Cübbe ateþ olup vücuda yapýþtý”dedi dün telefonda. Diyanet Ýþleri Baþkaný Prof. Dr. Mehmet Görmez.
“Yemen’den yeni döndük” dedi. “Gözlerini Türkiye’ye dikmiþler ve olan bitenleri kaygý ile takip ediyorlar. Ümitleri Türkiye’ye odaklaþmýþ. Ve kaygýlýlar.”
Aslýnda Ýslam dünyasýnda nereye gitseniz, hangi Müslüman halkýn yüreðine dokunsanýz, yeter ki Türkiye’den geldiðinizi bilsinler, umutla kaygýyý ayný gözlerle, ayný sözlerle ifade ettiklerini görürsünüz.
Bir basýn açýklamasý yayýnlamýþlar, bana da gönderdiler. Okudum.
Tabii ki Türkiye’de yaþanan son geliþmelerin Diyanet’i ilgilendirmemesi mümkün deðil. Mensuplarýnýn islami hüviyetleri belirgin iki sosyal yapý, bir siyasi parti ve bir “Cemaat” karþýt kamplara düþmüþ, dini söylemlerin de içinde yer aldýðý müthiþ bir karþýtlýklar dili oluþmuþ, bunun, dini bilgileri sýnýrlý toplum kesimlerinde oluþturacaðý negatif yansýmalar bir yana, ülkeye ödettiði bedeller görülmeye baþlamýþ ve bir de dünyadaki Müslüman toplumlarýn yüreðinde açtýðý endiþe yaralarý...
Acaba Diyanet nasýl bakar bütün bu olan bitene?
Nedir bunun “Din dünyasý”ndaki yansýmasý?
Bence de tüm bunlar Diyanet’in alanýna giriyor ve oradan çýkacak bir ses, yürekleri durultabilme potansiyelini taþýyor.
Dün bir açýklama yapýldý Diyanet’ten. Bir kýsmýný sizlerle paylaþmak istiyorum. Muhtemel ki haber sayfalarýmýzda daha geniþ bölümünü okuyacaksýnýz. Bakýn ben þu bölümünü seçtim açýklamanýn:
“Güzel ahlaký tamamlamak üzere gönderilen bir Peygamberin ümmetinde bulunmasý gereken vazgeçilmez hasletlerden biri, hiç þüphesiz, ahlâkî ölçülere sadakat göstermektir. Mahremiyetin ihlali; insaf, vicdan ve adalet ölçülerinin göz ardý edilmesi; her ne suretle olursa olsun, yalana, iftiraya ve tecessüse baþvurulmasý, dinin yüksek deðerlerinin hafife alýnmasý, hangi sebeple olursa olsun helal-haram sýnýrlarýnýn yok sayýlmasý ve kul hakký bilincinin zaafa uðratýlmasý, bu sadakatle asla baðdaþmaz. Bütün bu mefsedetlerin dini ve milli varlýðýmýzý tehlikeye sokacaðý ve toplumsal yapýmýzý tahrip edeceði unutulmamalýdýr.
“Ýslam’ýn dünyevi bir güç devþirme adýna istismar edilmesi baþta olmak üzere, onun herkesi kucaklayan maneviyatýný indi çýkarlarý ve basit hedefleri için araçsallaþtýranlarýn elim akýbetlerine tarih boyunca tanýklýk edilmiþtir.
“Ülkemiz, kalýcý sonuçlar doðurabilecek büyük bir fitne ve imtihandan geçmektedir. Bin yýldýr bu topraklarda yaþayan farklý dil, ýrk ve kültür özelliklerine sahip insanlarýn muazzez bir medeniyet kurmasýný saðlayan sahih Ýslâm anlayýþýnýn omurgasýný, özünü ve ruhunu yok sayan nevzuhur oluþumlar, milletimizi kaygýlandýrmakta, manevi bütünlüðümüzü tehdit etmektedir.
“Mevcut durum dikkatle deðerlendirildiðinde gerçekte milletin huzur ve güvenini tehdit eden her projenin, toplumun ortak deðer ve referansý olan din dili üzerinden varlýðýný sürdürme istidadýnda olduðu, bunun da sonuçta milletimizin dini duygularýný ve maneviyatýný açýkça rencide ettiði dikkatlerden kaçmamaktadýr. Böylece, ölçüsüz bir þekilde varlýðýný dinsel bir retoriðe baðlý olarak sürdüren taraftarlýðýn geleceðimizi rehin alacak bir raddeye ulaþtýðý esefle gözlenmektedir. Bu süreçte din dili özensizce kullanýlmakta, dinimizin hepimize yön veren deðer, kurum ve temsilleri itibarsýzlaþtýrýlmakta, nihayet dinin özü, esaslarý ve temel kavramlarý devre dýþý býrakýlmaktadýr.”
Nasýl, herkesin payýna bir ifade düþüyor deðil mi?
Bendeniz, Altýnoluk isimli aylýk derginin yayýn yönetmenliðini yapýyorum ayný zamanda. Orada biz de “Ýslam - Ýnsan, Ýslam - Müslüman ve Ýslam - Toplum iliþkileri”ni tahlil etmeye çalýþýyoruz. Sizinle son birkaç ayýn kapak dosyasýný paylaþmak isterim: “Mü’min ahlaký”, “Ýhtilafa düþerseniz rüzgarýnýz gider”, “Mü’min feraseti”, “Din samimiyettir”. Bunlar “güncel”in bizim gönlümüze düþürdüðü mesajlardýr.
Diyanet de diyor ki, Kur’an’a bakýn, Rasulullah’a bakýn, ahlaka bakýn ve kendinize bakýn. Dinin araçsallaþtýrýlmasý gibi bir tehlikeye düþmeyin.
Evet, þu fýrtýnalý ortamda böyle bir sese de ihtiyaç olduðu açýk. Eðer kulaklarýmýzý hala bu tür seslere yöneltebilecek durumda isek...