Çözüme mi, çözülmeye mi?

Son dönemde değerli Demirtaş’ın ‘değersiz’ değişimini izliyoruz...

Çözüm Süreci’nde BDP’nin direksiyonunda, duruşu ve üslûbu ile diyalog ortamına sağlayan Selahattin Demirtaş’ın olması Türkiye için şans olarak yorumlandı.

Bilahare, Kürt siyasi hareketi “Türkiye’yi kucaklamak için” HDP ile devam etmeye karar verdi. Gerçi parti amblemine ilave edilen ‘morarmış eller’ dışında değişiklik olmadı ama yola yine Selahattin Demirtaş’ın ‘eş’liğinde devam edilmesi Çözüm Süreci’nin selameti açısından bir avantajdı.

Türkiye de kucak açtı

Daha sonra cumhurbaşkanı adayı olan Demirtaş, seçim öncesi ortaya koyduğu portre ile çözüm isteyenleri daha da cesaretlendirdi. Zira bu söylemler, yeni Kürt siyasetinin; yeni logosuna 4. bir renk ilave etmekle kalmayıp, yedi bölgeyi kucaklamak isteğinin göstergesiydi. Nitekim halk, açılan kolları boş bırakmadığını 10 Ağustos’ta gösterdi.

Demirtaş’a ne oldu?

Gelin görün ki daha sonra Sayın Demirtaş’ sanki yeni bir program yüklendi. Her söylem ve eylemi bizzat kendisiyle dev çelişkiler oluşturur hale geldi. Özellikle 6, 7 Ekim öncesi yaptığı çağrı ve sonrasındaki “Ben olay çıkarın demedim” savunması, “özrü, kabahatinden büyük” türünden... Devamında izlediği çizgi, beyanları vs. hepimizin malumu. Son olarak yaptığı bol “özerklik” soslu açıklamaları ise halkın teveccühüne mazhar olan Demirtaş’ın artık bir maziden ibaret olduğunun ilanıydı.

Sayın Demirtaş’ın kimyası mı değişti yoksa aslına mı döndü, buna kendisi karar versin. Ama gerçekten “Kürtler’e hizmet” gibi bir misyonu olduğunu düşünüyorsa son adımlarıyla hizmet aşkına, hezimete ilerlediğini bilmesinde fayda var. Aynı şekilde, Sayın Sırrı Süreyya Önder’in ‘özerklik egzersizi’ de çözüm sürecini mehter takımına bağlamaktan başka bir işe yaramaz.

Bu tür sivrilikler, artık ‘farkındalık’ problemi kalmayan Kürt sorununa sadece çözümsüzlük getirir.

Ayrıca...

“Bizim kesinlikle özerklik gibi bir hedefimiz yok” açıklamaları, bir süre kullanılıp atılan bir argüman idiyse bunu da Türk halkının bilmeye hakkı vardır.

Zira, yolun sonunda ülkeyi çözülmeye götürecek olan bir çözüm, çözüm değildir...

KAFAMA TAKILANLAR...

Darısı memleket meselelerinin başına

Meclis’te grubu bulunan partilerin tamamı milletvekillerinin özlük hakları için ortaklaşa çalışma başlatmış. Türkçesi; maaş ve diğer iyileştirmelerin seçimden önce sonuçlanması için bütün partiler güç birliği yapacak.

Milletvekili maaşları üzerinden prim yapma derdinde değilim. Tam aksine, (eski vekillerimiz kızmasın ama) görev süresindeki maaşların az olduğunu düşünüyorum.

Benim kafama takılan şu...

Memleket meseleleri aynı öneme haiz değil mi ki, aynı partiler, aynı birlikteliği orada sağlayamıyor?

İşkence üzerinden küresel PR

CIA’in İşkence Raporu açıklandı. Afganistan dahil dünyanın her yerinden tepkiler yükseldi. ABD’li yetkililerden bazıları özeleştiri yaptı, bazıları, “Vatan için...” gibi ilginç gerekçelerle savundu. Ama bir savunma var ki, tam “İş bilenin...” türünden...

ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Jen Psaki, “Biz yaptığımız hatayı dürüstçe paylaştık. Kolaysa diğer ülkeler de kendi istihbarat servislerinin marifetlerini paylaşsın ama dünyada bunu yapan başka bir ülke daha yok” dedi.

Zira uygulanan işkence üzerinden dünyaya demokrasi verip şeffaflık havası atmak herkesin harcı değildir!