Cumhurbaşkanı noter mi?

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün Macaristan’ın başkenti Budapeşte’ye yaptığı resmi ziyaret Türkiye’deki yoğun iç siyaset gündeminin gölgesinde gerçekleşti. Üç gün süren ziyaret boyunca benim de STAR’ı temsilen aralarında yer aldığım basın mensupları Cumhurbaşkanı’nın ülkenin iç gündemindeki belirli konulara ilişkin yaklaşımını öğrenmek için çaba harcadılar. Özellikle onay için Cumhurbaşkanı’na gelmiş bulunan internet ve HSYK ile ilgili yasaların akıbeti ve bu konuda Gül’ün nasıl bir tavır göstereceği konusu üç günlük seyahatin en önemli gündem maddesiydi bizim açımızdan.

Bu konulara ilişkin Cumhurbaşkanı Gül’e yönelttiğimiz sorulara almış olduğumuz cevapları o günlerde yansıtmaya çalıştık. Özetleyecek olursak Cumhurbaşkanı Türkiye’de hemen 17 Aralık darbesinin ardından hükümet tarafından gündeme getirilen bazı zorunlu yasal düzenlemeleri ve idari tasarrufları haklı ve gerekli bulduğunu gizlemiyor. Ne var ki bu yönde adımlar atılırken çalışmaların aceleye getirilmeyip hem yasal ve anayasal sınırların aşılmaması konusunda bir titizlik gösterilmesini hem de bu gelişmeler konusunda yurtdışında oluşan algının dikkate alınarak sürecin titizlikle yönetilmesi gerektiğini düşünüyor. Gerek HSYK ile ilgili yasa gerekse internetle ilgili yasa konusunda sergilediği tabiri caizse “ince eleyip sık dokuma” tavrı bu yüzden.

Gül her iki konuda da yasa taslaklarının meclis komisyonlarına geldiği andan itibaren gerekli çalışmaları Köşk’teki hukukçulara yaptırdığını ve sakıncalı bulduğu bazı hususlarla ilgili önerilerini hükümetle paylaştığını özellikle vurguluyor.

Bütün bunlardan anladığımız kadarıyla, özellikle internet yasasının bugün aldığı şekil büyük oranda Cumhurbaşkanı’nın uyarı ve önerilerinin izlerini taşıyor.

Bu tabloya bakıldığında, Cumhurbaşkanı Gül’ün görevini yaparken, bazı muhalefet sözcülerinin iddia ettikleri şekilde “noter gibi” davrandığını söylemek haksızlık olur.  

Aldı Nemçe bizden nazlı Budin’i

Cumhurbaşkanı’yla, Budapeşte ziyareti sırasında bulabildiğimiz sohbet fırsatları sırasında az da olsa iç siyaset gündeminin dışında bazı konulara da değindik. Öncelikle ziyaret ettiğimiz ülkenin tarihi ve kültürel yapısı üzerine konuştuk.

Gül Macaristan’a ilk defa 20 yıl kadar önce Avrupa Konseyi üyesiyken geldiğini anlattı: “Bunlar AB üyesi değildi. Avrupa Konseyi’ne üye olmaya çalışıyorlardı. Avrupa Konseyi’ne üye olabilirler mi olamazlar mı ona bakmaya gelmiştik. Doğu Bloğu’ndan NATO’ya ve AB’ye giren ilk ülke oldu. Bu sene 15’inci yıllarını kutlayacaklar.”

Cumhurbaşkanı “Türklerin Avrupa’da en iyi ilişkileri olan ülke” diye tanımladığı Macaristan’la ilgili bir ayrıntıyı birkaç kere hatırlattı bize: “Avrupa’daki bütün aşırı sağcılar Türkiye düşmanı iken buradaki aşırı sağcı parti Türkiye dostudur.” 

Gül’ün kastettiği parti Macaristan’da son seçimlerde yüzde 17 oyla üçüncü büyük parti olan Jobbik. Macar Jobbik (Daha İyiye) Partisi, Türkiye dostu politikalarıyla tanınıyor; Avrupa’daki diğer aşırı sağ partilerin Türk ve İslam düşmanı politikalarına itiraz ediyor. Türklerle Macarların aynı soydan geldiğini vurguluyor. Jobbik Partisi Mavi Marmara baskınının ardından İsrail’i kınayan bir bildiri yayımlamıştı.

Budapeşte ziyaretimizin son günü, havaalanına doğru yola çıkmadan önce küçük bir şehir turu yaptık. Cumhurbaşkanı Gül’ün Macaristan tarihine yönelik ilgisine bu sırada bir kere daha şahit oldum.

Gerek son Budin Valisi Abdurrahman Paşa’nın türbesinde, gerekse Gülbaba türbesinde yanındakilere kabirleri ziyaret edilen kişiler hakkında bilgi veren kişi bizzat Cumhurbaşkanı oldu. Özellikle Abdurrahman Paşa türbesindeki mezartaşı heyettekilerin yoğun ilgisini çekti. Abdurrahman Paşa’nın mezar taşına Macarların yazdığı yazı şöyle: “145 yıllık Türk egemenliğinin son Buda valisi Abdurrahman Abdi Arnavut Paşa bu yerin yakınında 1686 Eylül ayının ikinci günü öğleden sonra, yaşamının 70. yılında maktul düştü. Kahraman düşmandı, rahat uyusun.”

Budin Kalesi’ndeki gezintimiz sırasında Cumhurbaşkanı’na “Aldı Nemçe bizim nazlı Budin’i” türküsünü hatırlattım. O da bana Yahya Kemal’in “Itri” şiirinde geçen “Tâ Budin’den Irâk’a, Mısr’a kadar/Fethedilmiş uzak diyarlardan/Vatan üstünde hürr esen rüzgâr/Ses götürmüş bütün baharlardan” mısralarını hatırlattı.