Þu Cumhurbaþkanlýðý seçimi senaryolarýný dinlemek þu sýralar en büyük eðlencelerimden biri. Herkese tavsiye ederim; çok eðlenceli. Bahçeli ve Kýlýçdaroðlu’nun ‘aman yeter ki, parti içi dengeler bozulmasýn’ telaþý ile arýyor göründükleri çatý aday ve bunun Demirelgillere kadar uzanan turlarý buraya dahil deðil. Bunlarý da dahil ettiðinizde iþ, biraz ‘alaca karanlýk kuþaðý’ türü, yarý korku yarý komedi tarafýna kayýyor ama yine de, görsel eðlence çeþitliliðinin oldukça azaldýðý þu yaz günlerinde bence bulunmaz bir alternatif muhalefetin çatý aday arayýþ mecerasý...
Ancak yiðidi öldür hakkýný ver; þimdiye kadar bu konuda, en esaslý aday olarak Rifat Bey öne çýktý. Rifat Hisarcýklýoðlu’nun TOBB Baþkaný olmasý dolayýsýyla bu mevzu tabii ki bu köþenin de ilgi alaný.
Nedir sahi bu TOBB?
Olur ya da olmaz, kiþisel tutumu nedir, burada dengeler nasýl iþler bilemem ama TOBB Baþkaný’nýn, bütün bu süreçte, darbeci vesayete baðlý eski Türkiye’yi yeniden ýsýtýp da önümüze sürmek isteyen ‘baðzý’ güçler tarafýndan her çaresiz iktidar arayýþýnda isminin gündeme gelmesi üzerinde durulmaya deðer... TOBB’un bir ‘sivil’ toplum örgütü olarak yapýsý, imkanlarý ve Ankara’da tuttuðu yeri de biz bu vesileyle tartýþmalýyýz.
Bugün TOBB, zorunlu üyesi olan iþletmelerden 45 farklý kalemde aidat almaktadýr. TOBB iþtiraki 16 þirket olduðunu biliyorum ve bu þirketler özel statüde -denetlenemez- þirketlerdi. Bundan bir süre önce Cumhurbaþkanlýðý Devlet Denetleme Kurulu (DDK), kamu kurumu niteliðindeki meslek kuruluþlarý ile ilgili bir rapor üretmiþti. Bu raporda TOBB’a iliþkin olarak, aylýk 27 bin TL maaþ alan yöneticilerden faturalanamayan harcamalara, üye aidatlarýnýn belirsizliði ve fahiþliðinden, usule aykýrý siyasi baðlantýlara kadar olumsuz yönde 17 unsur tespit etmiþti. DDK, bu kuruluþlara özellikle gelirlerin harcanmasý ve belirlenmesi baþta olmak üzere tüm mali konularda sýký denetim getirilmesini öngörmüþtü. Ancak DDK raporundaki bu çok önemli hususlarýn üzerine gidildi mi, TOBB’un üniversitesi ve finanse ettiði düþünce kuruluþu ile ilgili ne gibi denetimler yapýldý, buralardaki harcamalar, üniversitenin edinimleri ne kadar ilgili kanunlara uygun; iþte bu sorular bence hâlâ açýkta ve TOBB, dünyada bir örneði olmayan ‘sivil’ (!) toplum kuruluþu olarak, bence bütün bu sorularýn cevabý açýkta kaldýkça bu ülkede eski, kirli senaryolarýn, ne yazýk ki, kendisi tercih etmese de baþ aktörü olacaktýr. Bakýn benzer durum TMMOB gibi mesleki kuruluþlar için de vardýr. Ama TOBB’un bütün bu yapý içindeki yeri ayrýdýr ve TOBB 1.5 milyonu bulan üyesi, Anadolu’nun her yerine yayýlmýþ -zorunlu- ekonomik ve siyasi örgütlülüðü ile ayný zamanda, Türkiye’nin en büyük -örtülü- siyasi partisidir de... Þimdi buna hemen ‘hayýr TOBB mesleki, ekonomik bir güçtür’ itirazý gelecek ama þunu söyleyeyim hemen; özellikle Mussolini döneminde Ýtalyan faþizmi korporatist meslek örgütlenmeleri üzerine oturmuþtur ve faþizmin en saðlam ve yaygýn örgütlenmesi, her zaman, korporatist, yarý resmi meslek örgütleri temelinden inþa edilmiþtir.
Darbe örgütleri...
Bu yapýya sendikalar -hem iþçi hem de iþveren tarafýndan- dahil olunca tablo tamamlanmýþtýr. Nitekim 28 Þubat sürecinde TOBB, TESK, TÝSK ve DÝSK, Türk-Ýþ’in nasýl bir araya geldiklerini, hatta bunlarýn toplamýna 28 Þubat’ýn ‘beþli çetesi’ dendiðini biliyoruz. O zaman devam edelim; bugün TOBB’un iþtirakleri bile karþýmýzda nasýl bir güç olduðu hakkýnda fikir verebilir; TOBB’un Ordu Yardýmlaþma Kurumu (OYAK), Türk Standartlarý Enstitüsü (TSE), Merkez Bankasý gibi stratejik iþtirakleri vardýr. Bu arada Merkez Bankasý demiþken, TOBB Baþkaný, geçen gün verdiði demeçte Merkez Bankasý tartýþmasýna katýldý ve ‘Merkez Bankasý baðýmsýz olmalý’ dedi.
En esaslý muhalefet...
Þimdi tam Ankara’nýn göbeðinde, devletin, aþaðý yukarý tüm stratejik iktisadi kurumlarýna iþtirak eden, askerlerle ticari organik iliþkileri olan, gelirlerinin hesabýný kendisi bile bilmeyen ve DDK raporlarýna ve uyarýlarýna raðmen, doðru dürüst denetlemeyen, devasa üniversitesi, düþünce kuruluþu olan ve hem üniversitede hem de düþünce kuruluþunda, Türkiye’nin ekonomi ve dýþ politika alanlarýnda attýðý tüm stratejik adýmlarda, içten içe ama -bence CHP’den bile esaslý- bir muhalefet yürüten, Anadolu’nun en ücra köþesine kadar örgütlü korporatist bir yapýdan bahsediyoruz. Türkiye, eðer ki demokratikleþmek istiyorsa, bu korporatist meslek örgütlerinden kurtulmalýdýr; bu, en önemli demokratik adýmdýr. Buna devletin hatta 27 Mayýs darbesinin ürettiði sarý sendikalar ve bunlarýn izdüþümü olan iþveren örgütleri de dahildir. Mesala biz, Soma faciasýnda, iþveren örgütlerini -TÝSK gibi- payýný hiç konuþmadýk. Bunu da konuþalým.
Baþka bir ‘þey’ yapacaðýz!
Türkiye, bugün bütün bu korporatist yarý resmi meslek örgütlerini, sözüm ona sivil görünümlü iþveren örgütlerini yeniden bu dönemde masaya yatýrmalýdýr. TÜSÝAD Baþkaný’nýn, iþçilerin direniþini, onlarý hayvan pisliðine boðarak önlemesi ile bir zamanlar Jandarmanýn Doðu’da köylülere insan pisliði yedirmeye kalkmasý arasýnda hiçbir fark yoktur. Türkiye ikincisinden çözüm süreci ile kurtuluyor ama birincilerden hâlâ kurtulamadý. Çünkü bu topraklarýn ve bu topraklarda yaþayanlarýn çýkarlarý ile kendi uzun vadeli çýkarlarýný ortaklaþtýran bir sermaye sýnýfý çýkmadý bu ülkede. Literatürde buna ‘milli burjuvazi’ deniyor. Artýk geç; bu devirde burjuvanýn millisi falan olmaz artýk diyeceksiniz; evet doðru... O zaman biz de ‘baþka bir þey’ yaparýz. Bunun anlatýsý da elimizin altýnda... Ama þu Cumhurbaþkanlýðý seçim sürecini iyi izleyin; adaylara, aday adaylarýna iyi bakýn. Karþýnýzda, tek parti diktatörlüðünden, 27 Mayýslardan, 12 Martlardan, 12 Eylüllerden ve 28 Þubatlardan gelen eski Türkiye filmi oynayacak, bu Türkiye’nin aktörlerini, örgütlerini ve çaresiz oyuncularýný tekrar ve tekrar göreceksiniz.