Çözüm Süreci muhasebesi

Çözüm Süreci, başladığı günden bu yana hepimiz gibi benim de yüreğimi titretiyor.

Meselenin o kadar çok boyutu, iki taraftan ibaretmiş gibi görünse de o kadar çok tarafı, aktörü faktörü var ki, tüm bu belirleyenlerin sürece katılımını sağlamak, bıçağın keskin ucunda kesilmeden, hem ülkenin hem sürecin dengesini bozmadan yürümek gerekiyor. Ki denklemin sonucu çözüm olsun.

Sürecin kırk yerine kulp takıp çekiştirenlerin, kaale alınmadıkça kişisel hesaplarını süreç üzerinden görmeye kalkanların eleştirilerindeki gibi öyle siyah-beyaz değil yani durum.

Başarmak zorunda olduğumuz, çoklu dikkat ve hassasiyet gerektiren uzun ve zorlu bir süreç bu.

Başarmak ise hedefe dair iman bozmamakla, gerçekçi lakin yıkıcı değil yapıcı olmakla mümkün.

Peki, biz bu yolun neresindeyiz?

Çözüm Süreci’nin faz değiştireceği bir evrede, Diyarbakır’da gerçekleştirilen Çözüm Çalıştayı bu anlamda önemli bir muhasebe imkânı sundu doğrusu.

AK Parti AR-GE’nin doğru zamanlı çabası, masanın Diyarbakır’da kurulması, çalıştayın adının “Yeni Türkiye’nin açılan kilidi” konması, hemen her bakışın temsilinin olması gibi etkenler toplantının verimini belirledi, sembolik değerini pekiştirdi.

Çalıştayın zamanlamasına (“Çankaya seçimlerinde Kürtlerin oylarını hedefliyorlar”), katılımcı listesine (“AK Parti’ye itiraz edemeyen yandaşlar”), çalıştayın yöntemine (“Partililer 90’lardan terör içerikli solo şarkılar söylediler”) yönelik eleştirilerin haklılık payını tartışmayacağım. Akil İnsanlar Heyeti’nde olduğu gibi yerli-yersiz eleştirilerin sonucu değiştirmediğini hatırlatmakla yetineceğim.

Sürecin muhasebesine tespitler kısmından başlarsak:

- Çözüm Süreci tüm zorluklarına, sıkıntılarına rağmen başarıyla yürüyen bir süreçtir.

- Sürecin en büyük kazanımı başka hiçbir şey değilse bile, 18 ay boyunca kimsenin bu nedenle ölmemesidir. Askere gidenlerin evlerine sağ salim dönmüş, dağdakilerin bir gün dönecek olmasından daha kıymetli bir şey olamaz. (Sabotaj girişimlerinde (Paris cinayetleri), halkın ya da askerin kışkırtılmasıyla çıkan olaylarda (Lice gibi) canlar kaybedilmesi son derece üzücüdür. Lakin unutmamak gerekir ki bunlar sürecin varlığına değil yokluğunda olacak olanlara örneklik taşır).

- Barış süreçleri ancak güçlü ve kararlı siyasi liderlerle yürür. Başbakan’ın kararlılığının es geçilip gücünün eleştirilmesindeki amaç da, bu eleştirilerin çözüm arayışlarıyla eş zamanlı olması da dikkatten kaçmamalı. Benzer bir çalışma Öcalan için de yapılmıştır.

- Siyasi irade koyanlar kadar, her adım için ayrı denklem kurup dikkatle uygulayan ve çözüme giden yolun taşlarını itina ile döşeyenler de takdiri hak etmektedir.

- Süreci başarılı kılan temel etmen tamamen yerli yöntemlerle ve yerli aktörlerle yürütülüyor olmasıdır. Meselenin özgünlüğü ve önceki tecrübeler bunu gerektirmektedir.

- Bir ilk olmak üzere bölgenin dağ (Kandil) ve ada (İmralı) ile ilişkisi doğru okunmakta ve dışlanmayıp bilakis siyaset marifetiyle (Ankara) denkleme dahil edilmektedir.

- Teknik açıdan da iyi işleyen bir mekanizma kurulmuştur. Şimdi bu mekanizmanın başka sivil siyasi heyetlerle çeşitlendirilmesi, toplumsallaştırılması söz konusu. Hem İmralı’nın sürecin BDP-PKK hattı dışındaki gerçekliğiyle karşılaşması hem de Türkiye genel kamuoyunun İmralı gerçeğiyle süzgeçsiz yüzleşmesi bakımından bu önemlidir, süreç bakımından sırası gelmiştir.

- Şimdiye değin zayıf kalan/tutulan meşru siyaset ayağına (BDP-HDP) süreçte etkin bir rolün verilmesi Kürt kamuoyuna da genel kamuoyuna da hedeflenenin sivil siyaset olduğuna dair bir işaret sayılmalıdır.

- Kürt meselesi şeffaf demokratikleşme hamleleriyle çözülmeye çalışılırken, çatışan unsurlarla ilgili olarak siyasi-sosyal boyutlar atlanmadan daha teknik ve yarı şeffaf bir yol izlenmektedir. Sekteye uğrayan yer burasıdır, sebeplerinin üzerinde ayrıca durmak gerekir.

- Akiller Heyeti doğru bir akılla ve planlı şekilde süreci toplumsallaştırırken, Diyarbakırlı annelerin sivil eylemleri süreci doğrulayacak doğallıkta gelişmiş ve nihai hedefi yani eve dönüşleri pekiştirmiştir.