Son kýrk yýlda PKK, Kürt meselesini öyle yoðun ve çok yönlü istismar etti ki, meselenin esas “özü” doðasýyla uyumlu olan niteliðini kaybetti. PKK, hakiki Kürt meselesinin üstüne oturup, bu meselenin çeliþkilerinden yararlanarak salt þiddetten oluþmuþ bir terör evreni yaratýp kendi “Kürt” meselesini inþa etti. PKK’nin neden olduðu bu büyük tahribata bakýp, Kürt sorununda “hakikat” diye bir þey yok mu diyeceðiz?
Her þey bir retorik ve aslýnda bir istismar meselesiymiþ; “olgular’’ ve ‘’ nesnellikten söz etmek belirli çýkarlarýn gözetilmesine hizmet eden bir kalkandan baþka bir þey deðilmiþ mi diyeceðiz? Açýkçasý bu türden bir akýl yürütme Kürt sorununu PKK’nin imal ettiði þiddet sorununa indirger ve sadece ondan ibaret varsayar. Bu tür bir akýl, sadece yanlýþ bir bilinç deðil, o oranda belki de PKK’den daha büyük ve daha tehlikeli saldýrýlara davetiye çýkarmak olur.
Kürt sorununun hakiki kabuðuna bir sülük gibi yapýþmýþ olan PKK’yi süpürüp atmak, her þeyden önce bu sorunun gerçek sahipleriyle, gerçek temsilcileriyle hemen, hakiki, makul ve sürdürülebilir bir çözüme, bizi bir adým daha yakýnlaþtýrýr. Kürtler ile Kürt sorununun çözümü ‘’arasýna’’ bir ayraç gibi giren PKK, sorunun özünü kendi tabiatýný yabancýlaþtýrarak, meseleyi her zaman iç politikanýn kullanýþlý bir malzemesi haline getirdi.
Hatýrlayýn, vesayetçi bütün hükümetler “Terör var; terör sürdükçe demokratik adýmlar atýlamaz” diyerek sürekli demokrasiyi askýya almadýlar mý? Kürt meselesinin varlýðýný demokrasinin önündeki en büyük, neredeyse tek engel olarak yorumlayýp kendi iktidar mevzilerini tahkim etme yoluna gitmediler mi? PKK sayesinde Kürt meselesi vesayetçi hükümetlerin en elveriþli oyuncaðý, en “kullanýþlý aptalý” konumunda deðil miydi?
PKK’nin varlýðý sadece Kürt meselesinin çözümü için bir engel deðildi; 12 Eylül rejimi dahil, sonradan iþbaþýna gelen bütün vesayetçi hükümetlerin en güçlü “can simidiydi” adeta nefes borusuydu.
Cumhuriyet tarihinde ilk kez AK Parti Kürt sorununu basit bir iç politika malzemesi olmaktan çýkarýp, zihin dünyamýzda çözümü hepimizin yararýna olan hakiki bir sorun haline getirdi. Bir kavram ve deneyim olarak çözüm süreçleri, ilk kez AK Parti iradesi ve samimiyetiyle, siyasetin “çýkar gözetmeyen” asli düzeyine taþýndý.
Bugün geldiðimiz noktada PKK askeri ve siyasi bakýmdan Kürt meselesinin çözüm dinamiklerini etkileyecek bir odak olmaktan çýkarýldý. Bu, kim ne derse desin çok hayýrlý bir geliþmedir. Hiç tereddütsüz bu durumun hak ettiði takdiri, hiç kimse hiç bir kimseden esirgememelidir. Bu büyük bir baþarý ve büyük bir zaferdir.
Þimdi her zamandan daha güçlü ve daha gerçekçi bir biçimde Kürt sorununun çözümüne en yakýn mesafedeyiz. Kürt meselesi “gerçek Kürtlerle” buluþmak üzere. Yapýlmasý lazým gelen, eski çözüm sürecinin bütün “mirasý” ile “yeni çözüm sürecine” bir kurumsallýk niteliði kazandýrmaktýr.
Kürt meselesinin çözümü için planlanan her þey ile planlanmasý lazým gelen her þeyi; her adýmý, her stratejiyi, her politikayý ve her türlü uygulamayý merkezileþtirip “Kürt Bakanlýðý” adýyla bir statüye kavuþturmaktýr.
PKK’ye tarihinin en aðýr yenilgisini yaþatan devlet, bu büyük zaferi meþru bir kazanýma dönüþtürerek, 40 yýldýr devam eden ve Türkiye’nin her sorununu rehin alan bu meseleyi kurumsal bir sistematik içinde çözmeyi gündemleþtirmelidir. Olaðanüstü sorunlar olaðan tavýr ve imkanlarla çözülemez. Bu sorun özel bir bakanlýðýn 24 saat ilgisine muhtaç bir sorundur.
Devam edeceðim...