Bir süredir Gülen Cemaati’ne yakýn gazetelerin köþe yazarlarýnda eskiye göre fark edilir bir Avrupa Birliði meraký söz konusu. AB meraký kötü bir þey deðil de yazýlar þu tonda; “Hükümet AB’ye yüz çeviriyor, Türkiye’yi Ortadoðu bataklýðýna saplýyor.”
Hükümetin þöyle bir kötü alýþkanlýðý var, insanýn elinden oyuncaðýný alýveriyor!
Nitekim yine böyle oldu, son 10 günün AB temaslarý, “tokat yiyip çarýðýna bakacak” diye avuçlarýný ovuþturanlarý hayal kýrýklýðýna uðrattý.
Türkiye, Avrupa Birliði’ne tam üyelik idealinden vazgeçmediðini, ufukta tam üyelik olmasa bile karýnca misali bu yolda yürümeye devam edeceðini bir kez daha hal ile tasdik etmiþ oldu. Gerek Türkiye’nin Brüksel’den “HSYK konusunda bir ihtiyacýnýz olursa...” denilerek ve müzakere fasýllarýnda ilerleme umudu ile uðurlanmasý, gerek Fransa Cumhurbaþkaný Hollande’ýn yedi aðýr bakanýyla yaptýðý Türkiye ziyareti, AB-Türkiye iliþkilerinde yeni bir etaba girildiðinin habercisi oldu.
Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün Ýtalya ziyareti (Ýtalya 2014’ün ikinci yarýsýnda AB dönem baþkaný olacak, Ýngiltere’den sonra Türkiye’nin AB’ye tam üyeliðine en sýcak bakan büyük ortak), ardýndan Baþbakan’ýn gerçekleþtireceði Almanya ziyareti vs. vs...
Dýþiþleri Bakaný Ahmet Davutoðlu, Türkiye’nin yalnýzlaþtýðý þarkýsýnýn, müzmin muhaliflerimizce bozuk plak gibi cýzýrtýlý ve hiç durmadan tekrar edildiði günlerde son bir ayda Türkiye’nin Baþbakan, Cumhurbaþkaný ve Dýþiþleri Bakaný düzeyinde yaptýðý temaslarý sýralamýþtý da dinlemekten yorulmuþtuk, o misal iþte.
Belli ki Türkiye bundan sonra daha çok AB gündemli bir rota izleyecek. Fakat þunu da belirtelim; bunun sebebi Türkiye’nin bir yanlýþtan dönmüþ olmasý deðil, Fransa’nýn müzakereleri dondurucu politikasýný terk etmiþ olmasýdýr.
AB’yi arzu nesnesi yapmayalým ama Türkiye’nin maslahatýnýn AB çýpasýný zorlamak olduðunda da kuþku yok.
Zaten bundan da vazgeçen yok.
Cumhurbaþkaný’ndan ne bekliyoruz?
Cumhurbaþkaný Abdullah Gül’ün dört günlük Ýtaya seyahati de Türkiye’nin yeni AB trafiðinin bir etabý ve daha fazlasý.
Bir uçak dolusu heyet ve iþadamý ile Ýtalya’ya indi Cumhurbaþkaný. En üst düzeydeki temaslarýnýn yaný sýra Ýþ Konseyi görüþmesi de seyahatinin aðýrlýk merkezlerinden biri.
Baþbakan ya da Cumhurbaþkaný ülke dýþýna çýkýnca beraberindeki gazetecilerin zihni bir türlü ülke dýþýna çýkmaz. Sorular hep içeriden olur.
Yine öyle oldu ve Cumhurbaþkaný her zamanki gibi “bardaðýn dolu tarafýný gören” cevaplarla karþýladý gazetecilerin sorularýný.
Ne gördüðümüz nereden baktýðýmýzla doðrudan ilgili.
“Amerika ile aramýz bozuk, Suudi Arabistan ile de; Suriye malum, Ýran artýk kayýt dýþý iliþki kurmak istemiyor, bir Katar vardý....” diye baþlayan tüm komþulara kulp takan tanýdýk karamsar yaklaþým, Türkiye’yi bir gerçeðe uyandýrmaktan çok bir kabusun içine çekmek amacý taþýyor gibi.
Bütün bunlarýn üzerine 17 Aralýk sürecini de ekleyip “bir camiaya karþý cadý avý yürütülüyor, bu sizi rahatsýz etmiyor mu, buna dur demeyecek misiniz” yaklaþýmý da Cumhurbaþkaný’na dair kimi çevrelerin hayal kýrýklýðýnýn ifadesi sanki.
Bazý insanlarýn kaygýlý halleri anlaþýlabilir. 17 Aralýk sürecinde haddi çok aþan kimi sözler de edilmiþtir. Ama bunlar masayý kimin devirdiðinden ve dolayýsýyla masanýn nasýl toparlanacaðýndan baðýmsýz olarak konuþulmalýdýr.
Çünkü masa devrilince ortaya dökülenler sergilenen retorikten çok daha önemlidir.
Konumuz bir camia ile köprülerin atýlýp atýlmamasý deðil, ya da söylemin þiddeti.
Mesele devlet içindeki görevinin gereðinden farklý bir ajanda ile hareket eden bir yapýnýn varlýðýyla ilgilidir. Bu en þiddetli söylemden bile daha þiddetli bir durumdur.
Söylemi þiddetlendiren ise bence karþýlýklý olarak bu durumun gerçekliðine dair bilgidir.
Cumhurbaþkaný Gül de pek tabii bunun bilgisine sahiptir. Ve her þeye raðmen pozisyonu gereði kimseyi incitmemek adýna bardaðýn dolu tarafýný görerek konuþmaktadýr.
Kanýmca Cumhurbaþkaný’na bardaðýn boþ tarafýný hatýrlatanlar, Cumhurbaþkaný’nýn söylemeyip kendine sakladýðý sözlerden daha çok rahatsýz olacaklardýr.