Türkiye karþýlaþacaðý sorunlarýn nereden kaynaklanacaðýný önceden bildiðini düþünüyor. Cumhuriyetin temel ilkelerini yýkmak isteyenlerin Komünizm, Kürtçülük, irtica ya da Türkçülük maskesi altýnda faaliyet göstereceðine inanýlýyor. Dýþ güçlerin temel hedefinin ise geçmiþte yapamadýklarýný þimdi gerçekleþtirmek ve cumhuriyeti yýkmak olduðu söyleniyor.
Doðal olarak ülkenin güvenliðini saðlamak için stratejik istihbarat yapan teþkilat da bu tehlikelere karþý örgütlenmiþ durumda. Kimse ülkemize yönelik operasyonlarýn baþka bir hedefi olduðunu düþünmez. Mesela son zamanlardaki Kürt hareketinin sonuçlarý tartýþýlmaz ve bir Kürt devleti kurulmak istendiðine inanýlýr.
Bu hareket baþladýðý gün bu sözlerin nasýl gerçekleþeceðini düþündüm. Yeni devleti sadece halk kuramazdý ve bir dýþ desteðe ihtiyacý vardý. Þu sorulara cevap aradým: Biri için faydalý olacak bu yapýya karþý çýkan olmayacak mý? Yeni kurulacak devletin ekonomik, siyasi, eðitim, askeri gücü ne olacaktýr ve çevredeki ülkeler bu sonuçlara razý olacak mýdýr?
Ayrýca bölge halkýnýn tamamýna yakýný Türkiye dýþýnda bir ülkenin vatandaþý olmak eðiliminde deðildi hatta vatandaþ olmaktan gurur duyuyorlardý.Sorunlarý fakirlik, meslek sahibi olamamak, bölgenin sosyal yapýsý ve kimliklerinin inkarý idi. Bir insan, içinde yaþadýðý sosyal çevrenin diliyle konuþur. Doðduðundan beri Kürtçe duyan bir insana neden Türkçe konuþmadýðýný sormak bile insafsýzlýktýr.
Suriye meselesi de göründüðü gibi deðildir. Birinci Dünya Savaþý sonrasýnda eskiden var olmayan bir millet ve devlet yaratýldý. Dünyanýn en komik siyasal sýnýrlarý, bir demiryolu hattý vasýtasýyla Türkiye ile Suriye’yi ayýrdý. Ancak bu iþin ustasý olan bu güçler siyasi sýnýrlarýn yeterli olmayacaðýný, bunun sosyal sýnýrlarla güçlendirilmesi gerektiðini biliyorlardý. Zaten Türkiye Osmanlý ile tüm baðlarýný kopardýðý için farklýlaþmýþtý, ayný farklýlaþtýrmayý Suriye’de de yaparak bir vilayetin bir parçasýný bir devlete dönüþtürdüler.
Türkiye’nin bu dönemdeki, en büyük hatasý bizden ayrýlarak kurulan devletlerle aramýzdaki siyasi sýnýrlara ilave olarak kültürel farklýlaþma yoluyla yeni bir duvar çekmek oldu. Bu, yenilginin sadece askeri olmadýðýný ayný zamanda siyasi sonuçlar bakýmýndan da uzun vadeli etkiler yaratacaðýný gösteriyordu. Kültürel farklar, siyasi sýnýrlarý tahkim ediyordu.
Suriye’deki olayý halkýn demokrasi taleplerine Esad’ýn sert tepki göstermesi olarak algýlamak büyük güçler nasýl düþünmemizi istedi ise onu yapmaktýr. Bu gibi ülkelerin yöneticileri zaten halký temsil etmezler. Bu devleti kuranlar devletin yapýsýný kendi hedeflerine göre kurarlar ve üst yöneticiler onlar tarafýndan belirlenir,
Türkiye’nin Suriye’ye müdahalesi söz konusu olursa halka karþý kardeþ gibi davranýlmalýdýr. Meseleye her zaman baktýðýmýz gibi askeri üstünlük saðlamak olarak bakmamalýdýr. Türk Ordusu dünyanýn en güçlü ordularýndan biridir ama bu gücünü PKK ile mücadelede ve böyle bir müdahalede tartýþma konusu yapmamalýdýr.
Türkiye’nin yeni bölgesel politikasý çevre halklarýný bir kardeþ gibi görmek, ekonomik politikasýný bölgenin ihtiyaçlarýný karþýlayacak biçimde düzenlemek, askeri gücünü herkesin güvenliðini saðlamak üzere kullandýðý intibaýný yaratmak olmalýdýr.
Türkiye’nin iç meseleleri çözüm biçimi de, dýþ politika stratejisi de küresel dengelerin çerçevesi içerisinde yapýlanmalýdýr. Bu ülke içindeki kurumlarýn da yeni bir perspektif geliþtirmesini gerektirir. Ýstihbaratýmýz da, askeri yapýmýz da, siyasi karar mercilerimiz de büyük güçlerin stratejilerini göz önüne almalý ve kendi siyasetini o verilerin içerisinde þekillendirmelidir.