Cumhurbaþkanlýðý adaylarýnýn bir ulusal güvenlik politikasý var mýdýr?

Kim seçilirse seçilsin, yeni cumhurbaþkanýnýn  ulusal güvenlik politikasý söz konusu olduðunda, görüþlerinin ne olduðunu bilmek, son derece önemliydi..

Hamasi söylemler gýrla gitti, ama ulusal güvenlik politikalarýnýn geleceðiyle ilgili akýlda kalan bir þey yok.

Cumhurbaþkanlýðý seçimi sonrasý Türkiye, hiçbir þekilde 10 Aðustos öncesi Türkiye olmayacaktýr.

Türkiye geçmiþindeki suçlarla ve inkar politikalarýyla hesaplaþýrken, askeri vesayetle, Kürt sorunu ve azýnlýklarla yeni bir tarihsel karþýlaþma yaþadý.

Askeri vesayetle mücadele, bizi Kürt sorununun derinliklerine, Kürt sorununun epey geç keþfettiðimiz derinlikleri  ise bizi, 1915’in trajedisine ve yüzyýllýk bir yüzleþmeye götürdü.

Askeri vesayet ve onunla alakalý hukuki, siyasi süreçler ve davalar, giderek, 12 yýlda gerçekleþen reformlarý ve deðiþimleri bir arada düþündüðümüzde, bugün Ergenekon ve Balyoz davalarýnda helalleþmeyi savunmanýn doðru bir tavýr olacaðý kanýsýndayým.

Ordunun oldukça sarsýlan itibarýnýn, yeniden tesis edilmesi Türkiye’nin en acil meselelerinden biridir.

Ordusuz millet, ordusuz devlet ve ordusuz güvenlik olmaz.

Ne olduðu belirsiz bir terörist grubun-IÞÝD’in- Baðdat’a ne zaman saldýracaðýnýn beklentisiyle korkulu günler yaþayan Araplarýn, binlercesi katledilen ve yerlerinden olan Türkmenler’in, Gazze’de çoluk çocuk katledilen Filistinlilerin ve yüz bin kiþilik peþmerge kuvvetine raðmen, Sincar’ý IÞÝD’e býrakmak zorunda kalan Kürtler’in yaþadýðý trajedinin temelinde ‘ordusuz millet’, ‘ordusuz devlet’ ve ‘ordusuz güvenlik’ gerçeðinin yattýðýný görmek zorundayýz.

Uluslar arasý güçlerin beslediði ve sahneye sürdüðü terörist gruplarýn her biri, bir kýyamet alameti gibi ortada cirit atmakta, girdikleri bölgelerde katliamlar gerçekleþtirmekte ve sýnýrlarý altüst ederek, kitlesel göçlerin yaþanmasýna sebep olmaktadýr. 

Cumhurbaþkanlýðý gibi, Türkiye’de, geleneksel olarak askerlerin belirlediði bir makama kimin oturacaðýna,  halkýn oyuyla karar verilecek olmasý bir devrimdir.

Ama bu devrim, iþte yukarda anlatmaya çalýþtýðýmýz ve güvenlik duygusunun neredeyse sýfýrlandýðý, insanlarýn kime ve nasýl güveneceðini bilmediði, güvenlikle ilgili kaygýlarýn haklý olarak arttýðý, elinde silah olanýn kendini mutlak iktidar ilan ettiði bir dönemde yaþanýyor.

Türkiye kendini arka bahçesinde yaþanan bu kýyametlerden nasýl koruyacak, ordusuyla kavgalý bir toplumun güvenlik kaygýlarý nasýl sona erecek?

Sivil-asker iliþkilerinde ve ulusal güvenlik politikalarý söz konusu olduðunda,  Baþbakan Erdoðan’ýn ve AK Parti’nin dün nerde durduðunu, gelecekte nerede duracaðýný az çok biliyoruz.

Ülke topraklarý içinde otuz yýl yaþanan silahlý bir çatýþmayý sona erdirme politikasý ve programý olan yegane parti AK Parti ve onun adayý Baþbakan Erdoðan’dýr. Bu politikanýn yani çözüm sürecinin þimdi ne kadar isabetli olduðu, her geçen gün biraz daha doðrulanmaktadýr.

Sayýn Ýhsanoðlu’nun söylemleri maalesef 30’lu yýllarýn Türkiyesine ait söylemlerin ötesine geçemedi.

Türk milleti, Türk gururu  deyip durdu. Cep telefonlarýna gönderdiði bayram mesajýnda bile Türk milletinin bayramýný kutlamasý, geride kalan herkesi ‘Ýslam alemi’  kavramý içinde deðerlendirmesi beni hiç þaþýrtmadý.

Çünkü Ýhsanoðlu’nun millet anlayýþý, Türklükle sýnýrlý ulusalcý bir anlayýþ, otuzlu yýllara saplanýp kalmýþ bir anlayýþ olmanýn ötesine geçemiyor.

Böyle bir anlayýþýn, kapsayýcý ve herkesin ‘bana ait’ diyebileceði bir ulusal güvenlik politikasý inþa etmesi elbette söz konusu olamaz.

Öte yanda, seçim süreci, ulusal güvenlik politikalarý konusunda, Kürt adaydan gelebilecek, ezber bozan açýklamalara sahne olabilirdi.

Sayýn Selahattin Demirtaþ’ýn ‘tek ordu’ ve ulusal güvenlik’ bahsinde söyleyeceði her þey, Türkiye’de çözüm sürecine katký saðlayabilir ve Türkiyelileþme meselesinde HDP’ye ciddi ölçülerde mesafe aldýrabilirdi.

Oysa Kürt siyasetinde, kalekol, baraj inþaatlarýna bu defa ‘Kürt güvenliði’ için karþý çýkmak gibi bir anlayýþ, hala da gündemin baþ sýrasýnda yer alýyor. Yer almakla kalmýyor, baraj yapýmý dahi, Kürtler’i n güvenliðini tehdit eden projeler olarak görülüyor.

Oysa, Türkiye 2023’lü yýllara ancak güçlü bir ordu ve güçlü bir ulusal güvenlik politikasýyla ulaþabilir.

Kürt sorununun ve kimi dönemlerde bizatihi Kürtler’in dahi bir güvenlik sorunu olarak algýlandýðý dönemlerin geride kalmýþ olmasý, Türkiye’nin en büyük kazanýmýdýr.

Türkiye ‘iç düþmanlarýndan’ kurtuldu.

Ulusal güvenliðimiz bu kazanýmýn devam etmesine ve cumhurun yeni baþkanýnýn çözüm sürecinin arkasýnda duran bir lider olmasýna baðlýdýr.

Bu nedenle benim oyum, tekrar olacak belki ama Baþbakan Erdoðan’adýr.

Türkiye’yi o deðiþtirdi.

Diyarbakýr cezaevininmüzeye dönüþtürülmesi onun iktidarýna nasip olacak.

Bu satýrlarýn yazarýna gelince..

Bir gün gelecek de, o cezaevinde Türk subay ve askerlerinden yýllarca iþkence görmüþ biri olarak,  orduyla helalleþmeye davet eden, ve cumhurbaþkanlýðý adaylarýna, ulusal güvenlik politikanýz nedir diye soru soran yazýlar yazacaðý, kýrk yýl düþünse doðrusu aklýna gelmezdi..