Cumhurbaþkaný Kudüs fatihi gibi karþýlandý

Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn, ABD’ye attýðý Kudüs tokadýndan sonraki ilk seyahati Sudan, Çad ve Tunus’a oldu. Türkiye dýþýna çýkýnca bu okkalý tokadýn ne anlama geldiðini insan daha iyi anlýyor. Türkiye’nin oynadýðý rolün de ehemmiyeti biraz daha aþikar hale geliyor.

Müslüman halklarýn Cumhurbaþkaný Erdoðan’a minnetini görünce hem yapýlacak ne çok þey var diyor insan hem de geçen zamana, iradesizliðin yol açtýðý sömürge biçimlerine bakýp hayýflanýyor.

10 yýllarý heba etmiþiz aslýnda, Afrika’ya sömürgecilerin nazarýyla bakmýþýz biz de, onlar gibi sömürmek adýna deðil ama sömürgeciler nasýl ilkel bulduysa biz de öyle bulmuþuz, kara kýtayý sömürenler nasýl hakir gördüyse biz de ayný...

Ak Parti iktidara geldikten sonra baþka türlü bir iliþki kurdu bu coðrafyayla. Türkiye 10 sene önce ektiði tohumlarý topluyor diyebiliriz; ne yana, hangi diyara gidersen git bir hüsnü kabul, bir sitayiþ, bir el üstünde tutma ve minnet hali var.

Sudan’da ise bu gerçekten de bambaþka boyutta.

Cumhurbaþkaný’na yapýlan resmi karþýlamadaki özen, hiçbir þeyi atlamama titizliðinden bahsetmiyorum. Bindirilmiþ kýtalar da deðil, halk sokaklarda devamlý surette Kudüs sloganlarý atýp Erdoðan’a tazimlerini bildirdiler. Erdoðan’a, açýk ifade edelim, Kudüs fatihi gibi bakýyorlar. Yollar hep kalabalýk, bir seferlik bir özen ya da protokol iltifatý deðil bu; halk Cumhurbaþkanýmýzý kahramanlaþtýrýyor ve Müslümanlarý içinde debelendiði sorunlardan, fitne fesattan kurtarabilecek bir isim olarak görüyor.

Aðýr çok aðýr bir yük yüklüyor bu güven Türkiye’ye.

Cumhurbaþkaný da bu yükü gönüllü sýrtlanmýþ, kendini buna vazifeli kýlmýþ.  Biliyor ki o yapmazsa kimse bu iþlere kolunu sývamayacak, kimse konforunu terk etmeyecek.

***

Gerek Sudan Parlamentosu’ndaki hitabý sýrasýnda gerek Hartum Üniversitesi'ndeki fahri doktora töreni sýrasýnda yapýlan tezahüratlar, konuþmalar Erdoðan’a bakýþý, ona yüklenen misyonu çok net anlatýyor, Müslüman milletlerin onurunu kurtaran lider olarak görülüyor Tayyip Erdoðan.

Bizim Kemalistlerimizin, solcularýmýzýn, liberallerimizin korkutucu bulduðu, 15 Temmuz gecesi Türkiye’nin yeniden diriliþine vesile olan tekbir nidalarýyla selamlýyor halk burada da Erdoðan’ý.

Tekbir çünkü diriliþi simgeliyor; inananlar için Allah’tan baþka kimsenin karþýsýnda eðilmeyiþi ve zaferle müjdeleniþi...

Batý karþýsýnda varlýk gösterecekse Ýslam dünyasý, önce ümmetin haklý davasýnda birlikte hareket edebilmeli. Bunu asla parça parça iken yapamayacak, yapamadý da. Son yüz yýllýk tarih, bunun tecrübeleriyle dolu. Bu yüzden “Ýslam milliyetçiliðinin” simgesi olan birlik fikrine her zamankinden çok ihtiyacýmýz var. Kudüs konusunda Ýslam ülkelerinin sergilediði tutum bunun güzel bir örneði oldu.

Kudüs için elini taþýn altýna koyan, Çin’den Vatikan’a, Fransa’dan Venezuela’ya tüm dünyayý seferber eden ve ÝÝT’de olduðu gibi BM’de de ABD ve Ýsrail ikilisine tarihi bir hezimet yaþatan Erdoðan’a buralarda “Kudüs fatihi” gibi bakýlmasý boþuna deðil.

Ancak Cumhurbaþkanýnýn tavrý asla ben yaptým þeklinde deðil. Hitap ettiði ülkelerde, insanlara “gücünüzü keþfedin, siz yapabilirsiniz, birlik olursak yapabiliriz” diyor. Batý’nýn üstenci nazarýyla deðil, din kardeþiyle eþit hizada, nereden güç alacaðýmýzý ve bunu baþarmak için ne yapmamýz gerektiðini anlatan bir konumda sadece...

Sudan, Çad ve Tunus seyahatleri; gerçekleþen ikili anlaþmalar, açýlýþý yapýlan Osmanlý eserleri, TÝKA’nýn, Yunus Emre’nin, Maarif’in, Yurt Dýþý Türkler’in bu ülkelerdeki faaliyetleri ve iþ dünyasýnýn ajandasýyla dopdoluydu. Bunlar peyderpey yer aldý basýnda; ben bu iþlere eþlik eden ruhu aktarmak istedim. Erdoðan diyen bir daha diyor buralarda. Arap Baharý öncesi Arap sokaðý gibi de deðil bu artýk. Suni hiçbir katký olmaksýzýn diriliþi arzu ediyor. Cumhurbaþkaný Erdoðan bu diriliþ fikrine ilham oluyor.