Çözüm Süreci’nde yeni evre!

Başbakan Yardımcısı Beşir Atalay’ın Ankara temsilcimiz Mustafa Kartoğlu’na yaptığı ve dün Star gazetesinde yayınlanan açıklamaları Çözüm Süreci’nin -Allah’a şükür ki- olması gerektiği gibi rayında gittiğinin ve sürecin çok iyi yönetildiğinin göstergesi gibiydi. 

Yol haritasının çerçevesini çizen ve Eylül sonunu işaretleyen Atalay’ın altını çizdiği iki önemli nokta var:

1) Hedefimiz terörün bitmesi, örgüt üyelerinin evlerine dönmesi, hayata uyumlarının sağlanması için gerekli çalışmaların yapılması ve demokratik siyasete katılmaları.

Sürecin nihai hedefi başından beri buydu zaten. Başbakan Erdoğan bu ufku Kasım 2013’te Barzani ve Şivan Perwer’in gelişi nedeniyle Diyarbakır’da yaptığı tarihi konuşmada “dağdakilerin indiğini, cezaevlerinin boşaldığını göreceğiz” diyerek somutlaştırmıştı.

Bu, hayatın normalleşmesi demektir. Kanın durması, sorunların siyaset eliyle çözülmesi ve silahın seçenek olmaktan çıkması, bir daha değil ele, akla dahi zinhar gelmemesi...

Elbette bu siyasi kararın gerçekleşmesi için yürütülmesi gereken teknik, sosyal, siyasi, hukuki, psikolojik süreçler var. Bunların planlanması, koordinasyonun sağlanması gerekiyor.

Sürecin yürüyüşüne dair bilgilendirme de süreç yönetimine dahil çok önemli bir kalem. Kamuoyunun çok dikkatli, yapıcı bir dille ve düzenli olarak bilgilendirilmesi gerekiyor. Doğrusu Sayın Atalay başından beri bunu büyük bir özenle ve başarıyla yürütüyor.

İki: İmralı görüşmeleri çeşitlenecek: “MİT heyetleri ve HDP heyetlerinin yanı sıra, Kamu Güvenliği Kurumu ile başka heyetler de adaya gidecek”.

Bu, şu demek: Kamu Güvenliği Müsteşarlığı sürecin arka planında harıl harıl çalışmaktaydı zaten. Bundan böyle ise “Çözüm Süreci Paketi” olarak bilinen ve Temmuz ayında önce Meclis’ten sonra bekletilmeden Çankaya’dan geçen 6 maddelik ‘Terörün Sona Erdirilmesi ve Toplumsal Bütünleşmenin Güçlendirilmesine Dair Kanun’da kendisine biçilen görevi ifa edecek.

3. maddenin 2. bendinde şöyle deniyor: “Çözüm süreci kapsamında yapılan çalışmaların koordinasyonu ve sekretarya hizmetleri Kamu Düzeni ve Güvenliği Müsteşarlığı tarafından yürütülür”. Dolayısıyla Müsteşarlık bundan sonra, MİT mensuplarından oluşan “devlet heyeti” gibi devleti temsilen görüşme trafiğine dahil olacak ve sürecin silahların bırakılması, dağdan iniş evrelerinde planlama yapıp tedbirleri alacak, koordinasyonu sağlayacak. 

Dünyadaki benzer etnik temelli çatışmaların çözümlerinde de bu işleri devlet adına yürüten birimler, ekipler var. Çatışmayı sonlandırma kararı hayata geçirilirken mutlaka dikkatle yürütülmesi gereken süreçler bunlar ve hayat normalleşene dek karşılaşılacak olası durumları sorunları öngörüp hal yoluna koymak şart çünkü. 

Müzakereler sorunsuz yürüse ve siyasi taraflar kararlılığını korusa da bunca can yakmış kanlı bir sürecin sonunda toplumda duygusal çatışmaların yaşanması kaçınılmazdır.

O yüzden sadece dağdakilerle onlara kavuşmayı bekleyen aileleri değil, evladı şehit gazi olmuş yürekleri yaralı insanları da, barışı isteyen ama kalbi ya heyecandan ya endişeden titreyenleri de hesaba katmak gerekir.

Kimsenin duygusu yok sayılmamalı. Ama sürecin selameti ve ortak iyi için bu duygularla baş etmenin yolları da bulunmalı ve yönetilmeli. İnsan ihmal edilirse süreç yürümez çünkü.

İRA barış süreci deneyimi de bunu söylüyor bize. Hayırlı Cuma anlaşmasında “insan” ayağını atlamanın işlerini zorlaştırdığını, failleri, mağdurları ve kurbanları sona bırakmanın yanlış olduğunu sonradan anlayıp telafi etmeye çalıştıklarını anlatıyorlar. 

Şartların ve toplum kesimlerinin sürecin ilerleyen evrelerine hazırlanması bile bile lades dememek için. Hükümetin buna hazırlanıyor olması da çok olumlu.

Devletin sorumluluğuna paralel olarak siyasetin de kendi yöntem ve imkânlarıyla buna hazırlaması gerekir. Aynı hassasiyet ve planlama muhalefet partileri ve HDP çevrelerinde de yürütülmeli. Toplum yeni duruma topyekun hazırlanmalı.

Barış mayasının tutması için.

-Söylemezsem çatlarım-
 
Kitle partisi olmayı hedefleyen HDP’nin Lice’de olaylar bu boyuta gelmeden devreye girmesi gerekirdi. “Silahların gömülme zamanında eli silahlı heykel olmaz” diyebilmeliydi Demirtaş. Süreç yönetimi bunu gerektirir.