilmin ýþýðýnda ama hikmetini bulmadan bu yolun sonunu kimse bulamaz. Hikmeti arayacaksak yaradýlýþ felsefemizin kodlarýna odaklanmamýz þarttýr. Güçlü kalmanýn temel þartlarýndan birisi, bu kodda saklý. Dünya, önceki dünya olmayacak! Buna göre akýl üretmek ve buna göre gardýmýzý alma dönemindeyiz. Kötü mü iyi mi olacaðýný da þimdiden kestirmemiz mümkün deðildir. “Adil ortam mý, sosyal adalet mi”, bu sorular nasýl ileride cevaplanacak bilmiyoruz! Bu meçhulün içinde sadece emin olduðumuz tek þey var. Allah ne dilerse o olacak...