Cumhuriyetçi Parti 1988’den beri yapýlan her seçimde halk oyunu alamadý.
2004 seçimleri ise savaþ söylemlerinin baskýn olduðu bir seçimdi. ‘Terörle mücadele’ söyleminin taþýdýðý bir seçim tabii ki Cumhuriyetçiler’e yaramýþtý.
James Fallows benim de üzerinde düþündüðüm bir konuya deðinmiþ: “Kendimi bildim bileli Demokrat Parti ilk kez bu kadar organize ve ahenkli; ayrýca Cumhuriyetçiler’e kýyasla daha az fraksiyona bölünmüþ durumda ve insanlar birbirini sýrtýndan býçaklamýyor.” The Atlantic muhabiri Fallows, makalesine þunu da eklemiþ: “Bunu hayal etmek dahi insaný afallatýyor.”
Gerçekten de öyle. Bu durum aslýnda -pek çok kiþinin unuttuðu üzere- aday belirleme sürecinde baþladý. Cumhuriyetçiler tarafýnda gülünç tipler ön plandaydý (hâlâ öyle). Baþkan Obama ilk münazaradaki gafýyla neredeyse Demokratlar’ýn alýþageldik imajýný yeniden canlandýrýyordu ama partisi durumu toparladý. Demokratlar’ýn seçim kampanyasý profesyonel þekilde yürütüldü; Cumhuriyetçiler’i ise kendilerini komik duruma düþürdüler. Karl Rove’un korku salan usta politikacý imajý bunun sayesinde gereðinden çok maaþ alan aðlak bir velet þeklini aldý.
Daha da ileri gideyim: Demokratlar artýk devletin doðal partisi gibi görünüyorlar. Baþkan John W. Bush ülke yönetmenin her alanýndaki beceriksizliðiyle ün yapmýþtý zaten; geriye kalan tek þey siyasi hüner idi ve þimdi o da tükendi. Medya bile artýk Amerika’nýn o fantezilerinde yaþattýðý ‘merkez sað’ ülke olmadýðýný fark etmeye baþladý. Biz çeþitlikler barýndýran bir ulusuz; hem etnik alanda hem de diðer konularda. Pek çok liberal görüþ artýk gayet de ana akým oldu.
Yine de fazla böbürlenmeyelim; bu yeni ve efektif koalisyon eðer çantada keklik sayýlýrsa parçalanabilir.
Obama’yý 2012’de neredeyse mahvedecek ve hâlâ tehdit oluþturmasý muhtemel þey de nedir biliyor musunuz? Temel Demokrat deðerlerine ihanet; bütçe açýðý üzerine yapýlan ‘Büyük Pazarlýk’ gibi. Eðer Obama devlet gelirlerine dair muðlak vaatler (ilk fýrsatta vazgeçilecek vaatler) için, misal, emeklilik yaþýný yükseltirse veya önemli bir ekonomik konuma yanlýþ insaný getiriþe her þey çökebilir.
Bilgi kuramýndan ölmek
Talking Points Memo Editörü John Marshall, geçenlerde kýsmen okurlarýyla ama ayný zamanda kendi kendine oldukça ilginç bir tartýþmaya tutuþtu. Konu: Cumhuriyetçilerin seçim anketleri bozgunu. Bugün inanmasý zor geliyor ama öyle gözüküyor ki Cumhuriyetçi Parti seçim gün sandýk baþýna rüya görerek gitmiþ. Hem taban hem de örgütüyle beraber tüm parti, yandaþlarýnýn gerçekleþtirmediði tüm anketlerin hileli olduðuna ve zaferi garantilediklerine inanýyormuþ. John’un okurlarýnýn yazdýklarýna bakýlýrsa aslýnda durum kendi içinde mantýklý. Günümüzün Cumhuriyetçi Partisi, iklim deðiþikliði olsun, makroekonomi olsun kesin gerçekleri reddetmesiyle ünlü.
Clinton dönemindeki yükseliþ ve Bush dönemindeki çöküþe raðmen hâlâ arza dayalý ekonomiye inanan bir parti neden anketlere büyülü müdahaleler yapýldýðýný düþünmesin ki? Fakat Cumhuriyetçiler uzun bir süre siyasi maharetleriyle korku salmadýlar mý? Bu ikisi nasýl açýklanabilir?
Ben aslýnda hiçbir zaman gerçekten o kadar iyi deðil, sadece þanslý olduklarýna inanýyorum ve böyle düþünen de bir ben deðilim. Hatýrlayalým, Rove bir zafer turnesiyle vakit harcarken neredeyse 2000 seçimlerini batýrýyordu. Eðer yanlýþ basýlmýþ oylar, adlarý seçim listesinden silinmiþ mahkumlar ve partizan bir Yüksek Mahkeme gibi etkenler olmasaydý Al Gore rahatlýkla seçilecekti.
Bir istisna hariç, Cumhuriyetçi Parti 1988’den beri yapýlan her seçimde halk oyunu alamadý. 2004 seçimleri ise savaþ söylemlerinin baskýn olduðu bir ‘khaki seçimi’ idi. Seçmenlerin Bush hükümetinin zafer naralarýndan baþka bir þey duymadýklarý, ‘terörle mücadele’ söyleminin taþýdýðý bir seçim tabii ki Cumhuriyetçiler’e yaramýþtý.
11 Eylül diye bir þey yaþanmadýðýný varsayalým. Zannedersem o durumda Cumhuriyetçiler’in 2002’de Meclisi ve 2004’te Beyaz Saray’ý kaybedeceklerini rahatlýkla öne sürebiliriz ve kimse de mutlak Cumhuriyetçi çoðunluk gibi laflar edemez.
Ancak esas soru iþareti 2010 senesi; ki etkileri epey sürecektir çünkü Cumhuriyetçiler’e Beyaz Saray için büyük avantaj saðlayacak bir dolap çevirme fýrsatý sundu. Benim tahminim onun tesadüfi bir olay olduðu yönünde: Obama’nýn iþ çevrelerindeki þansýzlýðýnýn ekibinin hatalarýyla bir araya gelmesi ve artý olarak saðlýk sigortasý reformunun yetersiz bir þekilde savunulmasý sayesinde gerçekleþti. Eminim önümüzdeki aylarda bu konuda daha ciddi analizler okuyacaðýz.
Avrupa eleþtirilerin hedefi dikkatler yine üzerinde
Evangelist Franklin Graham’a göre Amerikan seçmeni diyeceðini dedi ve ülkeyi felakete giden yola soktu. Malum, eþcinsel evliliði yüzünden tanrýnýn gazabýna uðrayacaðýz ya. Öyleyse biraz rahatlayýp dikkatimizi Avrupa’ya yöneltebiliriz. Ekonomist Tim Duy’un dediðine göre orada durum hâlâ can sýkýcý. Duy, geçenlerde yazdýðý bir blog yazýsýnda “Euro Bölgesi’nde bir diðer sýkýntýlý büyüme senesi geçireceðiz” dedi ve ekledi: “Ufukta krize bir son gözükmüyor.”
Son zamanlarda Avrupa, hem dikkatler ABD seçimleri üzerinde olduðundan hem de þiddetli mali sýkýntýlar biraz dindiðinden dolayý, çok gündemde deðildi. Avrupa Merkez Bankasý’nýn tahvil satýn alma yönünde istekli olmasý Avrupa’nýn çevre ülkelerinin þaþýrtýcý þekilde daha çok tasarruf uygulamasýný kabullenmesiyle birleþince, sonuç tahvil faizlerinde küçülme ve ani ekonomik iflas riskinden biraz daha uzaklaþma oldu. Ancak tasarrufun ve iç devalüasyonun makroekonomisinde bir iyileþme yok: Ýþsizlik halen hýzla artmakta ve bir noktadan sonra getireceði yük kaldýrýlamaz olacak. Bunun Ýspanya ve Yunanistan’dan ibaret bir mesele olmadýðýný belirtmekte de fayda görüyorum. Euro Bölgesi’ne bütün olarak baktýðýmýzda, aslýnda parasal tarafýnda dengeleme olmaksýzýn esaslý bir mali kemer sýkma politikasý izlediðini görürüz.
Bu sayfada IMF’nin Mali Gözlem’inden alýnma bir ölçüt var; Euro Bölgesi’ndeki genel mali durumu, dönemsel ayarlanmýþ faiz dýþý fazlayý (yani bütçe dengesinin ekonomi böyle bunalýmda olmasaydý faiz ödemelerini dikkate almayýþýný) gösteriyor. Bu tasarruf yönünde büyük bir adým, 1937’deki kadar büyük.
Dediðim üzere, parasal bakýmdan dengelemeyle alakasý yok. Bir de Avrupalýlar ekonomi neden kötü demiyorlar mý? Ha, bir de Avrupa Komisyonu IMF’ye tasarruf etkileri konusunda itiraz ederek ve güven perisine inancýný yineleyerek durumu daha þahane kýlýyor.
Arka plan: AVRUPA
Çatýþan ekonomik analizler
Dört yýl önce, Avrupa’daki dýþ borç krizi yeni baþlarken, hem Avrupa Komisyonu hem de Uluslararasý Para Fonu (IMF) yüksek düzeyde borçlu olan ülkelere bütçe açýklarýný kapatmalarý için sert tasarruf tedbirleri uygulamalarýný tavsiye ettiler.
Ancak IMF yetkilileri ekim baþýnda duruþlarýný deðiþtirip yayýnladýklarý Dünya Ekonomik Görünüm raporunda tasarrufun negatif etkilerinin politikacýlar tarafýndan hafife alýndýðý iddiasýnda bulundular. Fona göre Avrupa zor durumdaki Euro Bölgesi üyelerinin tasarruf etkisini dengelemek için kur ayarlamasý yapma imkanlarýnýn olmadýðý bir likidite tuzaðýyla karþý karþýya ve bu ülkeler bütçe kesintileri ve vergi artýrýmlarýnýn getirdiði baský altýnda bunalýyorlar.
Organizasyon, ‘GIPSI’ (ülke adlarýnýn baþ harflerinden oluþan kýsaltma) diye anýlan Yunanistan, Ýrlanda, Portekiz, Ýspanya ve Ýtalya’da tasarruf gereksinimlerinin gevþetilmesi ve büyümeyi destekleyecek yeni bir bakýþ açýsý edinilmesini önerdi.
Gelgelelim, Avrupa Komisyonu’nun bundan bir ay sonra yayýmladýðý rapor IMF’nin bulgularýyla çeliþiyor. Komisyonun iddiasýna göre tasarrufun ekonomiye negatif etkileri hafife alýnmadý ve aslýnda daha önce öngörülen seviyedeler. Komisyon ayrýca sýkýntýdaki ülkelerin yaþadýðý ekonomik durgunluðun büyük oranda yatýrýmcýlarýn kendilerini güvende hissetmemelerinden kaynaklandýðý görüþünde. Baþka bir deyiþle, son zamanlardaki ekonomik daralmalar eðer önceden daha çok tasarruf uygulansaydý yaþanmayacaktý. Bu arada, büyük çaptaki sokak protestolarýna aldýrmayan Yunan hükümeti daha çok borç alabilmek için yeni bir bütçe kesintisi paketini onayladý. Bu stratejiyi eleþtiren bir makale yayýmlayan The New York Times yazarlarýna göre ‘Yunanistan ekonomisini kapatarak borçlarýný ödeyemez.’
Kýtanýn diðer tarafýnda, borçlu ülkelerin borçlanma masraflarýný düþürmeye çalýþan Avrupa Merkez Bankasý ise bu ülkelerden limitsiz miktarda tahvil almaya hazýr olduðunu açýkladý. Sadece bu açýklama bile güven artýþý saðladý ve hem Ýtalya hem de Ýspanya da tahvil getirilerinde düþüþ gözlemlendi.