Ak Partili bir eski bakanýn “Allah Cumhuriyet’i kuranlardan razý olsun” duasý bazýlarýný þaþýrtmýþ olmalý. Oysa þaþýrtmamalý. Sonuçta o dua çok geniþ bir kesimin hislerini de ifade ediyor...
Cumhuriyet döneminde yaþanan ve yaþatýlan yanlýþlýklar olmadý mý? Oldu elbette; ‘devlet’ denilen aygýt, hangi sistemle yönetiliyor olursa olsun, doðrularý yanýnda yanlýþlar da yapar... Esasen bunun için yalnýzca ‘cumhuriyet’ sistemine sahip olmak yetmiyor, ‘demokrasi’ de gerekiyor. Onun da yetersizlikleri ortada; dünyanýn dört bir tarafýnda ‘demokrasi’ namýna ne cinayetler iþleniyor...
Türkiye Cumhuriyeti çöken bir imparatorluðun yerine kuruldu. 20. yüzyýlýn baþlarýnda tarihe karýþan tek imparatorluk bizimki deðildi; üzerinde güneþ batmayanlarý da dahil bütün imparatorluklar o süreçte yerlerini farklý yapýlara býraktýlar. Cumhuriyet yerine, baþka bazý ülkelerde olduðu gibi, ‘monarþi’ ile yönetilmeye devam edebilirdik; bu denenmedi de deðil... Ýmparatorluðun en muhataralý dönemi o denemenin yapýldýðý Meþrutiyet dönemidir.
Olmadý. Yürümedi. Yürütemedik.
Spekülasyonlarýn eline tarihi terk etmek tehlikelidir; o yüzden “Birinci Dünya Savaþý’na apar topar sokulmasaydýk halimiz nice olurdu?” diye sormanýn da, ‘Cumhuriyet’ kurulduktan sonra yaþananlarýn yaþanmadýðý bir ülke tasavvuruna dair senaryolar üretmenin de bir yararý yok. Dahasý, Osmanlý’dan Cumhuriyet’e evrilirken, andýran durumlarda baþka ülkelerde rastlananlara benzer kanlý bir hesaplaþma yaþanmamýþ olmasý da önemli.
Fransýz Ýhtilâli’yle (1789) kapýsý aralanan köklü sistem deðiþikliklerinin yaþandýðý her ülkede çok kan döküldü. Bugün Suriye’de dökülen kanlarýn sebebi de gecikmeli bir sistem çatýþmasýdýr. Türkiye’de Cumhuriyet’i kuranlarýn rejim tasfiyesine giriþirken Osmanlý kaný dökmemeleri onlar adýna hayýrlý bir baþarýdýr.
Kanlý hesaplaþmalar Cumhuriyet’le önceki rejimin sorumlularý arasýnda olmadý; ‘Cumhuriyet’ projesinin sahibi kadro kendi arasýnda hesaplaþtý.
‘Cumhuriyet’ bir proje olarak Osmanlý döneminin verilerini tersine çevirme kabulü üzerine oturuyor. Osmanlý çaða ayak uyduramamýþ, asýrlar boyu rekabet yaþadýðý ülkelerle baþ edemez olmuþ, geleceðe umutla bakmayý saðlayacak özelliklerini de kaybetmiþti; ‘Cumhuriyet’ bu sebeple çaðý yakalayýp geçmeyi, baþkalarýyla rekabet yerine rakiplerin hiddetlerini üzerine çekmemeyi ve halkýna sürekli umut zerketmeyi tercih etti.
O gün için yanlýþ deðildi tercihler, uygulamalarda sorunlar yaþandý.
Bugünün Türkiyesi’nde baþ aðrýtan sorunlarýn altýnda yanlýþ uygulamalar yatýyor; ancak bir gerçeði de unutmamamýz gerekiyor: Eski ve güncel sorunlarýn çözümünü aradýðýmýz ortamý da demokratikleþme çabasýyla taçlanan Cumhuriyet sistemine borçluyuz. Ülkeyi bugün yöneten kadrolar da ancak böyle bir yönetimde ortaya çýkabilir ve iþbaþýna gelebilirdi.
Her sistem deðiþikliði kendini ‘mitler’ ile ifade eder; kendi kahramanlarýný öne çýkartýr ve geçmiþi yok sayan bir söylem benimser. Bizde sorun, baþlangýçta yalnýzca geçiþ dönemi için düþünülmüþ ‘kurucu mitler’in, kahramanlýk öykülerinin, Cumhuriyet öncesine dönük kötüleyici söylemin sonradan kalýcý hale dönüþtürülmesidir. Zamaný þimdi geldi, bugün de ‘O özellikler hep devam etsin’ zihniyeti tasfiye oluyor iþte.
Gelecek yýl ‘Cumhuriyet’in daha serinkanlý deðerlendirileceðine eminim.