Çukuru nasýl kapatalým?

Sizi bilmem ama ben yeni duydum, Karadeniz’de anlatýlan çok hoþ, çok keyif verici bir fýkra var.  Þehrin adýný siz koyun, fark etmez. Adý herkesçe deðiþen bu þehirde, caddenin birinde büyük bir çukur açýlmýþ. Gelip geçen arabalarýn hepsi bu çukura düþerek, ciddi kazalara, ölümlere ve maddi hasara neden oluyorlarmýþ. Gel zaman git zaman, þehrin ileri gelenleri toplanýp bu duruma bir çözüm aramaya koyulmuþlar. Ýþin içinden çýkamayýnca da þehrin en akýllý üç akil adamýna danýþmaya karar vermiþler. “Yahu” demiþler, “Bu þehrin en akýllý insanlarý sizlersiniz, þu çukur belasý için acil bir çözüm bulun yoksa hepimiz telef olmaya devam edeceðiz. Gelen geçen araçlar çukura çarpýyor ve meydana gelen kazalar hepimizin için acýtýyor. Ne yapalým, nasýl yapalým da bu "çukurlu" yolda kazalarýn önüne geçelim? Bu iþe bir el atýn, fikrinize zikrinize ihtiyacýmýz var” demiþler. Bir kaç dakikalýk sessizlikten sonra birinci akil adam þöyle bir öneride bulunmuþ. "Bir ambulans ile iþi çözebiliriz. Bir ambulans tutalým, sürekli çukurun yanýnda dursun, kaza anýnda hemen yaralýlarý alýp hastane taþýsýn, böylelikle yaralýlar için ambulans beklemeye gerek kalmaz." Ýkinci akil adam da þöyle bir teklifte bulunmuþ: "Ne münasebet, meseleyi kökten çözecek bir fikrim var. Çukurun yanýna bir hastane yapalým, kaza gerçekleþtiði gibi sedye ile hemencecik hastaneye taþýyalým yaralýlarý." Üçüncü akil adam bu iki teklife de isyan etmiþ: "Uyyyy!" diye söze baþlamýþ, "Ben de sizi akýllý sanýyordum, bu kadar masrafa ne gerek var? Þu bahsi geçen çukuru kapatalým, gidip hastanenin dibinde yeni bir tane açalým, hazýr hastane de var! Daha ne istiyorsunuz? Deli misiniz, nesiniz, aklýnýzla zorunuz mu var? Yok, yeni bir hastane yap, yok, ambulans koy önüne.. Bunlarýn hepsi masraf yahu masraf" demiþ.

Þimdi soru þudur; çukuru baþka yere mi taþýyacaðýz, yoksa çukurun üstünü sýcacýk bir asfaltla mý kapatacaðýz? Çukuru baþka yere taþýmanýn bize bir faydasý yok, bilakis zararý var. Çünkü bugüne kadar siyasetimizin yegane aktörü bizzat Barzani’ydi. Irak’ýn iç siyaseti için yatýrým yaptýðýmýz, baþta ekonomi olmak üzere kültürel ve diplomatik iliþkiler kurduðumuz partnerimiz yine Barzani ve onun etki alaný oldu. Yani Barzani dýþýnda bir B Planýmýz yok. Eðer siyasetimizi deðiþtirirsek oyun kurucu biz olmadýðýmýz için hem bundan yararlanamayýz, hem de oluþacak yeni sorundan en çok biz zarar görürüz.

Açýkça konuþmak lazým, Kürdistan Bölgesel Yönetimi’ne yapýlacak herhangi bir askeri müdahale, referandumla saðlanan baðýmsýzlýk kartýnýn masaya çabuk sürülmesini saðlayacak. Bir askeri müdahale durumunda, Barzani baðýmsýzlýk ilan eder.

Girsek bile gerekçelerimiz ne olacak? Bütün dünyaya “bu durumdan Kürt vatandaþlarýmýz etkilenecek” mi diyeceðiz? Ama bütün dünya biliyor ki, Kürt vatandaþlarýmýz bu durumdan hiçbir zaman etkilenmediler. Geçen yazýda özce Kürt vatandaþlarýmýzýn neden baðýmsýz bir Kürdistan’dan etkilenmeyeceklerini yazdým. Tekrara düþmek istemiyorum. Ancak þu kadarýný söyleyeyim; ne Barzani ne de baðýmsýz Kürdistan kavramlarý Kürt vatandaþlarýmýz için yeni ve bilinmedik hadise deðil. Dün de vardýlar, bugün de.

Ama hiçbir Kürt  vatandaþýmýz, bunlar var diye Türkiye’de sürdürdüðü hayatýndan vazgeçmedi. Üstelik bunun en büyük kanýtý PKK’nin hendek çukur siyasetinde de görüldü. Bugün PKK’yi güçsüzleþtiren itibarsýzlaþtýran en etkin aktör bizzat Kürt vatandaþlarýmýzdýr.

Demek ki bu gerekçe pek doðru ve tutarlý bir gerekçe deðil. Diðer gerekçemiz Türkmenlerin durumudur. Öncelikle þu kadarýný söyleyeyim. Kerkük’te homojen bir Türkmen kitlesi yok. Kerkük’te yaþayan Türkmenler yekpare deðil. Size 1991'den sonra Kurulan Türkmen partilerinin isimlerini sayayým, siz de karar verin. Türkmeneli Partisi, Türkmen Birlik Partisi, Kürdistan Demokrat Türkmen Hareketi, Baðýmsýz Türkmen Hareketi, Türkmen Reform Hareketi, Hizmet ve Reform Partisi, Irak Türkmen Cephesi. Zaten bu parçalanmýþlýk hali olmasaydý, Türkiye’nin de yardýmlarýyla Türkmenler çoktan çok ciddi bir siyasi güç haline gelmiþ olurlardý. Fazla uzaða gitmeye gerek yok; 1990’lý yýllarýn baþýnda PKK ile mücadelede Türkiye kimin kapýsýný çalýyordu? KDP ve YNK’nin. Neden? Çünkü o zamanlarda bile Türkmenler ciddi bir birlik ve toplumsal güç olmayý baþaramamýþlardý. Yanlýþ anlaþýlmasýn. Ben Türkmenler korunmasýn, haklarý güvence altýna alýnmasýn demiyorum. Benim karþý çýktýðým ve hiç doðru bulmadýðým, Sayýn Bahçeli’nin "5000 (beþ bin) ülkücü Kerkük’e gitmeye hazýr” türündeki talihsiz açýklamalarýdýr.

Bir sonraki yazýda Kerkük özelinde ve Irak genelinde Türkmenlerin durumunu ayrýntýlarýyla yazacaðým. (Devam edeceðim)