Meþruiyetini hangi acý tecrübelerden alýrsa alsýn, neticede, Kürt siyasi hareketi etnik, coðrafi ve sert ideolojik sýnýrlarý olan bir hareket. Tam da bundan dolayý, hala Kürtlerin bile birinci tercih ettiði siyasi hareket olamýyor. Bu durumun deðiþmesi için konforlu siyasi alanlarýnýn dýþýna çýkmalarý gerekiyor. Bu elbette oldukça riskli ama anlamlý bir siyasi aktör olmak için tek çýkýþ yolu. Lakin BDP’nin dilemmasý tam da burada baþlamaktadýr.
Öcalan’ýn bir elit deðiþimi önermeden ya da elit deðiþiminin önünü açmadan, son yýllarda ortaya koyduðu açýlýmlardan anlaþýlan, bu durumun bir ‘normalleþme sancýsý’ olarak açýk bir þekilde hissedildiðidir. Lakin ‘Ýslam, demokratikleþme, Türkiye’nin tamamýný kucaklama, Ortadoðu perspektifine sahip olma’ vb. baþlýklar altýnda yapýlan tartýþmalarýn sahici bir hale gelmesi araçsallaþmamasýyla mümkündür. BDP ne zaman kati bir normalleþme azmi ortaya koyarsa, risk almamýþ olur? Böylesi bir sorunun, yanlýþ bir sual olduðu idrak edilmediði sürece bir tek cevap verilmeye devam edilecektir: Hiçbir zaman! Öcalan, þimdilik, mezkur soruya, mütevazý ‘hemen normalleþme’ cevabý veriyor. Lakin bu cevap oldukça eksik. Tamamlanmasý ise BDP ve PKK’nýn elinde. Kriz de burada çýkýyor zaten. Normalleþme sürecinin hitama ermesi için hem siyasi elitleri deðiþmeli hem de silahlara tartýþmaya yer býrakmayacak þekilde veda edilmesi gerekiyor. Aksi takdirde bugünlerde açýlým þeklinde okunabilecek ve kýsmen olumlu duran adýmlarýn tamamý araçsal taktik hamleler olmanýn ötesine geçemeyecektir.
***
Kürt siyasi hareketinin normalleþme sancýsýnýn test edileceði cumhurbaþkanlýðý seçimleri de, BDP’nin ülkenin tamamýný ilgilendiren bir meselede aktör olmasýnýn önünü açýyor. Benzer bir imkan geçmiþte BDP’nin önüne gelmiþ ve çok kötü bir sýnav vermiþti. 2010 Anayasa referandumu sýrasýnda, deðiþimden yana tavýr almak yerine, yýllarca zulmü altýnda inlediði statükoyu tercih etmiþti. BDP cumhurbaþkanlýðý seçimlerinde alacaðý tavýrla, sadece seçimlerde bir aktör olmayacak, dört yýl önceki ayýbýný da kýsmen telafi etme þansý yakalayabilir. 2010’da darbe ürünü anayasanýn deðiþmesini, Erdoðan karþýtlýðýna tercih eden BDP, anti-siyaset pozisyonu olan boykotu trajik bir þekilde tercih etmiþti. 2014 Aðustos’ta BDP’nin önünde benzer bir imtihan bulunuyor. BDP, 2010 tavrýný sürdürmeyi tercih ederse sadece normalleþme sancýlarýný derinleþtirmekle kalmayacak, Türkiye’nin tamamýný ilgilendiren bir baþka momentte yine anti-siyaseti tercih etmiþ olacak.
Benzer bir krizi, 2010 Irak seçimlerinde, IKBY de yaþamýþtý. Irak’ýn tamamýna hitap eden Irakiye’nin bir parçasý olmak yerine kendi baþýna hareket etmiþti. Seçimleri Irakiye kazanmasýna raðmen, diðer partilerin koalisyonu ile kurulan Maliki hükümeti ile en yoðun krizleri Kürtler yaþadýlar. Genel Irak siyasetinde ‘siyasal abra’ rolüne soyunan Kürtler, siyasi terazide ancak dengeye ihtiyaç duyulan durumlarda anlamlý olmayý baþtan kabul etmiþ oldular. Oysa Irak siyasetinde anlamlý bir aktör olmak en baþtan siyasal pasifizme denk gelen dengeleyici rolünden çýkmayý icbar etmekteydi. Sonuçta dengesizlikler üzerine kurulu Irak siyasetinde, 1990’lardan kalma ‘36. Paralel dünyasýna’ sýkýþýp kalmanýn Kürtlere bir hayrý olmadýðýný en açýk bir þekilde bugünlerde görüyoruz.
Benzer bir ‘36. Paralel tuzaðý’ BDP için de geçerli. BDP’nin ‘Türkiyelileþme’ olarak kodladýðý açýlýmý yapmasý için cumhurbaþkanlýðý seçimleri önemli bir fýrsat sunuyor. Seçimlerde yapacaklarý açýk tercihi siyasete tercüme etmekte baþarýlý olurlarsa, sadece meþruiyet zeminini geniþletmekle kalmayacaklar. Ayný zamanda bir an evvel yüzleþmeleri gereken normalleþme sancýlarýný dindirmek için gerekli olan adýmlarý atma cesareti yakalayabilirler. Aksi istikamet ise yeni hiçbir þey üretmeyeceði gibi Kürtlerin tabii tercihleriyle de karþý karþýya gelmelerine yol açabilir. Bunun için çözüm sürecine Kürtlerden gelen yoðun desteðe bakmak tek baþýna yol gösterici olabilir.