Çözüm süreci çok katmanlý, çok oyunculu bir diyalog süreci. Yakýn planda hükümet ile Ýmralý arasýnda süregiden görüþmeler var. Ancak söz konusu görüþmelerin içinde sadece Öcalan yok, Kürt halklarýnýn siyasi nabzýný tutan ve ayný zamanda sorunlarý siyasi alana taþýyan HDP de var.
Dar çerçeveden bakýldýðýnda diyalog sürdüren taraflar çözüm iradesi gösterdiði sürece yol alýnabileceði düþünülür. Ancak hýzlý yol alýnamadýðýna göre, sorun sadece bu oyuncularýn diyalog sürdürmeleriyle hallolacak boyutlarda deðil; baþka tür diyalog ve uzlaþmalara da ihtiyaç var.
Uzlaþý ve diyalog ihtiyaçlarýndan birisi siyaset arenasýnda. Mesele sadece AK Parti ile HDP arasýnda görüþülerek çözülemez, zira konu herkesi ilgilendiren hatta çocuklarýmýzýn geleceðini belirleyen bir mesele. Ancak görüldüðü kadarýyla siyasi partiler açýsýndan Çözüm Süreci bir memleket meselesi deðil, siyasi kavga malzemesi.
Muhalefet partilerinden birisi zaten kategorik olarak süreci reddediyor, ama Kürt sorunu olarak genellediðimiz sorunlarýn nasýl çözüleceði yolunda ipuçlarý sunmuyor. Diðer muhalefet partisi ise soruna sahip çýkma imkanlarýný kullanmak yerine sürecin akamete uðramasý halinde iktidar partisinin oy kaybetmesini diliyor.
Kýsacasý çözüm sürecinde siyaset zemininde baþka diyaloglara da ihtiyaç var, ama bu konuda fazla umut yok; dolayýsýyla süreç sýrasýnda karþýlaþýlan sorunlarýn bir kýsmý bundan kaynaklanýyor.
Toplumsal düzey
Uzlaþý ve diyalog ihtiyacýnýn ortaya çýktýðý ikinci düzey, toplum. Kürt sorununu farklý biçimde tanýmlayýp farklý çýkýþ yollarý öneren Kürtler “benim sorunlarým” daha öncelikli diyen kesimler, süreci Kürtlere diðer yurttaþlarda olmayan haklarýn verilmesi olarak gören eðilimler, konuyu bir ayrýlma-bölünme senaryosu olarak görmekten usanmayanlar, baþlayan sürecin hýz kaybetmesindeki en büyük etmen.
Farklý eðilim içindeki toplumsal katmanlarýn kendi aralarýnda diyalog eksikliði söz konusu; her kesim kendi mahallesinde kendisi gibi düþünenlerle bu konuyu deðerlendiriyor. Bu durumun bizi nereye götüreceði belli.
Ne alýnýyor-ne veriliyor düzeyinin ötesine geçecek bir diyalog zemini “biz ne yapabiliriz” sorusunun sorulmasýný kolaylaþtýrýr. Zira bu süreç, þüpheli yaklaþanlarý da ya istikrara ya da istikrarsýzlýða taþýyacak bir süreç. Kýsacasý kimsenin çözüm sürecini dýþarýdan seyretme lüksü yok, ortada herkese deðen bir konu var.
Sürecin kendisi bir diyalog olduðuna göre, hiçbir kesimin en çok istediðinin olmayacaðý bir durum söz konusu. Yani her kesim en iyi ikinci tercihinde anlaþacak; müzakere bir tarafýn diðer tarafa istediðini kabul ettirmesi deðil. Toplumsal tercihlerin daha açýk ifade edilebilmesi için de çözüm sürecinde daha þeffaf ve bilgilendirici bir aþamaya geçme ihtiyacý var.
Uluslararasý düzey
Sürecin üçüncü düzeyi ise devletlerarasý iliþkiler. Bu düzeyde sürdürülen diyaloglar da çok katmanlý. Erbil-Baðdat, Baðdat-Ankara, Erbil-Ankara iþin bir boyutu ve anlaþýldýðý kadarýyla bu iliþkilerde bir denge saðlanmasý mümkün; zira toplu diyalog kapýlarý açýk ve sonuna kadar kullanýlýyor.
Diðer tarafta Ýran var. Ankara-Tahran, Tahran-Erbil, Tahran-Baðdat ve tabi Tahran-Þam iliþkileri yaþamsal önemde. Bu iliþkiler çerçevesindeki diyaloglar ne yazýk ki topluca sürmüyor, ikili olarak yürüyor; bu da sürecin daha gizemli bir hale gelmesinde rol oynuyor. Dolayýsýyla sorunlara taraf olan oyuncularýn ayný masa etrafýnda diyalog sürdürmelerine ihtiyaç var ve belki “yabancý üçüncü göz” tam da bu noktada iþe yarar. Yeri gelmiþken belirtelim, sürecin Türkiye ayaðýndaki üçüncü göz ise, ancak bu toplumun içinden çýkar.