Cumhurbaşkanlığı Külliyesi üzerine

Meclis başkanlığı seçiminin ilk iki turunun yapıldığı Salı günü Ankara’daydım

Meclise de uğrayıp kulislerin nabzını tuttum.

Hayır özellikle meclis seçimlerini takip için gitmedim. Cumhurbaşkanımız eski milletvekillerini iftara davet etmişti. Davete icabet için gittim. Bu vesileyle Cumhurbaşkanlığı Külliyesi’ni de görmüş oldum.

Cumhurbaşkanına yönelik yürütülen algı operasyonunun bir parçası olmamak için bugüne kadar külliye hakkında herhangi bir yazı yazmadım. Külliyeyi görmemiştim. Ankara’ya da sık giden biri olmadığım için aynel yakın görmeden yazmayı düşünmedim.

Eh artık gittim gördüm gezdim birkaç cümle yazabilirim.

İlkesel olarak lükse ve israfa muhalif bir tabiatım var.

Ancak medeniyetimizin “camilerin sade, şehirlerin görkemli inşa edilmesi” ilkesi gereğince de külliye tipi imar hareketlerine kökten karşı çıkmam.

***

Bu ilkeden nazar edince külliyenin bir başkente yakışır görüntüye sahip olduğunu rahatlıkla söyleyebilirim.

Bi defa şehir trafiğini olumsuz etkilemeyecek bir alanda inşa edildiği için mekan seçiminin isabetli olduğunu kabul etmek gerekir. 

İkinci olarak külliyeye yaklaştığınızda göze ilk çarpan külliyenin değil Selimiye benzeri dört minareli bir camiin görünmesi de mabetsiz şehir olarak adı çıkan başkentin Müslüman bir ülkenin başkenti olduğunu hatırlatması açısından bence önemli.

Kahir ekseriyeti Müslüman olan bu ülkede cumhurbaşkanlığı köşkünün yanında böylesi bir mabedin yer alması halkın inancına saygının ve halkla bütünleşmenin bir tezahürü olduğu gibi ziyarete gelen dış temsilcilere de verilmiş açık bir mesajdır.

***

İsraf var mı yok mu bizim de merak ettiğimiz bir husustu. Mekanın büyüklüğü oda sayısını falan ben hiçbir zaman ciddiye almadım. Devletin en yüksek makamında bin oda da bulunabilir iki bin oda da. Devlet bu, göçebe yaşayan bir aşiret değil.  

Ama masaların, sandalyelerin, bardakların, yemek takımlarının milyonlara mal olduğu propagandası hepimizin merak ettiği bir husustu. Oturduğumuz masadaki arkadaşlar da baktım tabakları bardakları çatal kaşığı masayı inceliyorlar.

Hatta masamızdaki tek hanım vekil Gülseren Topuz masanın örtüsünü kaldırıp altını kontrol etti ve “Benim evimdeki malzeme bunlardan daha kaliteli.” esprisini patlattı.

Yemek takımları da abartıldığı gibi lüks falan değil. Hepinizin evinde kullandığı takımın benzeri. Tek fark malzemenin üzerinde cumhurbaşkanlığı forsunun nakşedilmiş olması.

***

Medyada saray diyerek yapılan yayınlar maalesef Erdoğan’ı yıpratmak amacıyla yürütülen algı operasyonundan başka bir şey değil.

Bugün Erdoğan var yarın başka biri olacak. Müessese Erdoğan’ın şahsi malı değil. Devletin malı. Devlete böylesi bir eser kazandırdığı için müteşekkir olmak gerekirken kurumu dile dolayıp  devlet aleyhinde içerde ve dışarıda yayın yapmak vatanperverlik olmasa gerek.

Bir usulsüzlük bir yolsuzluk varsa onu denetleyecek ve karar verecek olan da yine devletin resmi kurumlarıdır. Nihayet Danıştay arazi ile ilgili kararını da açıkladı. Diğer hususlar da ilgili mercilere intikal ettirilir ve sonuç beklenir.

Tahmin yürüterek hesaplar yapıp sıradan malzemelere milyonlarla değer biçerek kamuoyunu yanıltanların adalet duygusuyla değil muhalefet ve nefret hisleriyle hareket ettikleri de teker teker gün yüzüne çıkıyor.

***

Hani zaman zaman insanın aklına gelmiyor değil, “Bizimkiler sarayla köşkle uğraşmasalar keşke” diye.

Ama muhalefette insafı ara ki bulasın, sıradan hizmetlere de aynı tepkiyi göstermiyorlar mı?

İki sene önceki Marmaray tartışmalarını bir hatırlayın. Marmaray’dan geçmeyeceklerini bile söylemediler mi?

Saray diyerek yeri göğü inletenler üçüncü köprüye de hava alanına da aynı şekilde karşı çıkmıyorlar mı?

İstanbul’da karşıya geçiş için yaşanan izdihamı, havaalanlarında uçakların piste geçiş için uzun süre sıra beklediklerini bu yüzden rötarların yaşandığını bilmiyorlar mı?

Biliyorlar ama mesele o değil.  

Neyse ben meclisteki kulislerden de bahsedecektim lakin bugün yerim kalmadı.

Hayırlı Cumalar.