Baþbakan Yýldýrým ve MHP lideri Bahçeli arasýndaki görüþmenin somut adýmlarý belli oldu. AK Parti’nin hazýrladýðý yeni anayasa taslak metni MHP’ye ulaþtýrýldý. Þimdi iki partinin uzmanlarý metin üzerinde bir çalýþma yapacaklar.
Baþkanlýk Sistemini konuþurken bir sürprizle karþý karþýyayýz. Sayýn Bahçeli “bize ulaþan metinde ‘cumhurbaþkaný’ ifadesi geçiyor” dedi.
Cumhurbaþkaný Erdoðan da dün Pakistan ziyareti öncesinde “Çalýþmanýn ‘baþkanlýk ya da cumhurbaþkanlýðý’ olmasýnda benim için herhangi bir sýkýntý söz konusu deðildir” açýklamasýný yaptý.
AK Parti’nin, “Baþkanlýk Sistemi” ifadesindeki ýsrardan vazgeçtiði anlaþýlýyor. Bunun isabetli olduðunu ve “Cumhurbaþkanlýðý Sistemi” ile orta yolun bulunduðunu söyleyebiliriz. Çünkü “Baþkanlýk” üzerinden öylesine bir algý operasyonu yürütüldü ki, “Erdoðan, diktatörlük istiyor, Türkiye otoriterleþtiriliyor” algýsýný kýrmak imkansýz hale geldi. Ayrýca Parlamenter sistemi tercih ettiðini açýkça belirten MHP de bu “Baþkanlýk” ibaresinden dolayý köþeye sýkýþtýrýlýyor, ilkelerinden vazgeçmekle eleþtirilerek baský altýna alýnýyordu.
“Baþkanlýk” yerine “Cumhurbaþkanlýðý” sistemi denmesi evet, Sayýn Erdoðan’ýn da ifade ettiði gibi bir sýkýntý doðurmuyor. Dünkü haberlere göre MHP’ye iletilen teklifin özünde iki temel deðiþiklik var:
Birincisi, Cumhurbaþkanýnýn partisiyle iliþkisi kesilmiyor. Pakistan’a giderken yaptýðý açýklamalarýn içinde Sayýn Erdoðan’ýn þu ifadesi de var: “Benim kanaatim cumhurbaþkanýnýn partisiyle iliþiðinin kesilmesi bir defa ülkedeki siyasi etkinliðin, aktif yapýnýn zafiyet bulmasýný getirir.”
Bu gerçeðin iki örneði var. Turgut Özal ve Süleyman Demirel, Çankaya Köþkü’ne çýkýp, partileri ile iliþkileri kesildiðinde, Anavatan Partisi de, Doðru Yol partisi de tabela partisine dönüþtü. Çünkü iki lider de partilerinin kurucusu, her þeyi idi. Etkileri kalmayýnca partilerinin yanlýþ ellere geçtiðini, geçirildiðini düþündüler. Kendilerini sevenleri, baðlýlarý ile müdahale etmek istediler, bu da partilerinin bölünmesini hýzlandýrdý. Türkiye’nin siyasi istikrarý, ekonomisi, kalkýnmasý bu durumdan ciddi zarar gördü. Kaybeden Türkiye oldu.
Sayýn Erdoðan bu gerçeði en iyi bilen insandýr. Anavatan Partisi ile Doðru Yol Partisi’nin, dolayýsýyla Türkiye’nin baþýna geleni seyretmek onun karakteri, dava inancý, sorumluluðu ile asla baðdaþmaz.
Yeni anayasa deðiþiklik metninin özündeki ikinci önemli deðiþiklik, Yürütmenin baþýnýn Baþbakan deðil, Cumhurbaþkaný olmasýdýr. Bugünkü Anayasaya göre “Baþbakan, Türkiye Cumhuriyeti’nde yürütmenin baþýdýr.” Anayasa deðiþiklik metninde ise; “Cumhurbaþkaný Devletin ve yürütmenin baþýdýr. Yürütme yetkisi Cumhurbaþkanýna aittir” deniyor.
Baþbakandaki yetkiler, Cumhurbaþkanýna geçmektedir. Bu da iki baþlýlýðý ortadan kaldýran, yürütmede istikrarý saðlayacak olan deðiþikliktir. Ayrýca “Cumhurbaþkaný Yardýmcýlýðý” da ihdas ediliyor. Bakanlar Kurulunu tamamen Cumhurbaþkaný belirliyor. Bakanlar doðrudan cumhurbaþkanýna karþý sorumlu oluyor.
Açýklýða ve netliðe kavuþmasý gereken husus; Meclis’in görev ve yetkileri, seçim sisteminin nasýl olacaðý ve yargý baðýmsýzlýðý ile tarafsýzlýðýnýn nasýl saðlanacaðýdýr.
Anayasa deðiþikliði Meclis’ten geçip referandumda kabul edilse bile sistem 2019’dan itibaren iþlemeye baþlayacaktýr. Tartýþmak, uzlaþmak ve ortak aklý devreye sokmak için yeterli bir süre olacaktýr.
15 Temmuz darbe giriþimi evet, yönetimde istikrar arayýþý ve devlete paralel yapýlara bir daha fýrsat/imkân tanýmama açýsýndan bir milattýr.