HDP’lilerin tartýþma yaratan ‘özerklik’ açýklamasýnýn hükümet kanadýndan ‘bu konu hiçbir görüþmede gündemimizde olmadý’ þeklinde sert tepki görmesi, HDP’ye geri adým attýrdý.
Baþbakan Yardýmcýsý Yalçýn Akdoðan’la HDP heyetinin yaptýðý görüþmelerde, ‘çözüm sürecinin siyaset üstü tutulmasý’, bu kapsamda, ‘görüþmelerde gündeme gelmeyen, yol haritasýnda olmayan konularýn tartýþmaya açýlmamasý’ konusunda uzlaþma saðlandý.
Dün Akdoðan ile görüþen HDP heyeti adýna konuþan Sýrrý Süreyya Önder, “Kriz döneminin geride kaldýðýný, ilerleyecekleri baþlýklarýn ve yol haritasýnýn belli olduðunu” söyledi. Önder, “Kandil heyetinde Leyla Zana’nýn da olacaðýný” ekledi.
Bu önemli.
Zira Zana, çözüm sürecinde ‘tek baþýna’ aktör olacak kadar önemli bir isim; hem partide hem Kürt seçmeni nezdinde...
Kandil ziyaretinden sonra Leyla Zana’nýn da Ýmralý heyetine eklenmesine kesin gözüyle bakýlýyor.
‘Siyaset üstü dönem’in ilk iþareti, çözüm sürecinde ‘örgüt söylemi dýþýnda’ özgür açýklamalarýyla tanýnan Hatip Dicle’nin önceki hafta Ýmralý heyetine katýlmasýydý.
Dicle ve Zana’nýn diyalog sürecine katýlýmý siyaset üstü dönemi perçinleyen bir geliþme.
Bu geliþmeler, HDP’nin “Öcalan Mart’ta silah býrakma çaðrýsý yapabilir” açýklamasýný teyit ediyor.
Belki yine 21 Mart Nevruz günü, belki daha önce, “Türkiye Cumhuriyeti’ne karþý silahlý mücadeleyi býrakma” açýklamasý gelebilir Ýmralý’dan. Gerekçesi aslýnda kamuoyunca malum; “Gelinen noktada silahlý mücadele anlamýný yitirmiþtir. Hak ve özgürlükleri siyasi mücadeleyle talep etme þartlarý oluþmuþtur” gibi bir cümleyle özetlenebilir bu.
‘Silah býrakma’ da doðal olarak bu deklarasyonun bir parçasý. Ancak örgütün Suriye’nin kuzeyinde kontrol ettiði kasabalarda IÞÝD/ DEAÞ örgütüne karþý PYD’ye silahlý desteði sürebilir.
Türkiye açýsýndan da ‘silah býrakýn’ çaðýrýsýyla çözüm süreci bitmiþ olmayacak; sosyal ve siyasal alanda devam edecek...
***
Ancak bu tabloda aykýrý duran bir fýrça darbesi var...
HDP’li bazý isimlerin ýsrarla dillendirdiði “Seçimlere parti olarak girme” tartýþmasý...
Aykýrý duruyor, çünkü;
HDP, yüzde 10 seçim barajý nedeniyle TBMM dýþýnda kalmamak için son iki seçime ‘baðýmsýz’ adaylarla girdi. 2011 seçiminde ‘sol’ adaylar da göstererek halkýn temsil oranýný
yükseltti.
Yüzde 10 barajýnýn yüksek olduðu doðru, bunu iktidar partisi de kabul ediyor.
Ancak seçime 6 ay kalmýþken, yani barajýn düþürülmesi artýk mümkün deðilken ‘seçime parti olarak gireceðiz’ demek, ‘TBMM dýþý kalma riski’ni de almak anlamýna geliyor.
O zaman ikinci kritik soru gündeme geliyor;
HDP yüzde 10 barajýný aþamaz ve TBMM’ye giremezse çözüm süreci nasýl devam eder?
HDP’liler “anketlere göre oyumuz yüzde 11,8’lere geldi” dese de, yüzde 1-2’nin görülmesiyle riske girilemeyeceði açýk.
Ayrýca bu ‘tahmini’ oran Eþbaþkan Selahattin Demirtaþ’ýn cumhurbaþkanlýðý seçiminde aldýðý yüzde 9.76’ya dayanýyor.
Oysa bu oy oranýna iliþkin analizlere baktýðýmýzda, “Demirtaþ’ýn kampanyasýnda kullandýðý sol-sosyalist ve bir ölçüde de liberal dilin etkili olduðu; bu oranýn partisinin üstünde olduðu ve milletvekili seçimlerinde HDP’ye gitmeyeceði” yorumlarýný hatýrlýyoruz.
Demirtaþ’ýn ‘artý’ oylarýnýn çoðunun Ýstanbul, Ýzmir, Ankara gibi büyük þehirler ve HDP’nin tabanýnýn zayýf olduðu Karadeniz’den gelmesi de bu analizi doðruluyor.
Öte yandan, Kobani bahanesiyle 6-7 Ekim’de Diyarbakýr’ý ateþ ve kana boðan sokak olaylarýný baþlatma çaðrýsý da Demirtaþ’ýn sol-sosyalist ve liberal oylarýný ortadan kaldýrdý.
Sonuç olarak;
HDP’nin seçime parti olarak girmesi alýnamayacak bir risk.
Ayrýca ‘kimin kime oy vereceðini belirleyecek’ kadar seçmenine hakim bir partinin, ‘baðýmsýz adaylýk’ yolunu üçüncü -ve belki son- kez kullanmamasýný gerektirecek yeni bir durum yok ortada.
Meclis dýþý kalmanýn çözüm sürecine zarar vereceði de ortadayken, bu tartýþmanýn ‘bir baþka nedeni olduðu’ yorumlarýna kulak vermek gerekiyor.
O ‘baþka nedenler’ gelecek yazýya...