Çözümde yeni evre: İstişare ve icraat

PKK’nın varlığı, ürettiği şiddet ve insan öldürerek siyasi sonuç alma siyaseti Kürt meselesinin çözümünü kolaylaştırdı mı, zorlaştırdı mı? 

Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı Kürtler, demokratik haklarını PKK sayesinde mi aldı?  PKK bunca insan öldürdüğü için mi Türkiye Kürtleri bugün özgürce Kürtçe konuşabiliyor?

Teröre mi borçluyuz yani TRT Kürdi’yi, Kürtçe Enstitüsünü, Kürtçe propagandayı, Kürtçenin MEB müfredatına girmesini, Kürtçe özel okulları, seçmeli dersleri?

Kürtler, diğer TC vatandaşlarından daha az hakka mı sahip, yoksa?

Erken Cumhuriyet döneminde ve darbe dönemlerinde toplumun tamamına olduğu gibi Kürtlere de reva görülen sistematik zulmün bedelini, bugün devlet hizmeti sunmak amacıyla bölgeye giden asker-polis-doktor-hemşire-öğretmen... canıyla mı ödemeli?

PKK’ya silahını bırakması için fırsat sunmuş olmanın nesi kötü? Görüldü ki PKK silah bırakmak istemiyor. Peki.

PKK bölgesel ve küresel güçlerin konjonktürel desteğini aldı ve Kürtlerin alnına silah dayayarak Türkiye’yi rehin almaya kalktı diye devlet, Kürtleri ve bölgeyi PKK’ya teslim mi etmeli?

Öteki Kürtlerin elinde silah yok diye sözünün hiç mi değeri yok?

PKK’nın siyaset yapma biçimini, ileri sürdüğü şartları ve kullandığı yeni terör araçlarını sorgulamak ve ifşa etmek neden çözüm istememek olsun?  

Tamam, PKK bir sonuçtu. Kürt meselesinin suistimal edilmesiydi. Zaman içinde de demokratik çözümün önündeki en büyük engel haline geldi PKK. Yine de Kürt meselesinin çözümü ne diye PKK’ya bağlı olsun?

***

Bu sorular, çözüm sürecinin bittiği, askeri operasyonların sürdüğü ama yeni evre için hazırlıkların da neredeyse tamamlandığı şu aralıkta yeniden cevaplanmayı hak ediyor. Dün Yeni Şafak’ta “yeni sürecin parametreleri”ni yazan Abdülkadir Selvi yeni dönem için belirleyici unsurun kapsamlı istişare olacağının altını çiziyordu.  Türkiye toplumunun tüm kesimleriyle ve bölgedeki PKK-HDP siyasi hattı dışında kalan tüm siyasi çevrelerle ve sivil toplum örgütleriyle yeniden görüşülecek. Yeniden danışılacak.

Aslında, Cumhurbaşkanı Erdoğan “süreç buzdolabında, artık sadece bölge halkı muhatap alınacak” dediğinde Halime Kökce ile birlikte Diyarbakır’a gitmiş, yeni sürecin olası yeni muhataplarıyla görüşerek yaptığımız sondaj çalışmasını Star gazetesinde üç günlük bir yazı dizisinde aktarmıştık.

Bölge halkı kendini PKK’dan (hendek teröründen ve özerklik dayatmasından) ayrıştırıyor, HDP’ye dair hayal kırıklığını ve öfkesini belirtiyor ama devletten ve hükümetten beklentilerini de açık yüreklilikle ifade ediyordu.

“PKK buranın bir gerçeği ama biz PKK değiliz”, “Çocuklarımızı, evlerimizi, şehirlerimizi, geleceğimizi PKK’nın tasallutundan kurtarın”, “Kürt meselesini, bizim sorunlarımızı, taleplerimizi PKK ile konuşmayın, bizimle konuşun”. En öz biçimiyle söyledikleri buydu.

Bugün Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Nuh Albayrak imzasıyla yayınlanan beyanatları da, Başbakan Davutoğlu’nun açıklamaya hazırlandığı master planı da aslında yaptığımız o sondaj çalışmasıyla, yani Diyarbakırlıların söyledikleriyle birebir aynı.  Ülkeyi yönetenler, bölge halkının talepleriyle devletin gereklerini bir araya getirmek ve icraata dökmek konusunda büyük bir hassasiyet ve çaba içinde demektir bu.

***

Türkiye’yi kaba saba askeri-bürokratik vesayetten, biraz daha incelmiş akademik-medyatik dayatmadan ve çok daha sofistike şekilde, görünmez bir ahtapot gibi ülkeyi sarmalayan Paralel yapının kollarından kurtaran Erdoğan, PKK’nın ne yapmakta olduğunu da en doğru okuyan siyasetçiDavutoğlu ile birlikte önümüzdeki dönemde yapacakları iş belli:  Yabancı istihbarat örgütleri adına Türkiye’ye saldıran PKK’nın ve diğer terör örgütlerinin belini hukuk içinde kırmak... Yaşam hakkı başta olmak üzere tüm hak ve özgürlüklerimizi hakkıyla korumak... Bunun yeni hukukunu oluşturmak. 

Toplumun desteği tam. Toplum, bunun bir “kurtuluş savaşı” olduğunu görüyor ve cephedeki evlatlarıyla Türkiye için çalışan yöneticilerini dualarla zırhlıyor daima.