Cuma hutbesinde onurun sesi

Salý akþamýydý. Hayreddin Karaman ve Raþid Küçük hocalarýn bulunduðu bir ortamda DAEÞ benzeri yapýlarýn Ýslam’a verdiði zararý ve ona karþý benimsenecek tavrý konuþuyorduk. Bir bildiri yayýnlansa gibi bir görüþ ortaya çýkmýþtý. Hayreddin Hoca, burada Diyanet’in yükselteceði sesin önemine iþaret ettti. Ben de Çarþamba günü çýkacak yazýmda “Diyanet’in küresel misyonuna iþaret ettiðimi” söyledim.

Ve Cuma geldi. Kitap Fuarý için Kahramanmaraþ’a gitmiþtik. Bendeniz ve Abdurrahman Dilipak Bey bu seneki fuar için onur konuðu seçilmiþtik.

Cuma hutbesini Ulucami’de dinledik. Diyanet’in hazýrladýðý ve “KÜRESEL TERÖRÜN HEDEF ALDIÐI DÝN: ÝSLAM” baþlýðýný verdiði hutbeyi, Minber’de tok sesli bir hocaefendi seslendiriyordu. Baþlýðýndan baþlamak üzere her cümlesi seçilmiþ bir hutbeydi bu. Çok özenli bir kalemden çýktýðý her kelimesinden belliydi. Tam da Mali’de El Kaide uzantýlarýnýn bir otel sakinlerini rehin aldýðý, öte yanda Avrupa’da - Amerika’da Ýslam dünyasýndan gelen mültecilere bile “Kuduz” tanýmlamalarýn salgýn hale geldiði ve Suriye’de Esed - Putin güçlerinin müslümanlarýn üzerine ateþ kustuðu saatlere denk düþüyor, yürekleri kavuruyordu. Sonuçta her durumda Ýslam’a bedel ödetilen bir süreç söz konusuydu ve orada Diyanet’in 80 bin caminin minberine taþýdýðý ses, çok büyük anlam taþýyordu.

O sesin önemli bir kýsmýný, sütunum elverdiðince sizlerle paylaþmak isterim. Mutlaka dinlemiþ olmalýsýnýz ama bir temel bir söylem olarak not edersiniz diye bu geniþ paylaþýmý yapmak istiyorum. Ýþte o hutbenin bir bölümü:

“Yüce Rabbimiz, Peygamberimiz Muhammed Mustafâ (s.a.s) aracýlýðýyla Ýslâm mesajýný bütün insanlýða teblið etti. Bu mesaj, deðerler manzumesi olarak öldürmeyi deðil yaþatmayý, zulmetmeyi deðil hakký gözetmeyi, batýla deðil hakikate tabi olmayý, hayâsýzlýðý deðil iffeti kuþanmayý ve erdemli duruþu takdim ediyordu.

“Ýslam, hayatýn her kesitine vicdan ve merhameti bir ilke, bir prensip olarak yerleþtirdi. En zor zamanlarda dahi zulme, þiddete ve haksýzlýða asla müsaade etmedi. Meþru müdafaa sadedinde deðerlendirilen savaþýn bile bir hukuku, bir ahlaký olduðunu asýrlar öncesinden insanlýða haykýrdý. Kadýna, çocuða, yaþlýya, tabiata dokunulmasýný, zarar verilmesini kesin olarak yasakladý.

“Yüce Dinimiz Ýslam, bugün çok daha büyük bir tehlike ile karþý karþýyadýr. Zira Ýslam’la, Müslümanlýkla ilgisi olmayan cinayet þebekelerinin iþlediði cürüm, saldýrý, vahþet ve katliamlar ne yazýk ki Ýslam’la birlikte anýlýr olmuþtur.

“Ýnsanlýða rahmet olarak gelen bir dinin, bir kitabýn, bir peygamberin ve o dine mensup olan insanlarýn bu tür terör olaylarý üzerinden itibarsýzlaþtýrýlmasý, en az iþlenen bütün bu vahþetler kadar aðýrdýr. Yeryüzündeki en büyük cinayet, ahlak ve hukuk tanýmayan katliamlara cihat adý verilmesidir....Ne hazindir ki, Ýslam’ýn yüksek þiarý olan tekbir, bu vicdansýzlýklara alet edilmektedir. Dünyanýn dört bir yanýnda öldürülen sadece masum insanlar deðil, âlemlere rahmet olarak gönderilen Ýslam’ýn yüce deðerleridir. Ýnsanlýðýný yitirmiþ, gözü dönmüþlerin yaptýklarý yüzünden tahkir edilen, Kerim Kitabullah’týr. Ýtibarsýzlaþtýrýlan, Merhamet ve Þefkat Peygamberi Habibullah Muhammed Mustafa’dýr. Ötekileþtirilenler, dýþlananlar, teslimiyetle bu kitaba, bu peygambere gönül veren sadýk ve masum Müslümanlardýr.

“Bugün, din kisvesine bürünmüþ cinayet þebekeleri, geçmiþten günümüze birikmiþ öfkeleri, incinmiþ onurlarý, bastýrýlmýþ duygularý, yýkýlmýþ hayalleri istismar etmektedir. Onlar bugün, tarihte acý hikâyeleriyle hatýrladýðýmýz, ortalýðý yakýp yýkan, topyekûn medeniyetimizi tahrip eden Moðollarla ayný yöntemi kullanmakta, Haçlýlarla ayný yolu yürümektedirler. Ancak dillerinden tekbir düþmese de, alýnlarý secdeden kalkmasa da insanlýk dýþý katliamlarýn faillerinin Ýslam’la uzaktan yakýndan asla ilgisi yoktur.”