Cumhurbaþkaný neden AK Parti Genel Baþkaný oluyor?

Cumhurbaþkaný Recep Tayyip Erdoðan bugün törenle AK Parti’ye yeniden üye oluyor. 21 Mayýs’taki olaðanüstü kongrede de genel baþkan olacak.

Muhalefetin en çok eleþtirdiði konulardan biri bu. Sayýn Erdoðan, ilk bakýþta yadýrganabilecek böyle bir yola neden gitti? Neden bir cumhurbaþkaný, kurucusu olduðu partiye yeniden genel baþkan olmak ister? AK Parti içinde neye gücü yetmedi ki, partinin baþýna geçiyor? Zaten cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi, cumhurbaþkanýný idarenin baþý yapýyor. Üstüne bir de parti genel baþkanlýðý ne oluyor?

Meselenin özü anlaþýlmadan bu sorularýn hepsi sorulabilir.

Meselenin özü þudur: Türkiye’de demokratik yönetimin iki temel zaafý var.

Birincisi, halkýn sandýkta seçtikleri, Ankara’da iktidar olamadý. Asýl iktidar, vesayet sisteminin aðalarýnýn elinde oldu. Parlamenter sistem, onlara her türlü imkâný verdi. Nitekim bu vesayet aðalarýndan, statüko bekçilerinden bazýlarý açýktan, “halk seçer, biz yönetiriz” diye çok efelenmiþtir.

Vesayet sistemi sayesinde partilerin içi ile oynanýr, milletvekili transferleri yapýlýr, milletvekili pazarlýklarý ile bakanlýklar ulufe gibi daðýtýlýr. Terör azdýrýlýr, ardýndan darbeciler “kurtarýcý” olarak darbe yaparlar. Uzatmayacaðým, milli irade sandýkta tecelli eder ama yönetimde söz sahibi olamazdý.

Bu temel zaaf, 16 Nisan’daki tarihî ‘Evet’ ile giderildi. Artýk vesayetin güç odaklarý, bilhassa medyayý kullanarak Parlamento’da iktidar oyunlarý oynayamayacak. Türkiye’yi yönetecek Hükümeti 5 yýllýðýna sandýkta halk belirleyecek. Ýstikrar içinde kalkýnmanýn zemini de saðlanmýþ olacak.

Ancak demokratik yönetimin, en az birincisi kadar önemli ikinci bir temel zaafý daha var. Yani milli iradeye dayanan yönetimi, Cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi ile garantiye almýþ olmuyoruz. Ama ikinci zaafýn da giderilmesi gerekir.

Ýkinci temel zaaf, Cumhurbaþkanýnýn karþýsýna, kendi iktidar partisinin çýkarýlmasýdýr. Kurucusundan mahrum býrakýlan iktidar partisinin parçalanmasý, tabela partisine dönüþtürülmesi ve Cumhurbaþkanýnýn da yalnýzlaþtýrýlmasý tehlikesidir.  

Üç hakikati hatýrlatayým: Bir; Turgut Özal Cumhurbaþkaný oldu, Anavatan Partisi tuzla buz oldu. Ýki; Süleyman Demirel Cumhurbaþkaný oldu, Doðru Yol Partisi tuzla buz oldu. Üç; 7 Haziran seçimlerinden sonra Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn, AK Parti-CHP koalisyonu ile devre dýþý býrakýlmasý aniden gündeme geliverdi. Erdoðan basiretli davranmasaydý AK Parti’nin akýbeti de ayný olurdu.

Bu hakikatlerin verdiði dersi en iyi Sayýn Erdoðan biliyor. En önemli makamlarý tevdi ettiði insanlarýn nasýl deðiþtiðini bizzat görmüþtür. Vefasýzlýðýn getirdiði büyük sýkýntýlar, acýlar yaþamýþtýr.

Onun, partisini yeniden yönetmek gibi bir hevesi yok. Ancak millet iradesinin korunmasý meselesi, Erdoðan için namus meselesidir. Mesele þahsî deðil, milletin verdiði emaneti koruma, yaþatma sorumluluðu meselesidir…

Erdoðan, AK Parti Genel Baþkaný olmadan, Cumhurbaþkanlýðý hükümet sistemi tehdit altýndadýr. Sadece o deðil, Türkiye’nin istikrarý da, huzuru da tehdit altýndadýr.

Erdoðan’ýn AK Parti Genel Baþkaný olmasý ile istikrar emniyet altýna alýnacak, millet iradesi tahkim edilecektir.

Erdoðan’ýn baþa geçmesiyle AK Parti teþkilatýna ve hükümete de yeni bir heyecan ve dinamizm gelecektir. Ayrýca yürütme ile parlamento arasýnda koordinasyon ve ahenk saðlanacaktýr.

Yürütme 16 Nisan’da çift baþlýlýktan kurtarýldý. Erdoðan’ýn genel baþkanlýðý ile parti-hükümet iliþkisi de çift baþlýlýktan kurtarýlmýþ olacaktýr.

Sayýn Erdoðan’ýn AK Parti Genel Baþkanlýðý hayýrlý olsun.