Çözüm karşıtları işbaşında

Öcalan sadece devletin içinde değil PKK’nın içinde de çözüm/barış karşıtı odakların var olduğunu, devlet içindeki odakların Recep Tayyip Erdoğan’ı, PKK içindeki unsurların da kendisini tasfiye etmek için fırsat kolladıklarını söylüyordu.

Bugün yaşananlar PKK içindeki bu odakların harekete geçtiğinin bir ifadesi.

Öcalan’ın silahların bırakılmasına yönelik çağrısına rağmen tekrar silahlı unsurların başını uzatmış olmaları ve HDP’nin de bu çözüm karşıtı güçlerin siyasi temsilciliğini yapması Öcalan’ın fiilen tasfiye edilmek istendiğini gösteriyor.

Görünen o ki Erdoğan devlet içindeki unsurları temizlerken Öcalan kendi örgütünde bunları temizleyememiş.

Öcalan’ın zahiren yüceltiliyor olmasına rağmen her seferinde bu odakların kendini boşa çıkartan hamleleriyle karşılaşıyor olması gerçekte neye muktedir olup olmadığının da bir göstergesi niteliğinde.

Diyadin saldırısı çözüme sıkılan kurşun olduğu kadar Öcalan’ın iradesine yöneltilmiş bir tür meydan okuma biçiminde de yorumlanabilir.

Öcalan ne derse desin son kertede PKK içindeki o lobinin dediği oluyor.

Öcalan’ın çağrısı bir türlü ete kemiğe bürünmüyor.

Kandil’e hakim olan savaş lobisi Öcalan’ın çağrısını kabul ettiğini söyleyerek zamana yayan bir strateji izliyor ve süreç içinde provokasyonlar yaparak Öcalan’ı da kendi çizgisine çekme becerisini gösteriyor.

Ve Öcalan her seferinde örgütündeki o malum lobiye yenik düşüyor.

Öcalan biliyor ki Kandil’in silahları olmadan devlet kendisini muhatap almayacak. O yüzden son kertede Kandil’i karşısına almadan bu tür provokasyonlarda devleti/hükümeti suçlayan bir siyaset izliyor.

Bu son olayda HDP’nin İmralı heyetindeki isimlerin kendisine nasıl bir rapor sunacakları belli.

Bir kez daha Ak Parti hükümetinin çözümü istemediği suçlaması üzerine oturan bir sunum yapılacak.

PKK’lı unsurların üzerine gidilmemesi durumunda olayın yaşanmayacağı varsayımından hareketle malum yalanlar sıralanacak.

Öcalan’ın çağrısının arkasında bu kez kararlılıkla durup durmayacağını hep birlikte göreceğiz. Bu bir anlamda Dolmabahçe’de okunan bildirisindeki samimiyetin de bir testi niteliğinde olacaktır.

Öcalan’ın sınır dışına silahlı unsurların çekilmesi çağrısını türlü bahanelerle karşılıksız bırakan Kandil bu sefer de silah yerine siyasetin kuşanması çağrısını boşa çıkartmaya çalıştığını Öcalan’ın görmüyor olması mümkün değil. Sorun kendisini her defasında boşa çıkartan Kandil’e ve onun emrindeki HDP’ye ne deyip demeyeceğinde.

Seçim öncesinde PKK’lı unsurların silahlarıyla bu şekilde boy göstermesini ve Kürtlerin siyasal tercihlerini silah marifetiyle yönlendirmeye kalkışmasını bakalım Öcalan nasıl değerlendirecektir?

Silahla siyaset

Sorun sadece bölgedeki PKK’lı unsurlardan kaynaklanmıyor elbet.

Seçim sürecinde HDP’nin metropollerde PKK’nın silahları üzerinden Kürtlere yönelik olarak sürdürdüğü tehdit politikası başlıbaşına bir sorun.

HDP’nin baraja takılması halinde silahların tekrar devreye alınacağı tehdidine Kandil’in Diyadin saldırısıyla sağladığı katkı Öcalan’ın “Silahlı mücadele dönemi bitmiştir. Dönem fikir ve siyaset dönemidir” sözlerini bütünüyle anlamsızlaştırıyor,

Bir örgüt düşününüz ki verdiği sözü tutmuyor. Başkanının çağrılarını her seferinde boşa çıkartıyor.

HDP: Kürtlere baskı partisi!

Bir parti düşünün ki Dolmabahçe mesajının aracısı oluyor ama kendisi silahsız/şiddetsiz/tehditsiz seçime girmeye cesaret edemiyor. Tıpkı Kandil gibi silah marifetiyle ancak siyasal sonuç devşirilebileceğine inanıyor. Dahası ve en fenası adına hareket ettiği Kürt halkına güvenmiyor, Kürt halkının hür iradesinden korkuyor ve o yüzden Kürt halkının hür iradesinin üzerine silah koymak gerektiğine inanıyor. Özgürleştireceğini söylediği bir halkı kendisi silah zoruyla baskı altına alıyor ve onların yüreklerine korku salarak oy devşirmeye çalışıyor.

Bu nasıl bir Kürtlük davası ve hassasiyeti ise artık!

Batı’da barış yanlısı kesiliyor Doğu’da silahtan medet umuyor.

Kendisi her yerde serbestçe propaganda ve çalışma hakkı talep ediyor ama kendisinin hakim olduğu yerlerde kendinden olmayan hiç kimseye ne yaşam hakkı tanıyor ne de siyaset yapma hakkı...

Bu nasıl bir demokratlık ise artık!

Kürtlere baskı kurmayı kendinde bir hak olarak gören ilginç bir Kürtçülük anlayışı....

Kendinden gayrı başkasına siyaset yapma hakkı tanımayan ilginç bir demokratlık anlayışı...

Bu HDP hem Kürtlere zarar veriyor hem de çözüm sürecine.

Çözüm karşıtlarının böyle bir HDP’yi niye bu kadar çok sevdiğini umarım Öcalan da, bilumum Kürtler de anlarlar.

Bu HDP çözüm istemeyenlerin projesidir vesselam.