Cumhurbaþkaný'ný lütfen yalnýz býrakýn

Bir dostumun elime tutuþturmasýyla kitaptan haberdar oldum. Kitabý okumadan önce karýþtýrmaya baþlayýnca kendi kendime “Bir de Türkiye’deki fikir dünyasýný biliyorum diye geçiniyorsun” dedim. Kitabýn ismi “Türk Kültürü ve Milliyetçilik”. Yazarý, Prof. Dr. Erol Güngör.

Türkiye’de iki yakýcý rüzgâr ruh ve fikir dünyamýzý yaktý yýktý geçti. Biri Batý’dan esen biri de Arap dünyasýndan. Ne kadar çer çöp varsa çevrilip, önümüze “Buradaki gibi düþüneceksin” diyerek konuldu. Hadi Batýcýlarý anladýk da ya bizim kesimin basiretsizliði, gafleti… Adýnýn baþýnda “El” takýsýyla diye baþlayan ‘yazar’larýn ‘kitap’larý, içinde ne var ne yok bakýlmadan tercüme edilip piyasaya sürüldü. Hemen hemen her gün uðradýðým iki kitabevi var. Raflarda bir sürü kitap, rastgele seçip aldýðým kitaplar sanki birbirinin kopyasý. Sankisi fazla, ayný. Yazarlarý “El” bilmem ne!.. Açýp bakýn, sanki meâl veya hadîs kitaplarý. Arap kardeþlerimiz âyet ve meâlleri art arda sýralayýp ortaya kitap çýkarmýþlar! Bizimkiler de bunu çevirip yayýmlamýþlar. Açýkçasý çevirdiklerinden de þüpheliyim. Çünkü çevirmeye gerek yok ki. Bakarsýn hangi âyetlere ve hadîslere yer vermiþ, hemen açarsýn bir Türkçe meâl tak oradan kopyala yapýþtýr; ne güzel bir dünya! Aslýnda kitabý o meâl sahibi yazmýþ oluyor ama onun mevzudan haberi yok!.. Aðlanacak hâlimize gülüyoruz. Bu tercüme iþlerine zamanýnda MÝT öncülük ve sermayedarlýk ettiðini de ekleyeyim...

Neyse, dönelim Erol Güngör’e ve mezkûr kitabýna. Hususiyetle kitabýn sonunda yer alan “Türkiye’den Ortadoðu’ya Bakýþ” makalesi, ülkemizde yaþanan þiddetli doðum sancýsýnýn ipuçlarýný veriyor. Ben de biraz iktibasçýlýk yapayým: “Türkiye’nin Ortadoðu politikasý nedir diye bir soru ortaya atarsanýz, bizim Dýþiþleri Bakanlýðýnýn vereceði cevabý tahmin etmek çok kolaydýr: “Bizim dýþ politikamýz, daima olduðu gibi ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ prensibine dayanýr…”

Bazýlarý yukarýdaki ifadeyi diplomatik lisanýn bir gereði zannederek, hariciyecilerimizin kaçamaklý cevap vereceklerini düþünebilir. Fakat Türk hariciyesinin kimseden sakladýðý bir þey yoktur; politikasý hakikaten bundan ibarettir. Sanki dýþ politikada harp ve sulh olmak üzere iki alternatif vardýr ve bizimkiler barýþ taraftarýdýrlar...

Bütün bu ifade ve düþüncelerin ne politikalarýyla ne dýþ politikayla ilgisi olduðunu herkes bilir. Hariciyelerimiz ve baþkanlarýmýz da politikaya olmayacaðýna pekâlâ bilirler veya bilmeleri beklenir. O halde niçin her dýþ politika meselesinde ‘Yurtta Sulh, Cihanda Sulh’ sözünden baþka bir görüþe rastlayamýyoruz? Sebebi çok basit: Biz bir dýþ politikamýz olabileceðine inanmýyoruz. Kendimize güvenimizi o kadar kaybetmiþ, o kadar sinmiþiz ki, ‘bize dokunmayan yýlan bin yaþasýn’ demekten ileri gidemiyoruz.”

Burada araya girip þu dipnotu düþeyim: Son satýrlar adeta Cumhurbaþkaný Erdoðan’ýn niye “Yalnýzým” dediðinin izahý. Batýcý sistemin þuur süzgecinden geçip özlerine dönemeyenler eþya ve hâdiseleri hep Batý’nýn gözünden okuduklarýndan Erdoðan’ýn dünyadaki statükoyu yerle bir etmeye yönelik hamlelerinde ayak baðý oluyorlar. Keþke yalnýz býraksalar. Ama yalnýz býrakma yerine Cumhurbaþkaný’nýn elini ayaðýný tutmaya çalýþýyorlar. Çünkü onlar, kendilerine güvenlerini kaybetmiþ, sinmiþler. Her þeyleriyle teslim olmuþlar.

Boþaltýn Cumhurbaþkanýnýn etrafýný da, 15 Temmuz direniþinde olduðu gibi Anadolu halkýyla birlikte destan yazmaya devam etsin. Cumhurbaþkaný’ný yalnýz býrakýn.

Merhûm Güngör’den yapacaðým son iktibasla bitiriyorum: “Avrupa Ortak Pazarýnýn kuyruðu mu, yoksa Ortadoðu’nun baþý mý olacaðýz? Bize düþman olan ve düþman kalacak olan bir medeniyetin çöpçülük hizmetini mi, yoksa kendi medeniyetimizin öncülüðünü mü yapacaðýz? Türk münevveri bu konuda derhal bir karar vermelidir.”

Sadece Türk münevveri mi...