Geçenlerde bir yazar, yazarlarý arasýnda olduðu ve rejimin adýný taþýyan bir gazetede yayýnlanan yazýsýyla; tâvizsiz, tam bir 'faþist zihniyetli kafa yapýsý'na sahip olduðunu ortaya koydu. Belki de ciddîye alýnmadýðý için, üzerinde durulmadý.
O kiþi, 'Cumhuriyet, 1950'de sona erdi...' diyordu. Ona göre, en azýndan 1973'lere kadar, yani ilk yarým yüzyýllýk dönem, devrim dayatmalarýyla geçmeliymiþ ki, 'kendi düzenlerine, zorbalýklarýna itiraz edecek, karþý çýkacak kimse, bir nesil yetiþmesindi' imiþ..
O kiþinin 'Cumhuriyet' dediði zaman dilimi, aslýnda, evet, 1923-50 arasý 27 yýllýk ve M. Kemal'in Fethi (Okyar) Bey'e, bizzat 'Bugünkü manzaramýz diktatörlük manzarasýdýr..' dediði dönem..
O kadar ki, kendisini, kullarýna 'Sonsuzluða kadar þef' ilân ettirenler, karþýlarýna bir müþkül çýkýnca, 'Bu iþ behemehal (mutlaka) yerine getirilecektir. Ancak, ihtimal ki, bazý kelleler koparýlacaktýr!.' þeklindeki çözümle hallediyorlardý, o müþkülleri..
Faþizm, yani, ferd'in toplum için gerekirse fedâ edilebileceðini, devlet kutsamasýný esas alan dünya görüþü. baþka neydi ki.)
Yukarýda aktardýðýmýz anlayýþtaki 'faþist' diktatörlüðün adý olmuþ, Cumhuriyet!!.. O faþist uygulamalarýn, topluma bir 'deli gömleði' gibi zorla giydirildiði durumun, 1923-50 arasýnda olduðunu, ve halkýn iradesiyle kýsmen yapabildiði kendi tercihini ortaya koymasý durumunun sahnelenmesiyle Cumhuriyet'in gerçekten cumhuriyet olmaya doðru bir merhale teþkil eden zaman dilimi ise, Cumhuriyet'in yok ediliþi imiþ!
*
Sözkonusu yazar efendinin, Cumhuriyet dediði zorbalýk döneminde, dünyada diktatörlükler olduðunu hatýrlamakta fayda var.. Ýtalya'da 'Duçe' unvanlý faþist lider Benito Mussolini; Almanya'da 'Führer' unvanlý nasyonalist sosyalizmin (nazizmin) baþbuðu, Adolf Hitler; Ýspanya'da, 'El Caudillo' unvanlý General Francisco Franko; Sovyet Rusya Komünist Ýmparatorluðu'nun baþýnda 'Stalin /Çelik adam' unvanlý (ve de gürcü etnisitesinden) Yosif Cuguvaþvili.. Yani hep yüce liderlerin, Þef'lerin, büyük kurtarýcýlarýn hüküm sürdüðü bir zaman dilimi..
Türkiye'de olanlar ise, bütün onlardan daha da ileride...
Hele de Meþrutiyet çalkantýlarý, Balkan ve Birinci Dünya Savaþý ve sonra da 1919-22 arasýnda 4 yýl kadar süren Yunanistan -Türkiye Savaþý'nýn, yani 20 seneye yakýn bir büyük boðuþmalar döneminin getirdiði maddî- manevî pek çok yýkýmlar, insan ve diðer diðer aslî güç kaynaklarýný yitirmiþ olan bir Müslüman halkýn açlýk ve sefalet içinde olmasýný fýrsat bilerek, o halkýnýn aslî inanç deðerlerine karþý topyekûn bir savaþ açmýþ bir laik tahakküm dönemi.. Ýþte, 1950 Seçimleri'yle son bulduðuna yas tutulan, karalar baðlanýlan bir tuhaf Cumhuriyet!.. Yani, bir ülkenin, halkýnýn ekseriyetinin (cumhurunun) iradesiyle yönetildiði iddiasý..
Halkýn ekseriyetinin iradesi nasýl mý belirleniyordu?
Þefler eliyle.. Halkýn aklý ermezdi, halk adýna, 'Þef'ler düþünürler ve karar verirlerdi..
*
Bir ülke halkýný 'sürü' yerine koyan, köleleþtirmeyi esas alan bir anlayýþýn, Cumhuriyetçilik adýna ve hem de 2022 yýlýnda dile getirilebilmesindeki sefil mantýðýn cür'etkârlýðý bu kertede..
*
Evet, öyle bir dönemde, Türkiye daha bir kolay ezilmiþti.. Emperyalizm dünyasý, bu uygulamalarý 'modernleþme ve muasýrlaþma' adýna alkýþlýyordu. Çünkü, halk, bir 'devrim histerisi'ne kapýlmýþ kadrolar eliyle, daha bir câhil hale getirilmiþ, az-çok okumuþ kesimleri oluþturanlardan binlercesi ise, dâraðaçlarýnda sallandýrýlmýþtý.. 'Biz sizin kitaplarýnýzýn nasýl yazýlacaðýna karýþmazken; bizim Kur'an'ýmýzý nasýl okuyup yazacaðýmýz ve anlayacaðýmýzdan size ne?' bile diyemedik.
*
Sözkonusu yazarýn 'ahh-vahh..' ederek yakýndýðý 'Cumhuriyet'inin en katý diktatörlük günlerine hasret kalmasýna þaþmalý mýyýz?
Yaþananlar, gerçekte, 1789- Fransýz Ýhtilali' boyunca, binlerce kellenin giyotinlerde kesilerek kurulan 'Cumhuriyet' (République) ile nasýl da benzeþiyordu!.. Ki, meþhurdur, o zaman ünlü bir ihtilâlci, ölüm eþiðinde hasta yataðýnda olan ihtilalci arkadaþýný ziyarete gittiðinde, o hasta kiþi, kendisini ziyarete gelen arkadaþýna, 'Cumhuriyet'in diktatörlük günleri ne güzeldi, deðil mi?' der.
Bizde, bir Þeflik dönemini 'Cumhuriyet' zannedip makale yazan kafa ile, ölüm eþiðindeki Fransýz ihtilâlcisinin cumhuriyet diktatörlüðü hasreti farklý mý sanki? Ki, bu yazar efendi, devamlý, Müslüman halkýn inancýnýn özünün sembol ifadesi olan 'Ezân-ý Muhammedî'yle de uðraþmýyor mu?
Söz konusu kiþinin hezeyanlarýna fazla deðinilmedi.. Evet, 'zýrvalarla meþgul olmaya ne gerek var?' denilebilir.
Ama, bu bir tarihî hesaplaþmadýr..
T. Z. Tunaya da, Ýstanbul Hukuk Fakültesi'ndeki dersleri sýrasýnda, 'Ýttihadçýlar, Ýslâmî kesimler üzerinden bir buldozer gibi geçti..' derken, kendisini de bir buldozer gibi hissedercesine bir hava yansýtýrdý..
*
O kiþinin hezeyanlarý üzerinde durmaya niye mi gerek var?
'Muhalefet lideri, aylardýr sürdürdüðü 'helâlleþme' lafý etrafýnda, 'Artýk bir araya gelelim, kucaklaþalým, helâlleþelim..' deyip duruyor ve bazý safdiller de, 'Adam, belki de bir zihin devrimi geçiriyordur..' zannýna kapýlýyor. Halbuki, o kiþi, bir taraftan da, cellâdýna âþýk olan idâmlýklarý hatýrlatacak þekilde, kendi atalarýný da ezip geçenleri kutsayýp durmuyor mu?
Böyleyken, bir 'redd-i mîras' eylemeden, öyle cilâlý laflara kananlar yok mu toplumumuzda?
Öylelerine, 'Kuzu postuna bürünmüþ kurt' demeye bile gerek yok belki.. Kümes önüne gelip, tavuklara, 'helâlleþmeye geldim..' diye gülücükler yaðdýran tilkilere kanacaklar yok mudur, dersiniz? (Z nesli) midir, her ne ise, hele de o kesimlerden..
25 yýldýr onca muazzam hizmetleri gören bir halkýn, 3 sene önceki seçimlerde nasýl davrandýðýndan alýnacak dersler yok mu?