Cumhuriyet rejimine geçeli yüzyýl oldu. Þimdi yeni yüzyýla doðuyoruz. Cumhuriyetin yeni yüzyýla doðmasý çok önemli bir gerçeklik. Tarihsel ve nesnel zamanýnýn ötesinde bir üst bilince, ruha ve akla uzanýr. Cumhuriyetin yeni yüzyýla doðmasý için bunu baþarmasý gerekir.
Cumhuriyet, bir siyasal düzen olarak saltanatçýlýktan üstün. Siyasal geliþmenin bir üst aþamasý. Siyasal katýlýmý sýnýf, hanedan ve grup düzeyinden öteye taþýyor. Halký vurguluyor. Fakat dünyada nice cumhuriyetler var ki tek sýnýf ve tek adam rejimleriyle birleþir. Tek parti sistemi olurlar. Sovyetler Sosyalist Cumhuriyetler Birliði, Çin Halk Cumhuriyeti, Arap Cumhuriyetleri böyledir. Bunlar tek ideoloji, tek parti, tek kiþi hâkimiyetine dayanýrlar. Ne demokrasi ne de çoðulculuða yer verirler. Bizim tek parti dönemi cumhuriyetimiz de böyledir.
Bizim cumhuriyet, 1950 yýlýnda büyük bir yenilenme geçirdi. Deri deðiþimine uðradý! Demokrasiye, siyasal katýlýma, çoðulcu siyasete, muhalefetin meþruiyetine yer vermeye baþladý. Vatandaþ idealini geliþtirmeye çalýþtý. Sað, sol, milliyetçi ve Ýslamcý siyasal hareketlere temsil imkâný sundu. Okullaþarak, þehirleþerek, sanayileþerek önemli atýlýmlarda bulundu.
Cumhuriyetimizin yeni yüzyýla doða bilmesi için beraberinde taþýdýðý çok temel bir sorunu aþmasý gerekir. Bahsettiðimiz üst aþamaya sýçrama ve yeni doðuþ da ancak bu þekilde gerçekleþebilir.
Nedir cumhuriyetin en temel sorunu?
Kuruluþu ile baþladý. Cumhuriyet rejimi, konsensusa dayalý sivil meclisin tasfiyesi ile doðdu. Askeri ve savaþçý ruhun öncülüðüyle ilan edildi. Siyasal rejim, bu ruha göre "iþgal" ve "kurtuluþ" diyalektiði üzerine inþa edildi. "Cumhuriyetin bekçileri" vardý her zaman. Her on yýlda yapýlan darbeler ile beraber "kurtuluþ" rollerini yerine getiren bekçilerdi bunlar. Atatürk de bir asker ve kurucu lider olarak buna göre imgelendi. Darbe, geleneðe dönüþtü. Devlet ve toplum "savaþ hali" ile yönetildi ve "savaþ hali" hep devam etti. "Beka" söylemi de buna eþlik ediyor.
Aydýnlarýmýz, entelektüellerimiz ve siyasetçilerimiz "yeni cumhuriyet" gibi ifadeler kullanarak, bu "savaþ halinden" çýkan bir cumhuriyet tahayyülünü dillendirdiler. Özellikle demokratik ve çoðulculuk siyasetinin etkili olduðu Özallý yýllar ve Erdoðan'ýn ilk iki döneminde buna yakinen þahit olduk.
Cumhuriyetimizin yeni yüzyýla doðmasýnýn tek bir yolu var. O da "savaþ halinden" çýkarak "medeni hale" geçmesidir. Çoðulcu, sivil ve antlaþmaya dayalý düzen/rejim bu þekilde gerçekleþir. Artýk savaþla/güvenlikle inþadan hukukla/barýþla inþa dönemine geçmeyi baþaran bir cumhuriyetimiz olmalý. Çünkü barýþla kurulan düzen, medeni bir düzendir. Savaþ halinden çýkýþtýr. Darbelerden kurtuluþtur.
Bunu nasýl yapacaðýz?
Yarým býrakýlan süreci tamamlayarak. Cumhuriyeti sivil/medeni ruh cephesiyle yeniden yapýlandýrarak. Bu da sivil sözleþmeyle gerçekleþebilir. Darbeler hukukundan kurtularak sivil/antlaþma hukukuna geçmeliyiz. Sivil/medeni sözleþme, salt sivillerin yaptýðý bir sözleþme deðildir. Medeni ruhu, sivil bilinci içinde taþýyan bir anlaþmadýr. Fert ve devlet, toplum ve egemenlik iliþkilerini korku ve savaþ temelinde deðil de medenilik temelinde yorumlanmasý... Özgürlükler, haklar ve sorumluluklar askeri/güvenlik bilinci yerine medenilik üzerinden düzenlenmesi... Bunlar da antlaþmalar ile gerçekleþebilir.
Medeni toplumlarda siyasal düzen antlaþmalara dayanýr. Toplumlar, anlaþmalar üzerine kurulur. Antlaþmalar ile de devlet yönetilir. Cumhuriyetimiz de yeni yüzyýla böyle girmelidir. Artýk savaþ halinden medeni hale geçmelidir. Yeni yüzyýla doðmak ve üst bilince sýçramak budur.
Bu cumhuriyete doðmak umuduyla, Türkiye Cumhuriyetimiz kutlu olsun!