Eskiler, ‘her gördüðün sakallýyý deden sanma’ derlerdi; her gördüðünüz cumhuriyeti de sakýn ola demokrasi sanmayýn!
Çok karýþtýrýlan bir þey de, cumhuriyetle demokrasi arasýndaki iliþkidir. Bizde demokrasiye cumhuriyetle birlikte geçildiðine iliþkin o kadar yanlýþ bir bilgi var ki, tam bu noktada ‘saðolasýn millî eðitim’ demeden geçmek de olmaz, bu ikisinin ayrýlmaz bir bütün oluþtuðu düþüncesi bayaðý yaygýn. Oysa durum göründüðünden çok daha karmaþýktýr. Þöyle ki; bütün cumhuriyetler demokrasi deðildir; bütün demokrasiler de cumhuriyet deðildir; bazý cumhuriyetler demokrasi iken; bazý demokrasiler de cumhuriyet deðildir. Bu karýþýklýðý çözmeye çalýþalým,
Cumhuriyet nedir? Monarþi nedir?
Önce cumhuriyetin ne olduðunu tarif etmemiz lâzým: Cumhuriyet, monarþinin rakibi ve alternatifidir. Devlet baþkanýnýn nasýl tâyin edileceðine iliþkin soruya vereceðiniz yanýttan sadece biridir. Eðer devlet baþkanýnýn herhangi bir seçim olmaksýzýn, belirli bir ailenin (hanedanýn) belirli bir veraset usûlü ile iþbaþýna gelmesinden yanaysanýz; monarþistsiniz demektir. Monarþiler de, çeþit çeþittir. Osmanlý monarþisi, uzun yýllar, pek çok çaðdaþý gibi, mutlak monarþiydi. Yani sultanýn egemenliðini sýnýrlayan ve kayýtlayan bir anayasadan yoksundu. Pek çok Batý monarþisinde de olduðu gibi. Fakat zamanla Batýda mutlak monarþiler, anayasal geliþmeler karþýsýnda egemenliklerini kaybettiler.
Bu süreç, Osmanlý’da 1876 yýlýnda Genç Osmanlýlar hareketinin baþarýsý ile bir anayasaya dönüþerek kendisini gösterdi. Bu, pek kýsa ve adýna sonradan, ikincisi de gelecek olmasýndan ötürü, I. Meþrutiyet denilen dönem, Batý örneðine göre sultanýn egemenliðinin az çok sýnýrlandýrýlmak istendiði, fakat II. Abdülhamid’in dizginleri eline almasýyla birlikte sona eren bir dönem oldu. Ama ‘hâkimiyeti millîye’ fikri Osmanlý siyasal hayatýnda silinemez izler býraktý.
Bugün meþruti monarþi ya da anayasal monarþi dediðimiz þey, devlet baþkanýnýn seçimsiz ve veraset usûlü ile iþbaþýna geldiði sistemin adýdýr. Kral ya da kraliçe, günümüzde artýk tamamen yetkisiz ve sembolik bir makama sahiptir. Ama bunun böyle olmasý yüzlerce yýllýk bir sürecin sonucunda olmuþtur.
Cumhuriyet ise, devlet baþkanýnýn seçimle iþbaþýna geldiði bir baþka seçenektir. Ýster parlamento tarafýndan seçilsin; isterse halk tarafýndan seçilsin, devlet baþkanýnýn iþbaþýna gelme yöntemi artýk tamamen deðiþmiþtir. Devlet baþkanýna tanýnan yetkiler ise, anayasal bir sorundur. Tamamen sembolik yetkilerle donatýlmýþ devlet baþkanlarý olabileceði gibi; anayasal bakýmdan yetkileri hayli geniþ devlet baþkanlarý da olabilir. Günümüzdeki baþkanlýk sistemleri yaklaþýk olarak buna tekâbül eder. Cumhurbaþkanlarý zaman zaman çok geniþ yetkilerle donatýlmýþ iken; Avrupa’daki monarþiler sembolik bir hâtýradan ibaret kalmýþtýr.
Monarþi örnekleri
Meselâ, bugün bile ‘demokrasinin beþiði’ olarak tanýmlanan Ýngiltere, tarihi boyunca, minicik bir zaman aralýðý dýþýnda, hiçbir zaman cumhuriyet olmadý. Olamadý. Ama monarþi, Ýngiltere’nin demokrasi olmadýðýný göstermez. Týpký Danimarka’nýn, Ýsveç’in, Norveç’in, Belçika’nýn, Lüxemburg’un, Ýspanya’nýn, Monaco’nun, Hollanda’nýn da anayasal monarþiyle, ama ayný zamanda da demokrasiyle yönetilmekte oluþu gibi. Bütün bu ülkeler, aslýnda günümüzde demokrasinin en geliþmiþ örnekleri olarak zikredilirken, devlet baþkanlarýný seçmezler. Biz de arada bir, tahtýn dünyaya yeni gelmiþ varislerini, ondan bir adým önce hanedan mensuplarýnýn evliliklerini, pýrýltýlý ve þýk kýyafetli, ama hafif orta çað görünümlü sahneler eþliðinde televizyonlarýmýzdan genellikle keyifle izleriz. Hanedan dedikodularýna da bayýlýrýz! Bu ülkelerin ve toplumlarýn geliþmiþlik seviyesine genellikle imrenerek, demokrasilerinin geliþmiþliðini özlemle anlatýrýz.
Ama galiba, bütün bunlarý yaparken, hiç aklýmýza gelmeyen ‘küçük ayrýntý’, cumhuriyetin olmadýðý bir yerde nasýl olup da bu denli geliþmiþ demokrasilerin yaratýlabildiði ve yaþatýlabildiðidir. Yanýt açýk: Çünkü demokrasi, anayasal monarþide de olur! Týpký Osmanlý’da da II. Meþrutiyet’ten itibaren birkaç yýl süren ‘hâkimiyeti millîye’ döneminde olduðu gibi. Týpký 1908 sonrasýnda çeþitli siyasî partileri, dernekleri, gazete ve dergileri, seçimleri ile bizde de anayasal bir monarþi ortamýnda, demokrasinin filizlendiði gibi. Maalesef, birincisinden azýcýk daha uzun sürse de, Balkan savaþý sýrasýnda Ýttihatçýlarýn Bâbýâli baskýný ile birlikte, en azýndan kâðýt üzerinde devam ediyor gözükse de, bu dönemin de sonunun geldiðini hatýrlayarak tabiî. Demokrasi, monarþi ile de olur, cumhuriyet ile de. Yani demokrasinin monarþi ya da cumhuriyetle uyuþmazlýðý yoktur.
ORTA ÇAÐ KALINTISI KRALLIKLAR
Bizim millî eðitim sistemi, Osmanlý’dan cumhuriyete geçiþi, büyük bir kesinti olarak aktardýðýndan; cumhuriyeti ise, geçmiþe tam bir alternatif olarak betimlediðinden, cumhuriyet, bizde ‘Osmanlý’nýn orta çað sultanlýk rejimi’ne karþýlýk, modern dünyaya uyum saðlama çabasýnýn en geliþkin türü olarak algýlanmakta. Osmanlý siyasî sisteminin en azýndan son elli yýlýnda görülen radikal deðiþiklikler göz ardý edilince, ‘orta çað Osmanlý rejimi’ne alternatif bir cumhuriyet rejimi tablosuyla karþýlaþmak kaçýnýlmaz. Oysa bizde cumhuriyet de ‘hâkimiyeti millîye’ fikrinin üzerinde yükselmiþtir. Kýsa bir süre sonra bu slogan sadece kâðýt üzerinde kalsa da... Cumhuriyeti demokrasi gibi algýlama ve yansýtma yanýlgýsý biraz da buradan ileri geliyor. Bizde cumhuriyetin yirmi yýlýnda demokrasi olmadý; cumhuriyetin sonraki döneminde ise, demokrasi, kesintileriyle, gelgitleriyle, zigzaglarýyla, sýnýrlarý ve kýsýtlarýyla da olsa, siyasal hayatýmýzýn parçasýydý. ‘Hâkimiyeti millîye”yi Osmanlý monarþisi içinde yaþadýk; cumhuriyette sürdürüyoruz. Demokrasinin hâlâ kýsýt ve sýnýrlarýný geniþletme uðraþýsý içindeyiz. Ama unutmalýyým ki, demokrasi zaten bir kez kurulan ve sonra otomatik olarak çalýþmaya devam eden bir siyasal sistem deðil. O, hemen hemen hergün yeniden çalýþtýrýlmasý gereken bir sistem. Sýnýrlarý da, zaman içinde deðiþkenlik gösteren bir sistem. Her nesil demokrasiyi yeniden oluþturmak zorunda. Kendi anlayýþýna ve kendi felsefesine göre. Bu bakýmdan demokrasi, aslýnda evrenin geniþlemesine benzer þekilde, sürekli kendine yeni alanlar açan bir sistem. Ýlk patlamadan bu yana epey zaman geçti; ama demokrasi ilk tanýmýnýn çok ötesine bu sayede geçmeyi baþardý. Galiba o tanýmlanmaktan çok, yaþanan bir sistem olacak.
CUMHURÝYETÝN TEMEL DEÐERLERÝ
Son yýllarda sýk duymaya alýþtýðýmýz bir cümle daha; ama bir cumhuriyetin tek bir temel deðeri vardýr; o da devlet baþkanýnýn seçimle iþbaþýna gelmesinden ibarettir. Bunun dýþýnda her cumhuriyetin kendine özgü deðerleri olduðu söylenebilir. Ama ortak noktasý demokrasi deðildir; hem de hiç deðildir. Çünkü, pek çok cumhuriyet demokrasiyi barýndýrmaz. Meselâ, Rusya, Sovyetler Birliði iken de cumhuriyetti; sosyalist bir cumnhuriyetti; bu bakýmdan temel deðerlerinden biri de, proleterya diktatörlüðüydü. Sonra rejim deðiþti; ama cumhuriyet yerli yerinde kaldý. Bugün Rusya’da cumhuriyetin temel deðerlerinden birinin galiba Putin hakkýnda pek öyle ileri geri konuþmamak olduðunu söyleyebiliriz! Sosyalist cumhuriyet, kapitalist cumhuriyet olabilir. Meselâ, Çin Halk Cumhuriyeti, elbette cumhuriyettir. Ama demokrasi olduðunu söyleyen var mýdýr? Hele Kuzey Kore, sapýna kadar cumhuriyet galiba! Fakat yönetim babadan oðula geçiyor! Siyaset bilimi literatürüne sanýrým yepyeni bir sistem örneði katmaya çalýþýyorlar. Küba da cumhuriyet; fakat orada da yönetim yetkisi aile içinde aðabeyden küçük kardeþe devredilebiliyor! Bütün bunlar, bir cumhuriyetin demokrasi olmayabileceðini bize göstermektedir. Ýran Ýslâm Cumhuriyeti gibi örnekler de var tabiî. Ýran’da demokrasi olduðunu söyleyen gerçekten var mý? Yani cumhuriyet, sosyalist ve kapitalist bir sistemde olabilir. Ama temel deðerleri de farklý olur.
Suriye, Irak örneklerinde cumhuriyetlerin basit diktatörlükler, hatta aile diktatörlükleri olduðunu da gördük. Arap krallýklarý ise, demokrasiden uzak rejimler. Monarþiler, ama demokrasi deðiller. Latin Amerika ülkeleri, uzun yýllar boyunca cumhuriyet altýnda askerî diktatörlüklerle yönetildiler. Monarþi, diktatörlük olabileceði gibi; cumhuriyet de diktatörlüðü önlemez, engellemez.