Cumhurbaşkanı’nın görevi Kılıçdaroğlu’nun gönlünü etmek mi?

Seçim sathı mailine girildi. Bugünden itibaren partilerin bütün dikkatlerini Ekim sonu gerçekleşeceğini tahmin edilen seçime odaklamaları ve mevcut tabloyu değiştirecek bir program ve vaatler paketiyle seçmen karşısına çıkmaya hazırlanmaları gerek. Zira vakit gerçekten dar. 

Fakat durum pek de öyle değil. CHP lideri hala görevin kendisine iade edilmesi gerektiğini söylüyor; Zaman gazetesi, CHP Genel Başkan Yardımcısının ağzından “hükümeti 5 günde değil 5 saatte bile kurabiliriz” diyor, “yüzde 60’lık muhalefet bloku” yeniden hayalleri süslüyor falan.

Devlet Bahçeli’nin her şeye hayır diyerek ne yapmaya çalıştığını tamam anlamadık ama şu kadarını net gözüküyor: HDP’nin doğrudan ya da dolaylı desteklediği hiçbir formülde bulunmayacak. Peki, Kılıçdaroğlu 5 saatte nasıl bir hükümet kuracak? 

Şöyle bir ihtimalden söz ediliyor; CHP’nin tek başına 5 saatte gerçekten bir hükümet kuracağı güvenoyu alamasa da kurduğu bu hükümetle seçime gidilebileceği gibi senaryo.

Hukukçular zor diyor. Ama Kılıçdaroğlu ve ekibi için zor yoktur, imkansız 5 saatlerini alır.

Düşme eğilimindeki borsa, mütemadiyen yükselen dolar ama hepsinden önemlisi giderek artan PKK terörüne karşı yürütülen operasyonların etkili biçimde sürdürülmesi ve çatışma ortamının bir an evvel sona erdirilmesi için ülkeyi tez elden istikrarlı bir görüntüye kavuşturmakta fayda var.

***

Olacak olan Cumhurbaşkanı’nın seçim hükümeti için Başbakan Davutoğlu’nu yeniden görevlendirmesi ve YSK’nın takdir ettiği şekilde en erken zamanda seçimin yenilenmesi.

Bu şartlar altındayken CHP’nin “Cumhurbaşkanı derhal görevi Kılıçdaroğlu’na vermeli” gibi çıkışları az önce ifade ettiğim formülü el çabukluğu marifetiyle hayata geçirmek için değilse, “hani Cumhurbaşkanı tarafsızdı, daha sürenin dolmasına 5 gün var, tarafsız olsa görevi Kılıçdaroğlu’na verirdi” diyebilmek ve seçime eldeki bu propaganda ile start verebilmek için.

Yoksa Veli Ağbaba’nın “Kılıçdaroğlu deneyimiyle 5 günde değil 5 saatte hükümet kuracak güçtedir” ifadesi ancak fantastik bir temenni hükmündedir.Kılıçdaroğlu’nun hükümet kurma konusunda tanık olduğumuz bir deneyimi yoktur. Ancak “Kılıçlar çekildi bu bir düello” naralarıyla başlatılan, Doğan Medya’nın baş destekçisi olduğu İstanbul Büyük Şehir Belediye Başkanlığına adaylığından beri bir seçim kazanamama deneyimi vardır.

CHP’nin başına da bir başarı göstererek değil alçakça yapılmış bir kaset komplosuyla oturtulmuştur. Bir başarısı ve deneyimden söz edeceksek, o günden bu güne girdiği bütün seçimleri kaybetmesi ve kaybederse gideceğini söylemesine rağmen genel başkanlık koltuğunu muhafaza etmesi örnek gösterilebilir.

MHP, HDP’nin olduğu tüm formüllere kati suretle kapıyı kapatmışken, HDP ve MHP’nin yan yana gelmediği tek formül de AK Parti ile yan yana gelmek iken ve bu seçenek de daha yeni olumsuz neticelenmişken “görevi bana versin, Saray’a da giderim” demek Cumhurbaşkanı gelsin benim gönlümü eğlesin demekten başka bir anlam ifade etmiyor.

Cumhurbaşkanı’nın görevi en rasyonel seçeneği bir an evvel devreye sokmaktır, Kılıçdaroğlu’nun gönlünü hoş etmek değil.

***

Ayrıca şunca zaman muhalefette olan, seçimden sonra da muhalefette kalacağını bilen dahası iktidar vizyonu koalisyon ortaklığından ileri gidemeyen CHP’nin Saray’dan kaçırılmış 2 aylık hükümete gönül eğdirmesi çok da şık bir durum değil.

Ve şu da var, 7 Haziran sonrası sürecin olumlu anlamda öne çıkan iki partisinden biri oldu CHP. Bunda uzun süren koalisyon görüşmeleri süresince AK Parti ve CHP yetkilileri ve genel başkanlarının gösterdikleri olgunluğun olumlu katkısı oldu. CHP seçimden önce diline pelesenk ettiği Erdoğan karşıtı söylemin artık siyasi ciddiyete zarar veren saçma sapan içeriğini azalttı ve AK Parti ile bir koalisyon kurabilmesinin “Erdoğan’dan kurtul da gel” gibi son derece nobran ve ciddiyetsiz yaklaşımlarla mümkün olmayacağını fark etti. Şayet yeniden o zehirli nefret diline dönmezse, tekrar seçimde AK Parti’nin yanı sıra CHP’nin de oylarını yükseltme olasılığı yüksek gözüküyor.

Hal böyle iken CHP, Genel Başkanı’nı yıpratan, tabanını zehirleyen Erdoğan nefreti üretmek yerine HDP’de emanet olduğunu düşündüğü oylarını geri alacak stratejiler geliştirse daha iyi eder.