Türkiye’deki birçok farklý sorunda olduðu gibi, Çözüm Süreci’nde de nihai veya kabul edilebilir bir neticeye ulaþmanýn önünde engeller bulunuyor. Bu engellerden birisini de, realiteden kopuk beklentiler oluþturuyor.
Müesses nizam yýllarca ergen ve vurdumduymaz bir cehaletle sorunun varlýðýný bile kabullenmezken, sorunun paydaþý olanlar veya çözülmesi için ortaya bir perspektif koyduðu farz edilenler ise hipotetik bir dünyada kurgudan ibaret çözüm senaryolarýnýn peþinden koþup durdular. Bu yönüyle, metodolojik olarak müesses nizamdan çok da farklý bir yerde pozisyon alamadýlar. Bu durumu bir cümle ile özetlemek gerekirse; ‘mümkün olaný ideal olan ile makasa almaktan’ uzak duramadýlar.
Ýdeal dünyanýn peþine takýlmanýn bugün ve kýsa vadede yaþanacaklar açýsýndan iki anlamý olabilir. Ýdeal olaný arzulamak ayný anda bugün yaþananlara ve kýsa vadede yaþanacaklara dair yaklaþýmlarýnýzý estetize edebilir, sofistike hale getirebilir. Bu olumlu bir katkýdýr. Lakin idealle kurduðunuz iliþkinin çerçevesi flulaþýrsa, kendinizi salt referanslar dünyasýnda bulabilirsiniz. Bunun anlamý ise siyasetten kopmak olur.
Mesela ‘hür ve adil bir dünya kurma arzusu’ oldukça jenerik bir ideal olmakla birlikte, sýcak bir sorun karþýsýnda ön þarta dönüþtüðü anda çözümsüzlüðün rahmine, hatta nihilizm kaynaðýna bile dönüþebilir. Bir anda önünüzdeki fiili kriz alanýný ve baþlýðýný nesh edip, dünyayý kurtarma misyonuna ram olabilirsiniz. Bu durum akut bir hal alýrsa, yapýlan uyarýlarý da gerçeklik zemininde karþýlamak yerine konforlu bir alan olan ahlakçýlýk içerisinde rahatlýkla absorbe edersiniz. Bu arada sýcak kriziniz içerisinde yaþanan cürümler, zulümler ve maðduriyetleri de gayet huzurlu þekilde meþrulaþtýrmaktan geri kalmazsýnýz. Çözüm Süreci’nde bu trajik hikâyeyi uzun zamandýr tecrübe ediyoruz.
Dikkatli gözlemciler, yaþanan iniþli çýkýþlý sürecin ideal ile mümkün olan arasýnda nasýl gidip geldiðini fazlasýyla okumuþlardýr. Hatta 2009’dan beri siyasi iktidarýn, elindeki imkânlarla sorunu ‘birinci önceliðe dönüþtürme amacýna’, yani sorunu belli merhaleler içerisinde çözüm lehine ilerletme çabasýna dönmekte her seferinde ne kadar zorlandýðýný görmüþ olmalýlar. Çünkü çözüm olacaksa, öncelikle siyaseten saðlýklý paydaþlara duyulan ihtiyaç her þeyin önünde olmak zorundadýr.
Açýlým süreci baþladýðýndan beri iktidarý en fazla meþgul eden baþlýk çözüm iradesini ortaya koyup adýmlar atmak olmadý. Aksine, paydaþlarýna bitmez tükenmez bir þekilde ‘siyasala dönüþ’ kalp masajýyapmaktan, asýl yapýlmasý gereken operasyonlara fýrsat bir türlü gelmedi. Reþadiye’den 6-8 Ekim’e, Kürt ulusalcýlýðýnýn ergen beklentilerinden Türk ulusalcýlýðýnýn tehditlerine varýncaya kadar sorunun ana tarifinde yer almayan merkezkaç unsurlarýn yönetilmesi gerekti.
Çözüm Süreci’nin bugün geldiði nokta, bir yönüyle, yukarýda aktardýðýmýz hikâyeden baðýmsýz deðil. Çözümün tabiatýna dair farklý baþlýklara dönüþen unsurlarýn isimleri ne olursa olsun, ‘mümkün olan ile ideal olan’ arasýnda bir tercih yapýlacak. Burada ‘mümkün olan’ siyaset yapýmý olarak ele alýndýðý sürece, kazan-kaybet dünyasýnýn ucuz ve realiteden kopuk savrulmalarýndan uzak durulacaktýr. Kaldý ki, ‘ideal olan’ýn bir öznesi de bulunmaktadýr. Yani ideal olan beynelmilel bir duruma da iþaret etmemektedir. Aksine bir paydaþýn kendi dünyasýndaki ideal kurgudan ibarettir.Ýdeallerin karþýlaþmasýndan anlamlý bir netice çýkmayacaðý da aþikârdýr. Siyaset tam da bu nedenle mezkûr anlamsýzlýðý gidermek için -tek- imkândýr.
Bilindiði kadarýyla, insanlýk tarihini bir tek ruloya sýðdýran dünya tarihi posterlerini hemen herkes görmüþtür. Çok yakýndan dikkatlice bakmayýnca okunmasý bile mümkün olmayan bu posterlerde, ciltler dolusu anlatýlan tarihi dönemlerin nasýl bir tek çizgi veya nokta olarak yer aldýðýný görürsünüz. Hal bu olunca, bugün yaþadýklarýmýzýn yarýn nasýl birer detaya dönüþeceðini akýldan çýkarmadan ama idealler dünyasýndan siyasetin dünyasýna rücu etmek ‘aklýselim yol’a iþaret ediyor.
Büyük anlatýlarý, yaþanmasý gereken efsaneleri odaða almak yaþanan sorunu daha sofistike hale getirmiyor. Sadece soruna müdahaleyi geciktiriyor, paydaþlarýn acý gerçeklerle yüzleþmesini engelliyor. Bu perspektif korunursa, Çözüm Süreci’nde oluþacak yeni dönem, bir ergen huyu olan maksimalizmden ve ‘kazan-kaybet’ pazarlýk dünyasýndan kurtarýlabilir. Bu ise siyasetin sahici bir kazanýmý olur. Zira içilen gerçekten kýzýlcýk þerbetidir, kan muamelesi yapmamak çözüm için kâfidir.