MHP Genel Baþkaný Devlet Bahçeli'nin Mecliste DEM Parti eþ genel baþkanlarýnýn elini sýkmasý ve ardýndan bu adýmýyla ilgili olarak yaptýðý açýklama, sonrasýnda Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn bu tavrý anlamlý bulduðunu belirtip desteklemesi yeni bir çözüm sürecinin güçlü iþaretleri olarak algýlandý. O sýrada Diyarbekir'de bulunuyordum. Görüþtüðüm insanlar tarafýndan, önceki süreç kadar coþkuyla olmasa da olumlu karþýlandýðýný gözlemlediðimi söyleyebilirim.
Olur mu olmaz mý, olacaksa ne þekilde ve kimlerle olacak... Devlet ne düþünüyor ne yapmak istiyor... Muhtemel muhataplar ne bekliyorlar, ya da muhtemel muhataplar kimler olacak...gibi sorular herkesin dilinde. Cumhurbaþkaný baþ danýþmaný Mehmet Uçum'un "Devlet çözüm almadýðý süreci tekrar devreye sokmaz" þeklindeki mesajý bile bu algýyý bitirmeye yetmedi. Demek ki toplumda bu yönde güçlü bir beklenti var. Týpký benim gibi.
"Süreç baþlar mý baþlamaz mý ya da devlet, çözüm alacaðý bir baþka süreç bulur mu" türü ihtimallere bakmadan gönlümde geçeni söyleyeyim. Ben, þu Kürt sorunu ile ilgili bir çözümün olmasýný istiyorum, hem de çok. O kadar ki, herhangi bir bilgiye ve duyuma sahip olmaksýzýn, bazý sözlere, basýna yansýyan kimi fotoðraflara bu baðlamda olumlu anlamlar yüklemeye de öteden beri meyyalim. Tepemde uçan kuþun kanat çýrpmasýna bile "yar baðýndan haber var" gibi anlamlar yüklerim. Mesela bu seneki Malazgirt zaferinin yýl dönümünde Cumhurbaþkaný Erdoðan'ýn bir yanýna MHP Genel Baþkaný Devlet Bahçeli'yi, öbür yanýna da HÜDA-PAR Genel Baþkaný Zekeriya Yapýcýoðlu'nu alýp ellerini kaldýrmasýný ve yaptýðý konuþmada Kürtlerin Malazgirt zaferindeki rollerine iþaret etmesini anlamlý bulmuþ ve "hadi hayýrlýsý" diyerek içten içe sevinmiþtim.
Bunun sebebi var elbette. Tabi ki ilk sebebi, her vatandaþ gibi benim de kýrk yýlý aþkýn bir süredir, bu sorun baðlamýnda yaþanan kanlý sürecin devam ediyor olmasýndan mustarip olmamdýr. Ýkinci bir sebep ise, doðduðum topraklarda bu sorunla ilgili kanlý hadiselerin yaþanmýþ, yaþanýyor olmasýdýr. Çocukluðumda dinlediðim bütün hikayelerden kan damlýyordu. Anlatýlan bütün haberler ölüme dairdi. Maðduriyetle yatýp maðduriyetle kalkan bir bölgede büyümek insanýn bütün enerjisini, yaþama sevincini yutar. Bu yüzden sonradan adýna "Kürt sorunu" denildiðini öðrendiðim bu hadisenin, milyonlarca vatandaþ gibi, benim de iliklerime kadar iþlemiþ acýtýcý hatýralarý var. Ýstesem de atamýyorum, unutamýyorum. Ýlgisiz kalamýyorum. Bu da beni yoruyor haliyle.
Yaþým altmýþlarý buldu, hala bu hatýralarý canlandýracak olaylar yaþanýyor ülkemizde. Okulda, sokakta, pazarda, basýnda ve her yerde bu sorunun bir yansýmasýný görmediðimiz, hissetmediðimiz, duymadýðýmýz gün geçmiyor neredeyse. Ben ortaokula giderken babam "sýnýfta, orada burada ulu orta Kürdüm deme" diye nasihat ederdi geçen yüzyýlýn altmýþlý yýllarýnda. Onca seneden sonra, yirmi birinci yüzyýlýn ilk çeyreðinde, ayný sözü torunlarýma söylerken buldum kendimi. Nasýl acý veriyor bir bilseniz? Bu yüzden ömrümün bu sorunla geçmesini artýk istemiyorum. Ýþittiðim her sesi hayra yormak için özel bir gayret sarf etmem bundandýr.
Aksi demeçlere raðmen, bu sefer gerçekten bir çözüm bulunmasýný diliyorum. Bu sorunun ömrümü, zihnimi, aklýmý, kalemimi, dilimi esir almasýný, torunlarýmý etkilemesini istemiyorum. Benim gibi milyonlarýn enerjisinin heder olmasýný artýk kaldýramýyorum. Bütün sorunlarý çözüme kavuþturulmuþ Kürtlerin enerjisini hayatýn doðal akýþýnda harcamasý, bana göre bin Gabar daðýndan çýkarýlacak milyonlarca varil petrolden daha büyük bir kazançtýr bu memleket için. Bu enerjinin bu þekilde boþa gitmesi her vicdan sahibini yaralar kuþkusuz. Her on yýlda bir bu sorunla ilgili olarak ortaya atýlan kart kurtlu, terörlü, þiddetli, mobingli, hainli, bölücülü, takriri sükûnlu, þark ýslahatlý, örfi idareli, olaðanüstü halli, sýkýyönetimli, kayyumlu, bilinmeyen dilli ve daha bilmem neli söylemlerle, süreçlerle vakit tüketmenin acýsýný yaþamak istemiyorum.
Çözüme dair asýlsýz rivayetlere bile kulak kesiliyorum. "Yalan da olsa hoþuma gidiyor".